Üzerine çarşaf geçirilmiş bir hayalet size en fazla ne hissettirebilir? Ben o hayalet için bir bira açmıştım filmi izlerken. Hatta otursaydı karşıma uzun uzun derdini bile dinlerdim. Ne bir jest ne de mimik, ne bir göz süzmesi ne de bir…devamıÜzerine çarşaf geçirilmiş bir hayalet size en fazla ne hissettirebilir? Ben o hayalet için bir bira açmıştım filmi izlerken. Hatta otursaydı karşıma uzun uzun derdini bile dinlerdim. Ne bir jest ne de mimik, ne bir göz süzmesi ne de bir dudak bükmesi… hiç bir şey yok iki koca göz deliği olan çarşaftan başka. Ama görüyorsunuz yüze yansımayan o hüznü, acıyı, unutulmuşluk korkusunu, ne yapacağını bilememeyi, terk edilmişliği, bekleyişi… evet durağan bir film ama bu durağanlık sizi sarıp sarmalayan hüznü ve acıyı daha sakin yaşamanızı sağlıyor. Filmden genelde akılda kalan parti sahnesi olmuş fakat benim en unutamadığım kısım yaklaşık beş dakika süren turta yeme sahnesiydi. Her şeyi bir kenara atıp acınızı elinizdeki kocaman bir tabak turtadan çıkarmaya çalıştığınızı düşünün bir. Salya sümük ağlarken koca bir tabak turtanın size eşlik ettiğini… bu arada filmin ilginç bir de çekim tarzı var. Normalde siyah çerçeve kısımlar filmlerin alt ve üst köşelerinde olurken bu film sağ ve soldan çerçevelenmiş. Bu da sıkışıp kalmışlık hissini daha da belirgin kılıyor. Diyaloglar çok az, tabii suskunluğun anlattıklarını saymazsak. Ölüm sessizliği çökmüş filme ve bu sessizliğe aslında pek çok şey sığdırılmış.