Spoiler içeriyor
Kusurlu oluşun kusursuzluğu. Harika. Yani benim açımdan normalde izlemenin çekilmez bir acı vereceği böyle bir filmin, izlerken bana bu kadar keyif vermesi gerçekten inanılmaz. Aslında bu filmin bir balon olduğunu düşünüyordum fakat kesinlikle öyle değil. Odaklanma konusunda problemleri olan biri…devamıKusurlu oluşun kusursuzluğu.
Harika. Yani benim açımdan normalde izlemenin çekilmez bir acı vereceği böyle bir filmin, izlerken bana bu kadar keyif vermesi gerçekten inanılmaz. Aslında bu filmin bir balon olduğunu düşünüyordum fakat kesinlikle öyle değil. Odaklanma konusunda problemleri olan biri olmama ve son zamanlarda film izlerken eskisi kadar keyif alamamama rağmen bu film beni çok mutlu etti. Filmin kalitesi konusunda bence konuşmama gerek yok fakat oyunculuklara değinmeden geçemeyeceğim. Teknik detaylardan anlamadığım için oyunculuklardaki uç noktalar dışında kalan performanslar benim dikkatimi çok çekmemekte yani bir oyunculuk çok iyi ya da çok kötü ise o oyunculuklar hakkında düşünürüm. Çok nadir karşılaşırım dikkatimi çekecek kadar iyi oyunculuklara. İşte bu filmde dikkat çekmenin ötesinde muhteşem oyunculuklar vardı. Bu filmi herkes izlesin diyemiyorum çükü duygular karmaşıktır ve fazlasıyla sübjektiftir. Ben bu filmi sevmeyeceğim düşüncesiyle izledim fakat sevdim belki de siz seveceğiniz düşüncesi ile izlersiniz fakat sevmezsiniz.
Filmde gösterilen bazı durumlar hakkında konuşmak istiyorum biraz. Bundan sonrası pek film ile ilgili değil.
Filme baktığımızda insanların aldıkları borçları geri ödemediklerini görüyoruz. Mesela imam karakteri aldığı borçları ödemek yerine kendine motor almakta ya da düğünlere gidip altın takmakta. Filmdeki bazı karakterlerin bu borçları hiç umursamadıklarını görüyoruz. Borçlar üzerine uzun süredir düşünmekteyim ve çevremde bu konuda birçok olaya şahit olmuşumdur. Toplumdaki borç hukuku (hukuktan kastım yazılı hukuk değil insanlar arasındaki borç ilişkisi) size o kadar önemli bir konu gibi gelmeyebilir fakat kesinlikle bu konunun çok önemli olduğunu düşünmekteyim. Toplumdaki borç kültürü bize toplumun birbirine olan güvenini göstermekte. Bir gruptaki tek kişin borcunu alıp ödememesi çok da önemli değildir ve grubu o kadar etkilemez fakat bu durumun gruptaki çoğunluğa yayılması işte bu çok büyük bir sorun. Bu durum güveni zedeler ve birbirine güvenmeyen bir toplumu bir arada tutacak olan şey sevgi olamaz bu görevi sevgi yerine ruhsuz kanunlar üstlenir. Bu durum en çok kimin işine yarar biliyor musunuz? Bu durum en çok bankaların işine yarar.
A kişisi kardeşinden borç ister kardeşi A kişisine borç verir fakat A kişisi borcunu geri ödemez. Sonra A kişinin bir daha paraya ihtiyacı olur fakat kardeşi bu sefer para vermez çünkü kardeşine olan güveni sarsılmıştır. Bu kardeş elindeki parayı bankaya yatırır, A kişisi bankadan kredi çeker banka A kişisinin kardeşinden aldığı parayı A kişisine verir. A kişisi aldığı krediyi faizi ile geri öder. Burada kaybeden kim olur? Burada kaybeden A kişisi olur çünkü kardeşinden faizsiz alacağı parayı bankadan faizle almış olur bunun yanında kardeşi ile olan ilişkisi bozulmuş olur. Burada kaybeden kardeş olur çünkü kardeşine olan güveni sarsılmıştır. Burada kaybeden toplum olur çünkü toplumu bir arada tutan güvendir. Burada kazanan ise banka olur sadece banka buradan kazançlı çıkar. Peki bu kimin suçudur? Bu, A kişisinin suçudur, bu kardeşin suçudur ve bu toplumun suçudur. Bizim toplumumuz böyle bir toplum olma yolundadır ve bu bizim toplumumuzun sonu olur çünkü bizim toplumumuz kanunlarla ayakta kalamaz, bu toplum sadece birbirine olan sevgi ve güven ile ayakta kalabilir.
Baba karakteri ilgili de birkaç bir şey söylemek isterim. Baba karakteri aslında baktığımızda iyi biri gibi. Yumuşak huylu, agresif değil, iyilik yapma amacı olan, nispeten güler yüzlü biri. Bu özelliklere sahip birinden çok iyi bir baba, eş, dost çıkar fakat bu adamda bir sorun var bu adam kumar bağımlısı, bu adam nefsine yenik düşüp bütün malını mülkünü, çocuklarının rızkını kumarda kaybetmiş. Bu onu kötü bir baba yapmış, bütün iyi özelliklerini silmiş, değersizleştirmiş. Düşünüyorum da acaba Türkiye'de bu durumda ne kadar insan var?
Aslında baktığımızda filmdeki her bir karakter için ayrı ayrı saatlerce konuşulur.
Ekleme
Bu elma ağacı sahnesi vardı, imamların elma yediği sahne işte o sahnede Sinan "Ne yapıyorsunuz bizi dünyadan da mı kovduracaksınız" diyordu. Çok hoşuma gitmişyi o espri.