Spoiler içeriyor
Hepinize iyi akşamlar dilerim, bu yorumum kitabı, ona uyarlanan 1995 dizisi, 2005 filmini ve en çokta yazar hakkında düşüncelerimi ve övgülerimi içeriyor. Kitabı sevdim mi? Gayet tabii Memnun muyum? Hayır tabii, açıkçası kitabı sevmemin tek nedeni yazar, Jane Austen bir…devamıHepinize iyi akşamlar dilerim, bu yorumum kitabı, ona uyarlanan 1995 dizisi, 2005 filmini ve en çokta yazar hakkında düşüncelerimi ve övgülerimi içeriyor.
Kitabı sevdim mi? Gayet tabii
Memnun muyum? Hayır tabii, açıkçası kitabı sevmemin tek nedeni yazar, Jane Austen bir romantik ya da bir kadın hakları savunucusu değildi, kendisini edebiyat tarihine sokan zehirli dili, hiciv yeteneği, gözlem gücü ve özenli kurgusuydu. Hayranları arasında veliaht prens de vardı. Bir gün prensin kütüphanecisi, bu taşralı kadına nasıl roman yazması gerektiği konusunda akıl fikir verdi. Jane onu kibarca dinledikten sonra evine gidip "Çeşitli Çevrelerden Gelen İmalar Üzerine Bir Roman Planı" adlı bir hiciv yazarak kendisine verilen öğütlerle dalga geçti. Uysal bir kadın ama başına buyruk bir yazardı. Hiçbir zaman fazla para kazanamadı. 11 kere TV ve sinemaya uyarlanan, Türkçeye iki kere çevrilen en popüler romanı "Gurur ve Önyargı" için sadece 110 sterlin almıştı. Şu bilgiden sonra onu ayrı sevdim hakkının verilmeyişine de ayrıca üzgünüm.
Kitapla eş zamanlı izlediğim için diziyi oldukça sevdim, tam olarak kitapta yazanlar diziye aynı şekilde uyarlanmıştı.
Ortaokuldayken bu kitabı okumayan bir ben bir de erkekler vardı sanırım sınıfta (hatta belki okulda) sırf aşk romanları ilgimi çekmiyor ve Mr. Darcy’e sadece Darcy dedikleri için onun ismini kız ismine benzettiğim için linçlendiğim dönemlerdi.( ikincisi için daha fazla tepki gördüm emin olabilirsiniz)
Gurur ve Önyargı bu konuda beni çok şaşırttı. Çünkü kitaba, bir aşk hikayesi okuyacağımın bilincinde olarak başlamıştım ki, kitabı bunca sene okumayıp ertelemim sebebi de buydu. Çünkü ben, aşk romanlarını okumayı sevmiyorum; karakterlerin birbirlerini anlamadan dinlemeden eyleme geçmeleri ve bunların sonuçlarıyla boğuşmaları beni sinir ediyor. Gurur ve Önyargı'da da var birkaç yanlış anlaşılma, düşünmeden edilen sözler filan ama bunlar kitapta artı olarak daha çok karakterlerin gelişimi için kullanılıyor.
Aslında kitabı bir aşk romanı olarak görmememin sebebi şuydu: Elizabeth'in kendisi her ne kadar aşk için evlendiğini söylese de, aslında bir nevi çıkarlarnı da gözetiyor.Kısaca, sadece Darcy'yi sevdiği için evlenmiyor; onun ile hayatını yaşayabileceğini düşündüğü için evleniyor.
Yaşadığı dönem de kadınalrın herhangi bir geliri olmaması, küçük kardeşleri yüzünden evliliklerinin zorlaşması ve tabii evlerinin kendilerin de kalmayacak olması, aşkta mevcut tabii ama öncelik değil, olsaydı yukarı da saydığım herhangi bir sebep gözümüze bu kadar sokulmazdı.
Şu iki düşünce arasında çok ince bir çizgi var ancak bütün meseleyi değiştiren de işte tam olarak bu çizgi...
