“Hayata duyduğumuz aşırı sevgiden,
Umuttan ve korkudan azat olan bizler,
Tanrılara, Tanrı diye ne varsa;
Şükranlarımızı sunarız,
Değil mi ki, hayat sonsuza dek sürmez,
Ölüler asla dirilmez
Ve en yorgun ırmaklar bile
Bir yerde denize karışır.”
Martin Eden, herhangi bir…devamı“Hayata duyduğumuz aşırı sevgiden,
Umuttan ve korkudan azat olan bizler,
Tanrılara, Tanrı diye ne varsa;
Şükranlarımızı sunarız,
Değil mi ki, hayat sonsuza dek sürmez,
Ölüler asla dirilmez
Ve en yorgun ırmaklar bile
Bir yerde denize karışır.”
Martin Eden, herhangi bir kitap önerisi videosunda gördüğüm diğerlerinin arasında almakta kararsız kaldığım bir tanesiydi. Okuduğunuz birçok kitap belki siz farkında olmadan belki de pabuç seslerini duyura duyura ruhunuzda bir yerlere dokunur. Martin Eden işte onlardan bir tanesi benim için. Bana mücadeleyi, sevgiyi ve hatta kaygıyı en içten şekilde gösteren.
Gariptir Dorian Gray’den hemen sonra okuduğum bu kitabı onunla karşılaştırmamıştım bile. Dorian’ın yeri bir ayrıydı. Sonra zamanla sanki içimde bir merdiveni yavaş yavaş ve sessizce tırmanmış gibi o bahsettiğim ayrı yerde buldum kendisini. Birçok kişinin aksine ben filmini gerçekten de beğendim. Bana kitabı yeniden okuyormuşum gbi hissettirdi hatta. Oyuncu seçimleri için bir şey demek istiyorum ki Martin için daha uygun birini bulamazlarmış. Yorgun bakışlı mavi gözler, sıska bir surat ve uzun bir boy bana “Evet, ben de böyle hayal etmişim meğerse.” dedirtti. Genelde bir kitap okurken mimikleri hayal etmekten öteye geçmem eğer detaylı bir tasvir yoksa ortada ama bu filmi izlerken ilk farkına vardığım bu oldu. Sadece duruşu kafamdakiyle aynı değildi; biraz daha kambur yürüyen, omuzları çene hizasında gezen biri vardı aklımda ama bu beni rahatsız edecek bir şey değil tabii ki. Ne de olsa yönetmen kitabı nasıl görmüş onu izliyoruz. Çok fazla kitap film karşılaştırmasına girmek istemiyorum çünkü gereksiz bir şey bana göre ki zaten bu film benim için olmuştu. Son olarak neden bilmiyorum, Martin Eden diyince aklıma uyku saatini gün yetmiyor diye beşten dörde düşürdüğü zaman aklıma geliyor ve gelmeye de devam edecek sanırım. Bu da kitapla ilgili hatırlanabilecek onca şey varken buna dikkat etmem konusunda beni güldüren bir detay.
Kitap ve filmi konusunda karışık bir yorum oldu ama sadece kitap hakkında yorum yapıp filmi es geçmek istemedim. Martin Eden’ın benim için ne ifade ettiğini buraya kadar gelenler zaten anlamıştır o yüzden okuyun edin demeyeceğim. Ama eğer filmini henüz izlememişseniz bir şansı hak ediyor inanın.