Vassaf, hayatımıza sızmış totalitarizmi yüzümüze vurduğu bu eserinde bize totalitarizmi görünce tanımanın yollarını, bireysel özgürlüğünün galip gelmesini isteyen bireyin hangi dayatılmışlıklardan kaçınması gerektiğini anlatıyor ve yaşamımızı şekillendiren aşk, para, şöhret, cinsiyet gibi kavramlara yeni bakış açılarıyla önceden sezemediğimiz bir açıklık…devamıVassaf, hayatımıza sızmış totalitarizmi yüzümüze vurduğu bu eserinde bize totalitarizmi görünce tanımanın yollarını, bireysel özgürlüğünün galip gelmesini isteyen bireyin hangi dayatılmışlıklardan kaçınması gerektiğini anlatıyor ve yaşamımızı şekillendiren aşk, para, şöhret, cinsiyet gibi kavramlara yeni bakış açılarıyla önceden sezemediğimiz bir açıklık getiriyor. Kitap yeni ufuklar açabilmesiyle okurunun hayatına tesir etme gücüne sahip.
Vassaf kitabı yazdığı 1980'ler döneminden hiç beklemediğim bir bilinç açıklığıyla beni çok şaşırttı. Henüz 'trend' olmamışken toplumu oluşturan tabusal yapıların önündeki perdeyi kaldırma erdemi gösterip önümüze çırılçıplakça sermiş ve bunu yalnızca korkmayarak başarabilmiştir. Bulduğu şey onu rahatsız etse de düzenin gösterdiğinden daha gerçektir. Özellikle cinsiyet rollerinin dayatılmışlığı hakkındaki düşünceleri ve feminizmin kadını erkeğin düzeyine yükseltmek, adeta onu yenmek gibi bir "proletarya-burjuva" savaşı muadiline devam ederse yalnızca düşmanlık yaratıp üstün geldiğinde ondan farksız kalacağı, bunun yerine kovalaması gerekenin bu rolleri en baştan topluma biçen totaliter düzen olduğu konusundaki düşünceleri 40 yıl sonra bunu hala göremeyen modern bireyi endişelendirmelidir.
Vassaf'a haddimse naçizane eleştirim sorunları müthiş bir çeviklikle önümüze sererken, çözümlerin pek belirgin olmayışıdır. Evet, düşünce şeklimizi değiştirmek, bunları olduğu gibi görüp kabullenmemek propagandanın üstümüzdeki gücünü azaltır ama günün sonunda çoğumuz maaşımızı veren devlete sırtını dayayan birkaç aciz mahluktan ibaretiz. Toplumdan kaçmadan (ki bu da zannımca efektif bir çözüm değil) totalitarizmden nasıl kaçacağız? Gerçekten iki şıktan üçüncüsünü seçmek veyahut seçmemek lüksü bize tanınıyor mu? Kitap, size rahatsız olma yetinizi tekrar kazandırıyor. Ötesi, size kalmış.
Ben sistemi içinden değiştirmenin bireysellik aşılıp örgütleşmeden mümkün olmadığı kanısındayım, örgütleşme işi ise insanlığa ağır geliyor. Çoğu zaman işin başındaki gayesini unutup tek model, tek beyin, dogma bir dalgada savrulmaya başlıyor. Muvaffak olsa da savaştığı ideadan farksızlaşıyor bu yolda. Ben manasız hayatıma olduğu şekliyle devam edecek gibi gözüküyorum, değiştirmek gücünü isteyen birey güçlü bir iradeye sahip olduğundan eminse politikacı olsun. Emin değilse uzak dursun, kendi de kirlenir. Kitabın birçok yerini tekrar okumak üzere işaretledim, burada bağlam dışı vermek istemiyorum alıntıları. Konusu, ilgisini çeken kimseler alıp kitabı okuyabilir.