Yarından Sonra...İsmi düşündürücü...
Hep hayatımızla ilgili planlar yaparız.Şu kadar sene sonra mezun olurum; bu kadar sene sonra iş hayatına atılırım; araba , ev için para biriktiririm; şurada tatil yapmayı isterim gibi gibi gibi...İyi de bir saat sonramız bile kesin değil…devamıYarından Sonra...İsmi düşündürücü...
Hep hayatımızla ilgili planlar yaparız.Şu kadar sene sonra mezun olurum; bu kadar sene sonra iş hayatına atılırım; araba , ev için para biriktiririm; şurada tatil yapmayı isterim gibi gibi gibi...İyi de bir saat sonramız bile kesin değil ki.Kesinmiş gibi düşünüp planlar yapıyoruz ancak olması için o kadar çok çarkın yerine oturması gerekirken ve aynı zamanda olmaması içinse minik de olsa birkaç çivinin yerinden çıkması yeterliyken doğru mu yaptığımızdan emin değilim.
Hayatı spontane yaşa , yarınını düşünme , plan yapma zaten bozulur gibi düşüncelere hep karşı olmuşumdur.Çünkü bana göre bu "karamsar" tutum üstümüzden sorumluluk atmaya ve düşünmeden iş yapmaya bahane. Karamsar kelimesine dikkat çektim çünkü bazılarımız düşünebilir ki "Ya asıl karamsarlık yarını düşünce başımıza geliyor".Belki haklısınız gelecek için daima umut dolu plan yapmayız lakin, bu spontane tutum geleceği sırf karamsar olarak gördüğümüzden dolayı kaçtığımız bir bahane.
Peki yukarıdaki iki paragrafı birbiriyle nasıl bağdaştıracağım. Hemen anlatayım. Planlar genelde bozulmaya mahkum evet,ancak plan yapmamak da rotasız yol almaktan farksız.Yani ne yapacağız? Ortasını bulacağız. Kaba hatlarla geleceğimizi şekillendirip kalan kısımda tevekkül edeceğiz.Dünya'nın , ülkenin , bulunduğunuz bölgenin ya da sizin geleceğiniz belirsizken net bir şey yapamazsınız ki.Hedefiniz olsun,azminiz olsun lakin unutmayın kontrol her daim sizde değil.
"Güya film anlatacaktın, işini yap felsefe yapma bana" demediğinizi umuyorum ama yine de filme geçiş yapayım. Film afişinden de anlaşılacağı üzere soğuk ve felaket içeriyor. Beni cezbetti.Puanım 9.Bitti güle güle. Şakaydı tabiki.Üşengecim ama o kadar da değil :)
Bu filmi küçükken önce televizyonda denk gelip, daha sonra anacığıma yalvar yakar cd'sini alıp cılkını çıkarana kadar izledim. Küçüklükte izlediğimiz bazı filmleri büyüdüğümüzde "Ya tekrar izleyeyim çok güzeldi" diyip hatırladığımız kadar güzel olmadığını görür ve kahroluruz. Size çok rahat söyleyebilirim ki bu filmde kahrolmak söz konusu bile değil.Önceden cılkını çıkarmama rağmen yakın zamanda tekrar izlediğimde hala sevdiğimi farkettiğim birkaç efsaneden biri bu yapım.
Anlattığı olay "Buz devrinin" çağımızda tekrarlanması sonucu birkaç liselinin ve bu ekipten birinin "ilgisiz" babasının onlara ulaşması sırasında başlarından geçen olaylar.Pek ilgi çekici değil gibi geldi cümlemi dışımdan okuduğumda.Muhtemelen benim aşırı özetlememden kaynaklı.Hayhay. Birkaç detayla konusunu açayım , artılarını ve eksilerini paylaşıp bu yazıyı noktalıyım.
Fazla olmasa da birkaç detay spoiler olarak nitelendirilebilir o sebeplen "SPOILER" uyarısında bulunayım.Kaçınanları puanlama paragrafına buyur edeyim.
Sam Hall (Jack Gyllenhaal) başarılı ve geleceği parlak olarak nitelendirebileceğimiz baş liselimiz. Jack Hall (Dennis Quaid) ise bu liselimizin ilgisiz (istediğinden değil fazla işkolik) babası. Jack film afişinden az çok anladığımız buz devri felaketini ekibiyle önceden görüp tahliye için devleti uyarır. Lakin bu sırada oğlu Sam de liselerarası bir bilgi yarışması sebebiyle felaket bölgesinde kalacak olan New York 'tadır. Jack ve ekibinden iki kişinin yolculuğu böyle başlar.
Filmin liseli kısmına gelirsem; Sam,hoşlandığı ve bu yarışmaya gelme sebebi olan Laura (Emmy Rossum) ve Brian (Arjay Smith) New York'a bahsettiğim bilgi yarışması için gelirler. Dönmelerinden önce kasırga vurur ve ardından tsunami felaketi olur.Bu tsunamiden kaçarlar,bu sırada Laura bacağını paslı demirle yaralar, ve bir kütüphaneye sığınırlar. Sam ve arkadaşlarının hikayesi de böyle başlıyor.
Tsunamiden kurtulan ancak şimdi de donla mücadele etmek zorunda kalan grubumuza Jack ve ekibi (sağ salim) yetişebilecekler mi film boyunca düşüncelerimiz bu oldu. Başlarından geçen olayları harika bir şekilde ve bol efekt dolu sahnelerle bize anlatmayı başaran yönetmen ve ekibine teşekkürler...
Puanlama...10 üzerinden 9 verdim. Kimine göre yüksek olabilir.Ancak benim göz önünde bulundurduğum baş faktör filmin 2004 yapımı olması.O yılda böyle kaliteli ve efektlerinin buram buram dandiklik kokmadığı bir yapım çıkartmak bence oldukça değerli bir iş. Neden 10 değil denirse de filmde bazı noktaların iyi açıklanmadığını ve olayların biraz tahmin edilebilir gitmesini sebep olarak sunabilirim. Normalde böyle şeylerden puan kırmam yani eğer 8 verecek olsam buna acımam ve 9 verirdim. Ancak 10 puan kusursuzluk istiyor bana göre ve bu film kusursuzluktan oldukça uzak ne yazık ki.
İzlemediyseniz izlemenizi öneririm. Eğleneceğinizi düşünüyor ve iyi seyirler diliyorum...