Upton Sinclaire'nin Oil! (Petrol!) romanından uyarlanan There Will Be Blood (Kan Dökülecek), adını daha öncesinde başarılı yapıtlar ile duyuran Paul Thomas Anderson imzalı, Daniel Day-Lewis'in harikalar yarattığı ve buradaki rolü ile ona en iyi erkek oyuncu Oscar ödülünü getiren 2007…devamıUpton Sinclaire'nin Oil! (Petrol!) romanından uyarlanan There Will Be Blood (Kan Dökülecek), adını daha öncesinde başarılı yapıtlar ile duyuran Paul Thomas Anderson imzalı, Daniel Day-Lewis'in harikalar yarattığı ve buradaki rolü ile ona en iyi erkek oyuncu Oscar ödülünü getiren 2007 yapımı bir filmdir. Her ne kadar filmin senaryosu Sinclaire'nin romanına dayanıyor olsa da yönetmen sadece kitabın ilk 150 sayfasını kullanıyor ve geri kalanını kendisi tasarlıyor.
Film 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başları arasında Güney California'da geçmekte. Çekildiği döneme baktığımız zaman görüntü yönetmenliği, oyunculukları ve senaryosu ile büyük beğeni toplamış. Aile, din, hırs, azim, kapitalizm gibi konulara değinerek de farklı bir bakış açısı sunmuştur seyirciye.
Baş karakterimiz Daniel Plainview çevresindeki insanlara onurlu ve gururlu bir şekilde madenci olduğunu tanıtan fakir bir girişimcidir. Oldukça hırslı ve kurnaz birisidir. Bu karakterin petrol işine girdikten sonraki yükseliş dönemine tanıklık ederken petrol haklarını satın aldığı kasabanın genç rahibi ile de kesişen öyküsünü izliyoruz.
Filmin yaklaşık olarak ilk 13-14 dakikasında hiç diyalog olmadığını görüyoruz. Tamamen olayları izleyerek takip ediyoruz. Yönetmen aslında bize burada bir hikayeyi anlatmaktan ziyade bir oluşu göstermek istiyor da diyebiliriz. Bir oluş, doğuş ve yükseliş süreci. Daha sonra bir kaza sonucu Daniel iş arkadaşını kaybedince onun yetim bebeği Daniel'a kalıyor. Onunla birlikte bu hikayeye o da ortak oluyor. Buradan sonra bir baba-oğul ilişkisini de izlemiş olacağız.
Öncelikle oyunculuklardan bahsetmek istiyorum. Daniel Day-Lewis'in harikalar yarattığını söylemiştim. Bir film oyunculuk ile nasıl arşa çıkarın kanıtı bu film, bu oyunculuktur benim için. Çok az projede yer alırken hepsinde de muazzam oyunculuklar sergilediğini düşünüyorum. Kimilerine göre hem bu film hem Day-Lewis, 21. yüzyılın en iyisi olarak görülüyor. En iyisi diyemem belki ama en iyilerinden derim. Bunun dışında Paul Dano'nun ismi ayrıca anılmalı. Özellikle vaftiz sahnesini ağzım açık izledim. Onu da nice güzel projelerde tekrar görmek dileğiyle.
✨ "I've abondoned my child! I've abondoned my child! I've abondoned my boy!"
Filmde dikkatimi çeken bir diğer nokta filmin ismi. Kan Dökülecek. Film boyunca filmde sadece iki sahnede kan görüyoruz. Birincisi Paul Dona'ın oynadığı rolde Eli'nin yüzünde. Bir diğeri petrol kazası sonucu hayatını kaybeden işçinin üstünde. Filmin ismi Kan Dökülecek olsa da tam anlamıyla kanın döküldüğü anı görmüyoruz. Ancak o his film boyunca gizemini koruyor.
Baş karakterimize tekrar gelelim. Adım adım gelişme sürecine tanık olurken nasıl yalnızlaştığını, sevgiye muhtaç olan o ruhun hırs ve azim ile nasıl sıkıştığını bizzat şahit olurken Daniel'ın film boyunca aslında insanları hiç sevmediğini de biliyoruz. Herkesten nasıl uzak kaldığını. Hatta bir repliğinde de bunu bizlere söylüyor:
✨ "Bazen insanlara bakıyorum da hoşlanmaya değer bir şey görmüyorum. Herkesten uzaklaşmayı sağlayacak kadar para kazanmak istiyorum."
Hem bir baba-oğul ilişkisini hem fakir bir işçinin yükselişe geçtiği zenginleşme sürecini hem de bir din adamı ile hırslı bir işletmecinin karşı karşıya gelişlerini anlatan Kan Dökülecek filmi, aile-din-ekonomik çerçevesi içerisinde toplum ilişkilerinin nasıl değiştiğini anlatan bir başyapıt niteliğinde. Bana göre bu film yönetmen Anderson'ın zirvesi, Daniel Day-Lewis'in yarattığı karakter ise sinema tarihinin en trajik ve en karanlık karakterlerindendir.
✨9/10
✨ "Aptal olduğun için Tanrı'nın seni bağışlayacağını mı sanıyorsun?"