Selamlar olağanüstü birtakım şeylerin vuku bulabilme sıklığının halihazırda bizi erken öldürebilme yeterliliğini çoktan sağladığı bir ülkede son zamanlarda bir de yediği g kuvvetinden bilinci bir gidip bir gelen vücudu beynine beyni vücuduna temas etmeyen sayın vatandaşlar…ayaklı yüksek tansiyonlar…stres makinaları… geleceğin…devamıSelamlar olağanüstü birtakım şeylerin vuku bulabilme sıklığının halihazırda bizi erken öldürebilme yeterliliğini çoktan sağladığı bir ülkede son zamanlarda bir de yediği g kuvvetinden bilinci bir gidip bir gelen vücudu beynine beyni vücuduna temas etmeyen sayın vatandaşlar…ayaklı yüksek tansiyonlar…stres makinaları… geleceğin anksiyete gönüllüleri…
Her zaman olduğu gibi bulutların arasından sızan ve mucizevi bir olaya şahit oluyormuş hissiyatı pompalayan bir ışık hüzmesi gibi alnınızın çatına vurmak suretiyle gözünüzü kamaştırma ve kendinizi bir nebze olsun seçilmiş ve kutsanmış hissettirme zamanım geldi...ve eminim ki aranızda bu durumdan ötürü sevinçten ağlayanlar filan var…ama unutmayın ki burada zayıflara yer yok…kimse ağlak suratlarınızdaki gözyaşı ve sümük karışımı bulamaça üzerinde isiminin baş harflerini veyahut mensubu bulunduğu ailenin amblemini taşıyan işlemeli beyaz mendiller uzatmayacak…şimdi ya hayal dünyamın dehşetengizane muhteşemlikteki manzarasında kokuşmuş bir tezek izlenimi uyandıran kırılgan zihinlerinizi ve ortamın nemini arttırmaktan başka bir işe yaramayan buruşuk çehrelerinizi alın ve bu yazıdan derhal uzaklaşın ya da Karslı bir büyükbaş hayvan satıcısı profesyonelliğiyle sizi doğal bir yakıta döndürmek suretiyle kışla mücadele etmekteki maharetime şahit olun…
Evet şimdi ilk kez irrelevante okuyanların ‘ne diyor bu ulan’ dediği bir ültimatomu da boşluğa doğru gönderdiğimize göre yavaştan mevzuya geçelim…
Son zamanlarda animecileri çok yalnız ve biçare bıraktığımı hissettim ve gerçekten vicdanım buna el vermedi…adeta rüyalarıma kadar sirayet eden bir durumdu bu…sürekli olarak izleyecek kaliteli bir anime bulamamaktan kaynaklı feryatlar eşliğinde katıksız acılar çeken ve gidip bu acıları adeta bir uyuşturucuya sarılırcasına boktan netflix dizileri filan izleyerek dindirmeye çalışan birtakım ölü bedenler veyahut Attack on Titanın ilerlemesini beklemekten benlikleri eriyip hakikate ermiş küskün keşişler ya da bütün bir gerçekliği reddederek Tokyo Revengers gibi gerçekten vasat bir animeye hypelanan sehpa takımları…ve daha bunun gibi yürekleri parçalayan bilerce dramatik manzara…bilirsiniz biz her zaman zalimin karşısında mazlumun yanındayız…ve bilirsiniz kimse bunun aksini iddia edemez…ve yine bilirsiniz… bu işler böyledir…
Animemize geçecek olursak…anime veteranlarınca aslında ‘bayan öneri’ klasmanına giren (buradaki bayan…’kadın hanımefendi’ olan ‘bayan kadın’ veyahut ‘dişi birey’ manasında değil… baymak fiilinin sıfat fiil eki almış ve fiilimsi olmuş hali diyebiliriz…yani belli insanlar bu anime sayısızca kez önerildiği için bu durumdan baymış olup…bir süre sonra önerilmesi can sıkıcı bir hava oluşturan ve ortamına göre tat tuz kaçırabilen şeye ‘bayan öneri’ denir…ya da denmez bilmiyorum…şimdi uydurdum…)ve bu klasmana girdiği için yine veteranlarca hoş karşılanmama riski bulunan bir animedir…fakat bazı önyargılardan ötürü birçoklarınca da çokça gözden kaçan ertelenip duran ve bir şekilde tüketilemeyen bu muhteşem animeyi tanıtmak da bir yandan boynumun borcudur…hem anime veteranları kimin umrunda...hepsinin canı cehenneme...
Mevzubahis anime altın jenerasyon animeci büyüklerim tarafından bana lise yıllarımda önerilen ikinci yapımdır…ilki zaten malum anime…yani iki sağlam tüketim materyaliyle bu olaylara düştüğüm için kendimi bir nebze şanslı hissetmiyor değilim…(sonuçta Naruto gibi boktan bir zaman kaybıyla da başlayabilirdim...) lakin çoğu insanın aksine benim açık ara favorim bu anime oldu…lise dönemlerimde ve üniversite yıllarımın bir bölümünde her sene baştan izlediğim ve aynı heyecanı az da olsa duyabildiğim nadir yapımlardan…
Geçenlerde uzun zaman sonra aklıma geldi ve zaman buldukça ara ara izleyerek tekrar bitirdim…ve gerçekten bir anime olmanın ötesinde özellikle başta siyaset felsefesi olmak üzere sosyoloji ve psikolojiye ilişkin birçok alanda sorular sorduran ve cevaplar arayan bir yapım gördüm karşımda…aslında tüm bunları işlerken de aynı zamanda yarı bilimkurgu yarı fantastik olanaklarla size teoriden de öte bir takım pratikler de sunmuyor değil…yani düşünsel altyapı önemli ölçüde zengin diyebiliriz...
