Adını çokça duyup ne olduğunu bilmediğim, daha sonra bir ansiklopediden okuduğum ama aradan uzun bir süre geçtiği için neredeyse unutmak üzere olduğum Ergenekon Destanı'nı bilmeyenler ya da hatırlamak isteyenler için Temel Britannica ansiklopedisinden birebir alıntı ile paylaşıyorum. ERGENEKON DESTANI Ergenekon…devamıAdını çokça duyup ne olduğunu bilmediğim, daha sonra bir ansiklopediden okuduğum ama aradan uzun bir süre geçtiği için neredeyse unutmak üzere olduğum Ergenekon Destanı'nı bilmeyenler ya da hatırlamak isteyenler için Temel Britannica ansiklopedisinden birebir alıntı ile paylaşıyorum.
ERGENEKON DESTANI
Ergenekon Destanı'nda bir savaşta soyları kırıma uğrayan Göktürkler'in korunaklı bir yer olan Ergenekon'a sığınmaları ve burada bir süre yaşayıp çoğaldıktan sonra demirden bir dağı delip buradan çıkışları anlatılır.
Destan Göktürkler'in çok güçlü oldukları, öteki kavim ve boylara korku saldıkları bir dönemde başlar. Bu sırada Türkler'in başında İl Han, Tatarların başında ise Sevinç Han bulunuyordu. Aralarındaki bütün savaşları İl Han kazanmaktaydı. Sonunda Sevinç Han tüm öteki kavim ve boyları Göktürkler'e karşı birleştirerek İl Han'ın üzerine yürür. Türkler çadır ve sürülerini bir araya toplayıp çevresine hendek kazarak düşmanlarını karşılarlar. 10 gün süren savaşı Göktürkler kazanır. Bunun üzerine Sevinç Han öbür han ve beyleri toplayarak Göktürkler'i ancak hile ile yenebileceklerini anlatır. Ertesi gün Tatarlar çadır ve birtakım mallarını bırakarak kaçarlar. Türkler düşmanlarının güçsüzlükten kaçtıklarını sanarak onları kovalamaya başlarlar. Ama Tatarlar geri dönüp savaşa girişirler. Sonuçta Türkler yenilir düşmanları Türkler'i öldüre öldüre çadırlarına kadar ulaşırlar. Büyükleri kılıçtan geçirip küçükleri tutsak alırlar.
Savaşta İl Han'ın biri dışında tüm çocukları kendisi ile birlikte öldürülür. Aralarından bir tek, o yıl evlenen küçük oğlu Kıyan ile yeğeni Negüs ölümden kurtulurlar, ama eşleri ile birlikte tutsak düşerler. Ne var ki, 10 gün sonra ikisi de eşleri ile birlikte kaçar. Yurtlarına dönerek deve, at, öküz ve koyunlardan kalanları alarak dağlara doğru giderler. Düşmanlarından saklanmak için ancak yabani koyunların yürüyebildiği, bir yanı uçurum, çok dar bir yol bularak yüksek bir dağın boğazına ulaşırlar. Karşılarına içinde akarsular, kaynaklar, türlü otlar, çayırlar, meyve ağaçları, çeşitli av hayvanları bulunan bir yer çıkar. Düşmanlarının ulaşması olanaksız bu yeri yurt edinerek Ergenekon adını verirler. Ergene "dağ kemeri", kon da "dik" anlamına gelmektedir.
Ergenekon'da kıyan ve Negüs'ün soyundan gelenler ve sürüleri 400 yıl boyunca öylesine çoğalırlar ki buraya sığamaz olurlar. Sonunda atalarından işittikleri Ergenekon dışındaki geniş ve güzel ülkeye gitmeye karar verirler. Önlerine dikilip kendilerine engel olan dağı aşıp geçmenin yollarını aramaya başlarlar. Ama tüm uğraşlara karşın dışarı çıkacak yolu bulmakta başarılı olamazlar. Sonunda bir demirci ustası dağda demir madeni gördüğünü, demir eritilirse yol açılabileceğini söyler. Akla yatkın bulunan bu öneriyi gerçekleştirmek için hemen çalışmalara başlanır. Tam 70 yere 70 tane kocaman körük yerleştirilir. Dağın tepesine ve yanlarına yerleştirilen odun ve kömürler ateşlenerek körüklenmeye başlanır. Bu güçlü ateş demiri eriterek bir yüklü devenin geçebileceği kadar yolun açılmasını sağlar.
Ergenekon'dan çıkan Göktürkler'in başında Börte Çene vardır. Börte Çene bütün boylara haber salarak yurtlarına döndüklerini bildirir.