Bunu farketmek zor tabii, tüm kitabı büyük bir dikkatle okuyup satır aralarını irdelemek bunun için yeterli.
Bu çizgiyi tam olarak şurada 315. sayfa da Elizabeth, Mr. Darcy'nin kendisi için en uygun erkek olduğunu ve bu evliliğin ikisini de mutlu edecek bir beraberlik olacağını belirtiyor, bunu daha da açmak gerekirse; Darcy ile evlenirse kitap okumaya devam edebileceğini, çeşitli ev işleriyle uğraşmak zorunda kalmayacağını, hafif hazırcevap tavrının törpülenmeyeceğini, liberal düşünceleri nedeniyle yargılanmayacağını ve birbirlerini geliştirip daha iyi edebileceklerini düşünüyor. Yani ben, Elizabeth'in bir nevi mantık evliliği yaptığını düşünüyorum. Darcy'nin gururuna rağmen kara kaşına, kara gözüne, koruyup kollayan mizacına ve davranışlarına aşık olupta evlenmiyor ama eminim ki bunlar da evlilik düşüncesine katkı da bulunmuştur.
Ayrıca düşünülenin aksine yazarın, gurur ve Önyargı'da aşk evliliğini eleştirdiğini de düşünüyorum, kitap aşk için evlenmeyi yüceltseydi, Lydia veya Bennetların evliliklerinin yanlıştan çok en evlilikler olması gerekirdi. Bence yazar okuyucuya ne sırf maddiyat için ne de sırf aşk için evlenilmemesi gerektiğinin mesajını alttan veriyor.
Çok karakter içeren kitapları okumak beni her zaman yormuştur açıkçası konudan kopmama neden oluyordu ancak bu kitapta her karakterle yavaş yavaş ve konu ilerledikçe tanışıyormuşum gibi hissettim ve ilerledikçe hikaye de yerlerini sevmeye başladım.Oldukça başarılı yan karakterlere sahip bir kitaptı,
özellikle bay ve bayan bennet ile papaz collins kitabın olmazsa olmaz tipleri gibiler.
Bayan benneti bana anımsatan her şey aklıma şu sözcüğü getiriyor bayağı ince ince işlenmiş bir karakter.
"it is a truth universally acknowledged, that a single man in possession of a good fortune, must be in want of a wife”
(“İyi bir servete sahip bekar bir adamın bir eşe ihtiyacı olması gerektiği evrensel olarak kabul edilen bir gerçektir”)
Kitabın sonu titanik filmin de geminin batması kadar normal ve sürprizsiz.
yanlış anlaşılmalar ortadan kalkıyor, kadın karakter erkek karaktere karşı önce pişmanlık ardından minnet duyuyor, akabinde sevmeye başladığını fark ediyor ve ta daa mutlu son.
1800'ler başı ingiltere'sinde evlenebilmek için gerek ve yeter koşulları, sınıf ayrımını ve hatta kadının toplumdaki yerini anlatır ve usul usul alaya alır.
bu kitapta anlatılan dönemde yirmilerinin ortasına gelen kadınlar evde kalmış sayılır. genç kızların iyi bir evlilik yapmaları ailelerinin kendilerine bırakacağı yıllık paraya bağlıdır. bir kadının kendinden alt veya üst sınıftan bir erkekle evlenmesinin uygun görülmediğini, bunun erkek için de aynen geçerli olduğunu da söyleyeyim, zaten öyle saçma bir zaman ki erkekler evlenirken kadının ne kadar para getireceğine özellikle dikkat ediyor ve kendi geliri az ise, çok sevdiği kadın yerine kolaylıkla belki sevmediği ama geliri fazla bir kadını eş olarak tercih ediyor falan mantık evliliği gibi sadece cinsiyet rolleri değişik..
zaten o dönemde 20 yaşına gelmiş bir kadın evlenmekten başka ne yapabilir ki?
tüm hayat düzeni ailelerin kızlarını iyi bir evlilik yapmak üzere yetiştirmesi, erkeklerin de iyi bir yıllık gelir miras kalacak bir kadınla evlenmeleri üzerine kurulu. aşırı zengin ve çok aşık olup evlendiği kadının parasız olmasını önemsemeyenler de vardır ama onlar bile sosyal statüyü önemsiyor, çünkü o dönemde statü her şey demek.