İçerikten bahsedecek olursak…Britanya tekrar kafayı kırmış…ve emperyalist birtakım düşler peşinde dünyayı fethetmek derdine düşmüş ve bu konuda sağlam da bir başarı elde etmiş dünyanın yarısını filan almış durumda olup yine bu amacında emin adımlarla ilerlemekte… yıl 2017 filan yani aslında geçmişte kaldı...ama paralel evren gibi düşünebilirsiniz…hem bir yandan da artık devasa insansı savaş robotları filan kullanılıyor…yani yıl geride kalmış olsa da teknoloji bayağı bi ilerlemiş durumda…neyse adamlar en son Japonyaya dalıyor ve alıyorlar…adı 11. Bölge olmuş filan…tabi ırkçılık ve sömürgecilik mevcut… ana kahramanımız Lelouch Lamperouge (Lelouch vi Britannia) annelerinin şüpheli ölümü sebebiyle engelli kardeşiyle beraber Japonyaya sürgün edilmiş ve öldü bilinen bir Britanya prensi…kendisi imparator olan babasından annesinin ölümü sebebiyle nefret etmekte olsa da dünya düzenini değiştiremeyeceğini bildiği için olanları çok da umursamadan Japonyadaki zengin bir ailenin himayesinde yaşayıp prestijli bir kolejde hayatına devam etmektedir…aynı zamanda üst düzey bir satranç oyuncusu olan Lelouch çoğu zaman derslere girmek yerine Japonyanın çeşitli yerlerinde kendine rakipler bulup satranç oynamakla ilgilenmektedir…bir gün kazara kendisini Britanya karşıtı bir grup direnişçinin tehlikeli bir eylem faaliyetinin ortasında bulur ve burada C.C. adında özel güçler barındıran diğer bir karakterden birtakım olaylar sonucu Geass adında bir güç alır… bu Geass denen güç devralan her insanda farklı özellikler göstermekte olup Lelouch’da buyurma gücünü aktive etmiştir…Lelouch artık bu buyurma gücü sayesinde insanlar üzerinde emirlerine koşulsuz bağlılık etkisi uyandırabilmektedir…
İşte sizler de bu animede strateji ve siyaset konusunda parlak bir zekaya sahip olan bu ana karakterin edindiği bu fantastik güç sayesinde emperyalizm karşısında nasıl basamak basamak tırmanarak çetrefilli planlar ve deli dehşet stratejik hamleler eşliğinde bütün insanlık için muazzam bir devrimi gerçekleştirdiğine şahit olurken…sembollerin gücünü… kamuoyunun önemini … medyayı… teknolojiyi…savaş sanatının çeşitli hilelerini… türlü manipülasyonları ve öngörüleri… alınan riskleri… insan etkeninin yarattığı mucizeleri… toplumsallığı… fedakarlığı ve bunun gibi onlarca değişkenin arasında kurulmaya çalışılan dengeyi incelikle işlenmiş bir kurgu haritası eşliğinde adeta her dakikasında içinde olduğunuz bir satranç maçı heyecanıyla izleme imkanı bulacaksınız…
Bunların yanında animeyle ilgili oluşabilecek bazı önyargıları defetmek gerekirse…öncelikle çizim tekniği alışılmışın dışında…başta biraz farklı gelebilir…biraz abartılı filan…ama zamanla alışıyorsunuz çok önemsemeyin derim…
İkincisi bu bir bilim kurgu fantastik karışımı bir yapım yani öyle sürekli mantık aramanız tavsiye edilmez…belli imkansız görünenler imkanlı hale gelebilir…bu doğaldır…mantık bekçiliği yapmaya gerek yoktur…
Son olarak anime bazı bölümlerde çoğu animede olduğu gibi genele oynamak adına boş bölümler yarıçıplaklık veyahut abartılı çizim teknikleriyle libidoya oynama etkinliğinde bulunmuştur…ticari kaygılardır…fazla abartı bir durum ortada yoktur…can sıkmaz tat kaçırmaz…
Tüm bunların yanında son olarak şunu söylemem gerekiyor…animenin o muazzam finali…seneler geçse de aklımdan hiç çıkmaz… adeta dramatik bir politika dersi… tam anlamıyla kanınızı donduracak bir şaheser… yani duygu ve düşünce yoğunluğu o kadar yüksek bir sahne ki ne desem bilemiyorum…gerçekten sadece finali bile bu 50 bölüm animeye ayırdığınız o zaman dilimine kesinlikle değer…(ilk kez anime izleyecekler için animelerin bölümleri 20 dk civarıdır…)
Velhasılıkelam bu animeyi farklı ve güçlü etki bırakacak bir şeyler arayan herkese önermekle beraber…eğer devrim dediğiniz şeyi belli ideolojilerin tekelinde olan bir propaganda malzemesi sanıyorsanız…demokrasiye olan inançsızlığınız veyahut apolitikliğiniz ya da hedonist bir aptal olmanız nedeniyle seçimlerde oy kullanmıyorsanız…ve son olarak birtakım menfaatlere ulaşmak için asalak bir şakşakçı olmanın tek çıkış yolu olduğunu düşünen ve bu düşünceyi genele mal etmek suretiyle bunu toplum nezdinde normalleştirme savunmaları yaparak haklılık algısı oluşturmaya çalışan bir maymunsanız…bu yapım sizlik olmayabilir…