Film için naçizane görüşlerime başlamadan evvel beni derinden sarsan bir sahneden alıntı bırakmak istiyorum;
"— Size kendi psikolojimden söz edebilir miyim hocam?
— İstiyorsan tabii.
— Kafam karmakarışık hocam. 22 yaşındayım. 22 yıldır etrafıma bakıyorum. Nefret, kavga ve ölüm. Düşünebiliyor…devamıFilm için naçizane görüşlerime başlamadan evvel beni derinden sarsan bir sahneden alıntı bırakmak istiyorum;
"— Size kendi psikolojimden söz edebilir miyim hocam?
— İstiyorsan tabii.
— Kafam karmakarışık hocam. 22 yaşındayım. 22 yıldır etrafıma bakıyorum. Nefret, kavga ve ölüm. Düşünebiliyor musunuz? Bizler edebiyât okuyoruz, yeryüzünde yazılmış en güzel şiirlerden haberdarız. Okuduğum romanları düşünüyorum. İnsanlar ne güzel şeyler yaşamışlar hocam. İnanıyorum ki hâlâ da yaşıyorlar. Ya biz hocam, ya ben? Ya ben neden o duyguları hiç tanımıyorum? Bu beni çok korkutuyor..."
Bu beni çok korkutuyor... Bu sahnede, o karakterde kendimi izledim sanki. Son zamanlarda okudukça daha da boğulduğumu hissettiğim ânları anımsadım. Yeryüzünde yazılmış en güzel, en bir güzel şiirleri pek âlâ biliyorum. Öğreniyorum, okuyorum. Okudukça yaşıyorum, kendi kendime tebessüm ediyorum. Ama bu çağda ben o kelimelere baktıkça bir boşluk olduğumu anımsıyorum. Filmin çekildiği o dönem kapkaranlık bir dönemmiş, ben de bu çağdan karanlığa bulaşmış bir hayalet olduğumu hissediyorum sanki.
Film, 12 Eylül ve sonrasını esas alan bir filmdir. Filmin başından sonuna kadar dönemin o buhranını, kasvetini, insan ruhuna yansıyan o boğuk düğümü görüyoruz. Bir üniversite de, Batı Dilleri ve Edebiyâtı bölümünde öğretim görevlisi olan bir kadın ile bankada çalışmakta olan, yurt dışında iyi bir eğitim almış ve sonrasında da iyi yerlere gelecek olan adamın, başlangıçta absürt bir tanışmadan sonra evlilikle devam kılan ilişkilerini izleriz. Bu ilişkide insanların, aynı evde, aynı havayı soluyan insanların mevsim değiştirişini, birbirlerini göremeyişlerini, birbirleri arasındaki kapanmayan, açtıkça açılan o derin uçurumu izleriz. Bir bahar hikâyesinin sonbahara dökülen yapraklarını izleriz.
Bu film de, Zuhal Olcay'ın nefis bir zarafeti vardı. Kendimi alamadım, her şeyiyle o kadar güzel bir performans sergilemişti ki; ses tonu, oyunculuğu, konuşmasa dahi suskunluğuyla bile de... Ve filmin o müziği... Muhteşemdi, bitirdikten sonra bulmaya çalıştım tekrar dinlemek için fakat ne yazık ki bulamadım. 🙁
Ayrıca eklemek isterim ki, bu film birçok dalda ödül de almıştır.
Bu filme her şeyiyle hayran kaldım, yine de insan böylesi filmleri izlediği vakitte hastalıklı bir hâle bürünüyor bana kalırsa. Buna nazaran bu hissi, böylesi psikoloji filmlerini seyir etmeyi çok seviyorum.