Karmakarışık oldum... Yanmak, kavrulmak, kavuşamasan bile olsun ben sevdim diyebilmek, yaşamak, o sevginin şükrünü edebilmek... Kaçımız için mümkün bu? Ayfer Tunç... Bambaşka bir yazar... Bana tüm insanî değerlerimi sorgulatan, her satırda beni düşündüren bir yazar... Kendi özgün çizgisi, gözlem yeteneği…devamıKarmakarışık oldum...
Yanmak, kavrulmak, kavuşamasan bile olsun ben sevdim diyebilmek, yaşamak, o sevginin şükrünü edebilmek... Kaçımız için mümkün bu?
Ayfer Tunç... Bambaşka bir yazar... Bana tüm insanî değerlerimi sorgulatan, her satırda beni düşündüren bir yazar... Kendi özgün çizgisi, gözlem yeteneği ve entelektüel birikimi ile bu kadar akıcı bu kadar hayattan eserleriyle, edebiyata güç veren bir yazar...
Ve Suzan Defter... Okuyucuyu şaşırtan, kimisine hatalı basım olduğunu düşündüren (ben de dahil) bir yazım tekniğine sahip. Sayfalar arasında biraz ilerledikten sonra anlıyorsunuz. Kitap iki ayrı günlüğün aynı anda aktarılması ile oluşuyor. Sol tarafta erkek karakterin anlattığı günlük, sağ tarafta ise kadın karakterin anlattığı günlük var. Kitabı okumak için ya birinin günlüğünü bitirip diğerine geçeceksiniz ya da iki günlüğü de bir arada okuyacaksınız. Ben aynı anda okudum. İki ileri bir geri... Okuması ve takip etmesi zor olsa da yaşananların aktarımı arasındaki farkı görmüş oldum.
Gelelim hikayesine... Birden fazla aşkın, birden fazla sevdanın, birden fazla sorunlu aile ilişkilerinin hikâyesi. Bütün hikayeler burada kırık, dökük, eksik, yarım. Söylenmemiş sözler, ortaya konmamış şeyler, yaşanmamış kocamaaan bir aşk hikâyesi var bu kitapta.
Kitabın sol tarafındaki günlüğün sahibi, Ekmel Bey... Sevgisiz geçen bir çocukluğun ardından anlamsız bir evlilik yaşamış Ekmel Bey. Bunun sonucunda yalnızlığı seçmiş kendisine. Yalnızlığına çare olarak da aslında satmak niyetinde olmadığı evini satışa çıkarmış. Sırf muhabbet olsun birileriyle diye...
Kitabın sağ tarafındaki günlüğün sahibi ise Derya... Küçük yaşta annesini kaybetmiş, sevgiye muhtaç, abisine düşkün ve bir o kadar da çaresiz bir insan. Öyle çaresiz ki, abisinin sevgilisi Suzan'ın aşkının büyüklüğünü anlamak yerine abisini paylaşmaktan korkmuş, sevgisiz kalacağını düşünmüş. Buna rağmen Ekmel Bey ile tanışırken Suzan'ın kimliğini, ve duygularını kullanmaktan da hiç çekinmemiş...
Dış dünyaya kapattıkları kapıları birbirlerine açan Derya ve Ekmel Bey'in geçmişini sorgulayan aynı tarihlerde yazılan günlükler... Peki Suzan nerede? Yok. Farklı iki kişinin gözünden Suzan'ı tanıyoruz aslında. Çok farklı, çok güzel, çok anlamlı bir kitap. İki ayrı günlük... İki ayrı hayat... İki ayrı anlatış... Belki de tek, bilemiyorum...
Eğer okumayı düşünenler varsa hiç bekletmesin, daha önce Ayfer Tunç ile tanışmayan varsa bir an önce bir kitabını alıp okumaya başlasın.
Tavsiye değil, ricadır... Okuyun lütfen🌸
✨ "O anlayabilecek, ben anlatabilecek olsaydım, benim gibi adamların cenneti olurdu dünya."
✨ "Ben mi gayret etmedim acaba, kurulan düzene katılmaya?"
✨ "İnsan gençliğini aşka vermezse, gençlik ne işe yarar?"
"Ama kaybeden sonunda siz olmuşsunuz."
"Kayıp mı? Kaç kişi böylesine sevebilmiştir dünyada?"
"Ama bir kucak korla kalan siz olmuşsunuz."
"İyi ya boş değildi kucağım."
"Ama yandınız, kül oldunuz."
"Ama vardım, kül bunun kanıtı."