(Bu uzun, upuzun, fazla uzun, aşırı uzun -Korktun mu?- gönderi aslında @hamza_gol28'in gönderisine yorum olarak yazılmıştı ama ben âdetim üzere içimdekileri kelime sınırı koymadan ifâde ettim ve sonrasında yorum bi' gönderi kadar detaylı hâle geldi. Ayrıca burada dostlarımın, arkadaşlarımın, hocalarımın…devamı(Bu uzun, upuzun, fazla uzun, aşırı uzun -Korktun mu?- gönderi aslında @hamza_gol28'in gönderisine yorum olarak yazılmıştı ama ben âdetim üzere içimdekileri kelime sınırı koymadan ifâde ettim ve sonrasında yorum bi' gönderi kadar detaylı hâle geldi. Ayrıca burada dostlarımın, arkadaşlarımın, hocalarımın belirttiğim eserlerine dâir bi' iki kelâm da edersem güzel bi' tavsiye listesi de olabilirdi. Hem bi' iki dipnot eklenirse ve bi' iki düzeltme yaparsam çok faydalı bi' yazı da olabilirdi. Böyle abidik gubidikliğinin üzerine çok yorum yapmak istemediğim sebeplerle yani daha çok zevkine bu gönderiyi hazırlamaya başladım. Öyleyse keyifli okumalar diliyorum efem size.)
Eser olarak başlıkta Sil Baştan Doğarım'ı kullanıyorum o sebeple Enes'in şiirlerine biraz giriş yapayım istedim önce çünkü Enes'ten bahsettiğim kısımda hiç eserinden söz açmamışım adı dışında. Enes'in şiirleri çoğunlukla serbest, daha doğrusu ben heceyle şiirini gördüysem de hatırlamıyorum ve bu serbestliği güzel kullanıyor şiirlerinde. Birçok zaman çok basit şeylerden bahsediyor ama garip bi' şekilde şiirde destanlaşıyor bunlar. Coğrafya ehemmiyet arz ediyor şiirlerinde; Van'dan, İstanbul'dan, denizlerden, memleketten bahsediyor. Ne çok aman her şey asker be vatan ile ilgili olmalıdır havası var şiirlerinde ne de bunlar boş şeylerdir, bunları şiirimden hâriç tutmalıyım havası var. Net olarak çaydan bahsetmeyi seviyor ve sohbet muhabbetini şiirinde de gösteriyor. Güzel bi' hayata sâhip olduğumuzu ve bu hayatı hayallerimizle, tadını çıkararak yaşamamız gerektiğini anlatıyor bana şiirleri. Ve şiirleri için kullanabileceğim en uygun kavram: hoş. İnşallah siz de muhabbetinden zevk alırsınız Enes'in. Tabii bu muhabbete tanık olmak isterseniz Radyo Mavivan'a ya da Radyo Mısra'ya da kulak kesilebilirsiniz bi' akşam. Öyleyse hayırlı sil baştan doğmalar diliyorum size ve bahsettiğim gönderiye geçiyorum.
Şunlar @hamza_gol28'in gönderisinde sorulan "Hiç yazar akadaşınız var mı?" sorusuna cevap olarak yazılmıştır:
Birden çok yazar arkadaşım var ama çoğunun şâirliği daha ağır basıyor.
En eski yazar arkadaşımla en son görüştüğümüzde kitabını basmak istediğini anlatıyordu bana, bi' şiir kitabıydı. Benim de bolca şiirim vardı o aralar. Biz gâlibâ 6. yâhut 7. sınıftaydık, ben arkadaşımı çok da takmamıştım. Şu an maalesef soy adını hatırlayamıyorum, o sebeple kitabı öneremeyeceğim, kim bilir belki kitabı hiç çıkarmamıştır bile.
Belki ortaokuldan belki daha eskiden tanıdığım bi' arkadaşı vardı babamın: Müfit Gökbudak. Kur'an ve Deprem: Vahiy ile Sarsılmak diye kitabı vardı. Kendisi hem inşaat hem yazılım mühendisiydi gâlibâ ve Kur'ân'ın bi' mevzu üzerinden o işin uzmanınca tefsir edilmesi çok hoşuma gitmişti eseri ilk okuduğum vakit. Tabii sanatsal olarak da çok sey barındırıyordu eser, içindeki resimler ve şiirler başta olmak üzere. Arkadaş gibi davranırdı bana da, o sebeple onu da katmak istedim şâir arkadaşlar kâfilesine.(Raf'a bildirdim eserini, eğer eser ilginizi çektiyse internetten eseri tedârik edebilir -Amazon'da falan da var gâlibâ- veya Raf eseri eklemeye kar verdiğinde siz de eseri okuma listenize ekleme kararı verebilirsiniz.)
Esen Yüksel Yalçınkaya vardı bir de, Denizli'de Ortaokulda okurken beni resim konusunda heveslendiren. Bi' süre kendisinden resim dersi de almıştım. Sonra İzmir Bienali'ne davet etmişti beni bir gün, orada görmüştüm resimlerini kitaplaştırdığını. Ama şimdi halüsinasyon mu gördüm acabâ diye düşünüyorum çünkü kitabını hiçbir yerde bulamıyorum. Belki de sâdece bienal için çıkartmıştı kitabı ve sayılı kişiye dağıtmıştı canım hocam. Olabilir mi? Olabilir.
