👍
Bir yaşamın gerisinde kalan çöküşleri kaç satırda okudum bilmiyorum. Stefan neden hep insanların hayat boyu hissedeceği duyguları ince ince işliyor? Gelin bir de kendinizi bu kitaplarda aramayın. Yine zavallı insanlar, yine hissiz insanlar ve yine nankör varlık olan insan…devamı👍
Bir yaşamın gerisinde kalan çöküşleri kaç satırda okudum bilmiyorum. Stefan neden hep insanların hayat boyu hissedeceği duyguları ince ince işliyor? Gelin bir de kendinizi bu kitaplarda aramayın. Yine zavallı insanlar, yine hissiz insanlar ve yine nankör varlık olan insan topluluğu. Bütün duyguları ziyan eden insancıklar... Stefan'nın kitaplarına taktım kafayı. Yaşamınız boyunca hissedip yaşayacağınız her duyguyu ruhsal baskı altında nitelendirip, megoloman olan insanların elinde oyuncak olan yaşamların zavallı çöküşlerini itinayla insana anlatmaya çalışmış. Okuduğum bilmem kaçıncı kitabı ve üçüncü Stefan incelemem olacak. Kadın ve erkeklerin birbirlerine olan savaşları hiç bitmeyecek. Hangisi hangisine el uzatırsa nankör olduğu müddetçe uzatılan el hep ihanete uğrayacak. Ne var ki sevgiler ziyan edilip, insanların onurları kırılıyor. Bir insanın yardım eli uzatması sonrasında tuttuğunuz o ele tükürdüğünüz oldu mu hiç? Olduysa çok zavallısınız. O 24 saatte bir kadın 40'lı yaşlarında, bir adama elini uzatıyor. Bundan öncesine ufaktan göz atalım. Toplumumuzda namus bekçisi insanlar var ki onlar sevgili yazarlarımızın dedikleri gibi en namussuzudur. Bir erkekle konuşmak bir kadın için ezeli bir ayıp olurken, erkeklerin bir kadınla düşüp kalkması kaçamak adını alıyor ve bu şekilde düşünen herkes oturup olmayan namusu üzerine yorum yapsın. Tanımadığınız bir adama yardım etmek için elalem ne der diye düşünmek nedir arkadaşlar? Ama kadınları maruz bıraktığınız bu his yüzünden yardıma ihtiyaç duyduğunuz anda bir kadının namus diye size yardım etmediğini farkettiğiniz anda toplumu nasıl zehirlediğinizi anlayacaksınız. Kumarda bir adam her şeyini kaybederse gideceği ilk yer kumarhane kapısının önü olur ve neden salak gibi insanlar kaybettikçe oynamak ister anlamıyorum. Sonrasında derin bir çöküş yaşayan bu insanlara kaybetmeyi öğrenmiş ve yardım elini her şeye rağmen uzatan o 40'lı yaşlara gelen kadının düşüncelerinde korku, utanç ve ihtiras vardı. Neden namus bekçiliği konu aldı derseniz kadının yaklaşık belki bir saati bunları düşünmekle geçmiştir. Peki bu kadın 25 yıldır neden bunları saklayıp yıllar sonra anlatma ihtiyacı duymuş olabilir ki? Sanırım yargılamadan dinleyecek ve namusu mal gibi her konunun ortasına atmayacak birini beklemiş olmalı öyle değil mi? Dertleşmek için bile insan seçmek zorunda kalıyoruz. Bir kadının ihaneti üzerine farklı ülkelerden temsili gibi insanların bir araya gelip eleştiri yapmaları toplumsal devlet tartışması ve politikalarına örnek vermiş gibi aldatmayı kaleme almış sevgili Stefan. Sonrasında bir adamın olaya sadece aldatılmak olarak değil hayattan tat almak için insanlara ihtiyaç duyup ihtirasının peşinden gitmesi neticesinde ihaneti sebeplerine göre normal bulması üzerine yıllarca beklemiş bir itirafı utançla gün yüzüne çıkarması kitabın en dikkat çekici duygu havuzunu oluşturmuş. Ihanet ne kadar normal bilmiyorum ama türk kızlarına ve erkeklerine göre en azından bir kısmına göre katlanılmaz bir durumdur bu yüzden iyi ki Türküm diyorum. Bu adamın fikirlerindeki cesaret ve anlayış; 40 yaşından 65 yaşına kadar gelip içindekileri zorlukla taşıyıp artık birine anlatıp omuzlarındaki yükü anlattığı yerde bırakıp önüne bakmak isteyen bir kadının da cesaretli olup gecikmiş olan itirafını anlatmasına neden olmuş. Yardım elini uzatıp hayatının 24 saatinde hem mutlu olup hem de üzüntü yaşayan o kadının hikayesini incelememde anlatmayacağım ama şunu söylemek istiyorum; Şeker Portakalı kitabında bir alıntı var: "Fazla fedakarlık fazla vefasızlık getirir" bunu unutmayın. Kitabın her sayfasında bu alıntıyı hatırlayacaksınız. Okuduktan sonra "Ah Stefan, neden insanlar mutlu sonu haketmiyor, neden duygular hep boşluktan boşluğa sürüklenip duruyor" diyebilirsiniz. Bir psikiyatrinin dinlediği hayat hikayelerinin derlemesi gibi kitapları var Zweig'in. Acaba kendisi de bilinmeyen bir psikiyatri falan mıydı diye düşünmeden edemiyorum. İnce ruhlu bu yazar kitaplarında duyguların ve yaşantıların harabelerinden kalan itirafları konu alıyor. Stefan'ın kitaplarını okuyun arkadaşlar. Fazlasıyla size bir şeyler katacaktır. Eğer yaşamınızı bir ya da bir kaç kitapta okumak ve kendinizi bulmak istiyorsanız bu yazarı atlamayın.