Dün kartonları dönüştürürken ses olsun diye açtım, zaten de merak ediyorum... Bir baktım ki 7 bölüm birden bitmiş. İlk bölümünü bir gün önce izlemiştim. Buraya eklenmese de 8 bölümden oluşan bu belgesel; arabesk dünyasındaki kadın sanatçıların çektiği zorlukları anlatıyor. Kadın…devamıDün kartonları dönüştürürken ses olsun diye açtım, zaten de merak ediyorum... Bir baktım ki 7 bölüm birden bitmiş. İlk bölümünü bir gün önce izlemiştim. Buraya eklenmese de 8 bölümden oluşan bu belgesel; arabesk dünyasındaki kadın sanatçıların çektiği zorlukları anlatıyor. Kadın sanatçılarımızın erkekler gibi değer görmediğini ve hayatlarının nasıl yitip gittiğini yüze vurmaları çok güzel olmuş. Yalnız acılardan bahsederek başlayan bu belgesel bir süre sonra eskiden ortalığı sallamış sanatçıların çektiği acıları daha çok anlatmak yerine, kendilerini övdüğü kısımlara evrildi. Başarılarını zaten bildiğimiz sanatçıların yaşadığı zorlukları daha çok dinlemeyi tercih ederdim. Onun dışında oldukça anlamlı ve daha çok dillendirilmesi gereken konuları izlemek hem üzücü hem de keyifliydi. İzlerken düşündüğüm tek şey; 'bırakmamışsınız ki kadınlar sanatını yapsın' oldu. Hepsinin üzerinden para kazanıp onları paçavra gibi kenara atan, kendini kadının sahibi zanneden erkeklere bir kez ve bir kez daha sinir oldum. Zamanında ve hatta şimdi bile bu durumlar yaşanmasaydı, eski Türk kültüründe olduğu gibi kadınlar değer görmeye devam etseydi, ülkemiz müzik dünyasında hatta birçok konuda bambaşka yerde olabilirdi. Ama onun yerine gencecik yaşta solan hayatlar ya da harap olmuş hayatlar bırakılmış geriye, çok yazık...
Belgeselin en dikkat çekici yeri erkeklerin bütün güzel unvanlara sahipken kadınların böyle unvanlarının olmayışıydı. Bu zamana kadar hiç dikkatimi çekmemişti bu durum.
Ve en üzücü yeriyse Bergen ve Esengül'ün yaşadıklarıydı. Bergen'in başına gelen o korkunç durum o zamanlar hiç önemsenmemiş, sadece kısa bir haber olarak yazılıp sonrasında da geçilmiş. İnanabiliyor musunuz? Şimdi daha çok hak talep edilen bu vahşet o zaman kimsenin umrunda olmamış!
Esengül ise uçarı yaşadığı için hakkında kötü manşetler yazılırken, o zaman sevgilisi olan Adnan Şenses övgülerle çapkın olarak anılıyormuş. Sonrasında Esengül sahne alırken yaşanan bir silahlı saldırıda şahitlik yapmış ve hemen sonrasında da şaibeli bir trafik kazası geçirmiş. Saatlerce gelmeyen yardımı beklerken de kardeşinin kucağında son nefesini vermiş... Korkunç üzücü!
Ve daha ne üzücü kısımlar vardı. Yüzüne gülüp arkasından sahneleri engellendiği için pavyonda şarkı söylemek zorunda kalan kadınlar mı dersiniz, hayatındaki erkekleri zengin edip beş kuruş para kazanamayan kadınlar mı... Ya da kocasının cenazesinde hakkımı helal etmiyorum diyen veya da bu hayat bana göre değil deyip müzik kariyerini sonlandıran kadınlar mı... Neler neler var!
Dediğim gibi sonrasında kendini övmeye dönse de yine de o kadınların yaşadığı zorlukları izleyin ve özellikle bu ülkede kadın olmanın ne kadar zor olduğunu görün, tavsiye ederim.
Dipnot: Semiha Yankı'yı bu belgeselde daha çok sevdim. Cesur ve dobra olduğu ve erkeklere ezilmediği için. 🤍
Ve ayrı bir dipnot; o zaman uygulanan katı müzik kurallarının en azından yarısı şimdi uygulansa da fenomen olduğu için yapılan çöp müzikler tarih olsa.