Bi' sonraki yazar arkadaşım ile ben lisede hazırlık sınıfındayken tanıştık, bizim 4 - 5 kişiyle başlayıp yaklaşık 10 kişiye ulaşan ve okulumuzda kalıcı izler bırakan arkadaş grubunun kurucularından.(İlk başta kendimize "zü'l-cenâheyn" demiştik, ben ismi hiç benimseyememiştim.) Arkadaş genç yaşta annesini kaybetmişti ve heceyle şiir yazmaya başlamıştı. Duygularını gösterme şekliyle, davranışlarıyla, konuşma biçimiyle ve insanları çekim gücüyle diğer insanlardan ayrılan bi' yapısı vardı. Güzel bi' insandı, vesselam. 11. sınıfta, çırağımdan iki hafta sonra kitabını bastırdı ve okulda dağıttı. Bende kitabının imzalı duruyor hâlâ, çok güzel bi' kitap. Heceyle yazılan şiirleri, halk şiirlerini, aşk şiirlerini veya manzum hikâyelerini seviyorsanız sevebileceğiniz bir eser bence; hece şiirinin son ustalarından olacak herhalde bizim arkadaş. Kitabının yeni baskısını yaptı benim de bi' süre editörlüğünü yaptığım derginin yayınlarından. Şimdi de yeni bi' şeyler ekledi kitaba artı yeni bi' isimle, akıl fikir yayınlarından basma imkânı buldu: İki Satır Mürekkep. Güvercin(1. kitap) de İki Satır Mürekkep de Raf'ta bulunmuyor, yorumu bitirince ikisinin de eksik olduğunu bildiririm Raf'a.(Bildirildi.)
Az önce bahsettiğim arkadaş grubundan bi' yazar arkadaşım daha var ama onun kitabı yok, belli dergilerde ve platformlarda makâle, deneme türünden yazılarını paylaşıyor. En son da Saldırgan Sanat: Eros Dolusu Yıkım adlı eserini paylaşmıştı. İkbâl ilginç adamdır.
10. sınıfın son haftasında 9. sınıfta gördüğüm ama çok da aklımda kalmayan alt devrem bi' çocukla tanıştım. Çocuk Murat Türkcan'dı, bu çocuk önce şiiri çok iyi çözecek ve çırağım diye andığım kendisiyle tanışmamdan yaklaşık 3-4 ay sonra ilk şiir kitabını çıkartacaktı: Yer6mdan Otlar.
O şiir kitabının çıkma hikâyesi ve şu çırak esprisi de şöyle: Ben çocukla tanıştığımda iyi bi' potansiyeli vardı şiirlerinin ama çoğu akrostiş ve biraz da zorlanmış heceydi. Sonra ben serbestle de yazabileceğini, Necib Fâzıl hâricindeki şâirlerin şiirlerini de okuyabileceğini ve bunun kesinlikle şiirini geliştireceğini anlattım -Çile'yi o zaman 3-4 def'a bitirmişti herhalde- o da bunları hemencecik anladı ve çok iyi bi' şekilde uygulamaya başladı, İsmet Özel'in ve Sezâi Karakoç'un gördüğüm kadarıyla çok faydası oldu şiirine. Sonra kendisiyle sohbet ederken şiirini daha da geliştirdi ve kitap çıkartmaya karar verdi, harbiden 1 ay içerisinde kitap çıkarıp önümüze koydu ve bu Ömer Çam AİHL öğrencileri arasında kitap çıkartma geleneğini başlatan şey oldu gâlibâ, sonra çok şâir, yazar, kitap vs. çıktı okuldan hattâ hocalara bile şevk geldi, çoğu hocamız da kitap çıkarttı ondan sonra. Nihat Morgül ve Avni Alkan'ın daha önce de kitapları vardı sanırım. Sonra sohbet etmeye, birbirimizi geliştirmeye, eserler yayınlamaya devâm ettik. İnşallah yakın vakitte de 3D isimli Türkiye'de devrim niteliğinde olabileceğini düşündüğüm bi' dergi çıkartacağız inşallah kendisiyle. Ayrıca eser Raf'ta yok, biraz sonra onu da belirtirim Raf'a.(Belirtildi.)
(Eserle ilgili hiç bi' şey dememişim tüm yazı boyunca hâlbuki şimdiye kadar okuduğum en ilginç şiir kitabıydı Yer6mdan Otlar, ismi etkileyici olduğu kadar içi de etkileyiciydi. Elbette acemîce şeyler de vardı içinde ama genel olarak çok ilginç şeylerden oluşuyordu ve bu kitap çıkarma süreci ona çok şeyler katmıştı, bu kitaptan rahatça anlaşılıyordu. Garip hattâ tuhaf şiirler vardı içinde, Orhan Velî'nin yaptığını yapıyordu kitap, ayak parmağındaki nasırı sokuyordu şiire. Yani sümüklü böceklerden, otlardan, ineklerden ve benzeri şeylerden de bahsedecek kitap, haberiniz olsun. Kesinlikle özgündü şiirleri ve farklı bir tat sunuyordu. Doğrusu hâlâ da sunuyor. Bazı şiirleri dehşete düşmenize, bazıları gülümsenize, bazıları "Ben bu oyunu bozarım."* demenize, bazılarıysa sâdece garip ifâdelerle kitaba bakakalmanıza vesîle oluyordu. Hâsılı okunmaya değer şiirler içeriyordu. Öyleyse efendim, kitabı bir şekilde almanın yolunu bulursanız hayırlı okumalar.)