Spoiler içeriyor
Düşünüyorum da 'Uysallar' dizisini hakkında hiç bir şey bilmeden ve okumadan izlemiş olsaydım; 100 tane senarist arasından dizinin senaristinin kim olabileceği sorulsaydı, hiç düşünmeden cevap olarak Hakan Günday derdim.
Çok güzeldi. Hakan Günday etkisi her replikte, her yalnızlıkta, her hesaplaşmada…devamıDüşünüyorum da 'Uysallar' dizisini hakkında hiç bir şey bilmeden ve okumadan izlemiş olsaydım; 100 tane senarist arasından dizinin senaristinin kim olabileceği sorulsaydı, hiç düşünmeden cevap olarak Hakan Günday derdim.
Çok güzeldi. Hakan Günday etkisi her replikte, her yalnızlıkta, her hesaplaşmada kendini hissettirmeyi başardı. Günday kalemine muhteşem oyunculuklar da eklenince izlemeye doyum olmadı benim açımdan....
Uysallar da Günday kitapları kadar etkileyici, kasvetli, düşündürücü ve metaforlar ile dolu idi. Yalnızlık, kişisel çatışma, her türlü yozlaşma, karanlık ve sisli ortam içerisinde toplumun ve bireylerin iki yüzlülüğü ve tüm bunların gerçekler ile çarpışması...
Dizinin hemen her bölümü bana çok ağır gelmiş olmalı ki, bir gecede iki bölümden fazla izleyemedim. Yordu beni, ama çok sevdim. Çok beğendim. Bitmesin istedim. Yüzleşmek hoşuma gitti.
Karakterler, replikler belki abartılı idi. Ama bu sadece bir örneklemdi aslında. Zincirler, sivri metaller ve yapıştırılan renkli punk saçları elbette çok sıradışıydı ama Oktay'ın (ailenin babası) yalnızlığı, modern yaşamın içinde kayboluşu başka türlü bu kadar göze sokulabilir miydi bilmiyorum.
Muhtemelen diziyi benim kadar sevenler yanında, hiç sevmeyenler de olacaktır
Dizi tıpkı Günday kitaplarında olduğu gibi herkese hitap etmeyen ama ilgilenenleri de yeterince içine çekebilecek bir dizi.
Peki ne var dizide? Bir aile var.
Kimse iyi değil bu ailede, kimse mutlu değil, kimse kendi değil. Kendi olamayan bu insanların başka ilişkilerde başka hayatlarda varolma mücadeleleri var. Farklı dillerde kurdukları iletişim var.
Oktay'ın babasından öğrenemediği babalık, karısının küs annesinden öğrenemediği annelik rolleri var.
Yalnızlık var. Herkesin kocaman ve farklı yalnızlığı. Annenin 17 yıldır çalışmamasının verdiği bunalım var. Ege'nin (büyük çocuk) yaşamındaki amaçsızlığı, geleceğini yönlendirememenin verdiği güçsüzlük var. Küçük kız akıllı gibi gösteriliyor, belki akıllı ama mutlu değil o da... Büyük babanın kendi ailesini sevememesi onun da babasından öğrendiği gibi babalık yapması ve aldatma üzerine kurduğu ilişkileri var.
Varlıklı görünüyorlar, plazada yaşıyorlar, gökdelende... Lüks bir yaşam var, ama bu yaşamın altında ezilmişlik var, kredi borçları var, patrona karşı çıkamama var, hatta çocukluğunda ve ergenliğinde babasına sesini çıkaramama var, bastırılmışlık var, babası tarafından sevilmeme istenmeme durumunu derinden hissetme var...
Ve bir patlama, öyle bir patlama ki, bu;
Oktay'da gece başka bir hayata bürünüp punkçı olma ile ortaya çıkıyor.
Karısında başka erkeklerle beraber olup, başkaları tarafından beğenilme arzusu ile ortaya çıkıyor.
Büyük oğlunda karamsarlık, hiçlik ve intihar düşünceleri ile ortaya çıkıyor.
Belki sende başka türlü, belki de bende başka türlü ortaya ortaya çıkıyor.
Diziyi izlerken bir yandan da bunlarla yüzleşiyorsunuz. Acaba benim yarım kalmış yanım neresi diye düşünüyorsunuz.
Son olarak şöyle bağlayacam, biraz yaş almışsanız (en azından 30-35 üzeri),
evliyseniz ya da bir evlilik yaşadıysanız, çocukluk ya da ergenlikte ya da üniversitede çılgınlık yapmadıysanız, erken bir yaşta evlenip çoluk çocuğa karışıp çok da hayallerinizi yaşamadıysanız, iş hayatınızda saçma insanlar varsa, şehir yaşamı çok sisli ve puslu geliyorsa bence diziyi izleyin.
Belki biraz abartılı, biraz absürt sahneleri var evet. Belki buraya da nereden geldik dediğiniz, bağlantı kuramadığınız görüntüler olacak... Ama inanın hiç rahatsız etmiyor... Çünkü bu kadar çok şey ancak böyle anlatılabilirdi...
Keyifli seyirler olsun...