Anime türünü "hayran" olarak sevenlerden biri değildim.Şu zamana kadar arayıp bulduğum bir tür olmadı.Küçükken en fazla televizyonda denk gelip o şekilde izlerdim o da çizgi film sandığımdan.Prenses Mononoke'ye de öyle denk gelmiştim.O kadar sarmıştı ki yemeğe zorla çağrılıp gitmem gerektiğinde…devamıAnime türünü "hayran" olarak sevenlerden biri değildim.Şu zamana kadar arayıp bulduğum bir tür olmadı.Küçükken en fazla televizyonda denk gelip o şekilde izlerdim o da çizgi film sandığımdan.Prenses Mononoke'ye de öyle denk gelmiştim.O kadar sarmıştı ki yemeğe zorla çağrılıp gitmem gerektiğinde film içimde ukte olarak kaldı.Ta ki geçenlerde denk gelip izlememle bu merakımı sonunda söndürene kadar.Söndürmek dediğimde de yanlış anlaşılmasın, yine izleyebilirim pişman falan değilim yani.
Türünü anime, fantastik ve macera olarak gruplamışlar ve katılıyorum bu üç türde de baskın.Ama ben olsam dram da eklerdim çünkü oldukça duygulandığım ve pek hatırlamıyorum ama muhtemelen küçükken ağladığım bir filmdi(küçükken lütfen). Ayrıca romantizm hayranı olmasam da bu animede gerçekten bazı çiftlerin beraber olmasını merakla bekledim iki izleyişimde de.
Aslında böyle söyleyince tekrar fark ettim.Her sahne, her diyalog, her karakter ve tabiki her olay insanda o kadar merak uyandırıyor ki bir sonraki olay için sanırım kelimelerle anlatmaya kifayetsiz kalıyorum. Ve bunu "İnsanı ölümüne meraklandırıp beklentisini karşılayamayan basit bir yapım daha" şeklinde kesinlikle düşünmeyin. Beklentinizi belki her noktada değil ama sizi tatmin etmeye yetecek kadar karşılayacak emin olabilirsiniz.
Yönetmeni ve oyuncuları küçükken tabiki dikkatimi çekmedi ve araştırmadım.Lakin geçenlerde izlediğim ikinci seferimde ufaktan bir bakma isteği duydum ve iyi ki de bakmışım. Önce oyunculardan bahsedeyim başka filmlerini izlediğim ,düzeltiyorum zevkle izlediğim ve oyunculuklarını beğendiğim şahıslar.E tabi burada sadece seslendirme yapıyorlar ancak yine de belirtmeden geçmek istemedim.Sonuçta seslendirme sanatçılığı da belki oyunculuk kadar değil lakin ona yakın derecede profesyonellik ve özen isteyen bir alan.Ve benden oyuncuların emeğine tam not
Gel gelelim yönetmene,Hayao Miyazaki. Normalde pek yönetmenlere takılan birisi olmadım lakin bu ismi oldukça fazla övülen birkaç yapımda daha görmek meraklanmama ve araştırmama yol açtı.Diğer yapımlarından bir tek Ponyo'yu biraz izledim ama onu da beğendim(Bir Mononoke değildi tabi). O yüzden listeme de ekleyip fırsatını buldukça eritme amacındayım.Kim bilir belki onlara da inceleme yaparım ;) (Bunlar hep "beklenti oluşturma" oyunları).Miyazaki'ye bu otantik ve aşırı sürükleyici yapımı için tam not ve devam ediyoruz.
Olayı anlatmam gerekirse ki fazla bile uzattım, izbe bir köydeki prensin lanetlenmesiyle başlayıp şifa aradığı yolculuğu anlatan bir yapım. Yolculuk da ne yolculuk içinde neler yok ki.Spoiler vermeden birkaç bilgi daha vermeye çalışmak istedim lakin sanırım mecburum."SPOILER"
Geyik paragrafına geldim ve istemsizce mutlu oldum.İlginç.Boş yapmayı fazla seviyorum sanırım.Bu iyi bir şey mi kötü bir şey mi emin değilim ama oyumu iyiden kullanıp kendimi kandırayım bari.Neyse çok uzatmayayım yeterli olduğunu düşünüyorum.Devam...
Achitaka(Malum prensimiz)'nın uğradığı lanetle ilgili bir iki bilgi vereyim.Bu lanet o zamanki insanların inandıkları ruhlar tarafından kendi ihtiraslarına yenik düşüp tabiri caizse "şeytana uymuş" (Lucifer duymasın) bazı önde gelen hayvan liderlerinin uğradığı ve dokundukları kişilere bulaştırdıkları bir illet.Dokunmayla bulaşıyor ve tedavisi oldukça uzaktaki bir diyarda ruhun birine başvurmak.Ruhun kabul edip etmeyeceği belli değilken hatta bırakın kabul etmesini ruhun nasıl bulunacağı, neye benzediği , asabi olup olmadığı bile bilinmezken köyünü bir daha dönmemek üzere terk etmek.Pek iç açıcı bir giriş değil haksız mıyım?
Yolculuk sebebi tamam.Peki yolculuğu sürükleyici bir animeye dönüştüren ne? Lanet belki sahibini öldürüyor lakin öldürmesine kadar oldukça fazla bir güçle donatıyor (Heriflerin kollarını bacaklarını okla kopardı ötesi var mı).İllet içinde lütuf bir bakıma. Dermişim. Bu gücün yanında bir de öfke veriyor ki gideceğim yeri anlamışsınızdır. Büyük bir öfke büyük bir güçle birleştikçe ne olur, sevdiklerine zarar.Ve ayrıca keskin sirke küpüne zarar demişler. Belki de lanet bu öfkeyle sahibini öldürüyor, kim bilir.Miyazaki atasözümüzü duyup ona değer veren biriymiş belki de ne dersiniz.
Yukarıda bahsettiğim güç filme fantastiklik katan özelliklerden yalnızca biri. Ama açıkçası benim en sevdiğim olaylardan biri oldu. Tatlış, pamuk gibi bir karakterin böyle güce sahip olması ve kullanmamaya kendini adaması benim ilgimi cezbeden bir "klişe". Sizlerde de böyle bir cezbedicilik söz konusuysa izlemenizi tavsiye ederim.Ben memnun kaldım.
Bitirmeden önce puanlamayı yapalım. Filme puanım 10 üstünden 8.Kırmamın sebebi bazı noktalardaki yavaşlık ve bazı olaylardaki saçma reaksiyonlar.Konusu güzel, senaryosu güzel, hikaye ortamları ve anlatımı da çok güzel. İzleyecek olanlara iyi seyirler umarım vaktinize değecek şekilde zevk alırsınız...
İyi eğlenceler...