Sınıf farklılığının duyguların önüne geçmesi, lizzy Darcy’i sevse ben sevemem o derece sevmedim düşünün ki kadın karakterin babası bir beyefendi olmasına rağmen annesinin kardeşleri avukat ve tüccar olduğu için küçümsenmişti bir çok sahne de dalga konusu olmuştu erkek karaktere uygun olarak görülmemişti.
“sometimes the last person on earth you want to be with is the one person you can't be without.”
(“Bazen dünyada birlikte olmak istediğin son kişi, onsuz olamayacağın tek kişidir.”)
Kitapla benzerliklerinden sonra benim için dizinin tanımı tam olarak yukarı daki gibi ayrıca zaten Elizabeth bunu Darcy’e çok güzel bir şekil de gösteriyor.
Kitapta ana karakterler oldukça kompleks, hatalarından ders çıkarıp gelişime ve değişime açık hatta bu sayede okuyucu da bu karakterler hakkındaki düşüncesini gözden geçirip olaylara farklı açılardan bakabiliyor. Diğer karakterlerin kişilikleri de çok iyi işlenmişti, yaptıkları seçimlerle ve ifade ettikleri düşüncelerle olay ilerledikçe daha belirginleşiyor.
Ama bu diğer karakterler, Elizabeth ve Mr. Darcy'nin kişiliklerini vurgulamak için, ana karakterlere kıyasla daha sönük bir biçimde yer yer tipleme olarak ele alınıyor.
Aynı şekilde, Austen'in betimlemeleri de çok iyiydi, ister bir sahneyi isterse bir karakteri tarif ederken, oldukça etkileyici kelime seçimleriyle zihnindekileri resmen sayfaya sözcüklerle resmediyor.Kendisinin özellikle karakter analizleri çok ayrıntılı ve fazlasıyla doğaldı.
karakterlerin analizleri genelde Elizabeth üzerinden yapılıyor. Bu yüzden Elizabeth, kavrayışı kuvvetli ve zeki biri olarak dikkat çekiyor, Elizabeth'in doğru ve yerinde çıkarımlar yapmasını, Austen'in kendisinin iyi bir gözlemci olmasından dolayı karaktere kendinden katmış olduğunu düşünüyorum.
Ayrıca Austen'in bu tasvirleri ifade ediş biçimi de oldukça yaratıcı; asıl söylemek istediğini dönemin görgü kurallarını da baz alarak ve imalı bir şekilde ifade ediyor. Özellikle Lydia'nın kişiliğini açıklaması örnek olarak manipülatif, cilveli ve yaşından daha büyük gösteren bir ergen, bunu kitapta tam olarak şöyle tanımlamıştı “15 yaşında, iyi gelişmiş, sağlam bir yapıya ve doğal bir kendini kabul ettirme yeteneğine" sahip olmasından anlamak zor onun için Austen'in yazdıklarının altındaki anlamı tam olarak kavramak gerekiyor.
Bennet ailesini kitapta daha uygun bir şekilde sade, mütevazı, kültürlü ve gösterişsiz bir şekilde gösterirken dizi de tam tersi bir durum söz konusu, ortam için de bağırarak kızlarının evlilikleri hakkında konuşan bir anne, herkesin içinde çocuklarını renci de etmek durumunda kalan baba ve oradan oraya ipi kopmuş danalar gibi subay peşinde koşan koşturan iki kız ve çok bilmiş bir de ablaları.
Ben utandım jane ve lizzy yerine onları düşünemiyorum ayrıca o ikisi nasıl bu aileden çıkmışlar şaşırdım, izledikçe sorguladım.
Diziyi filme arasında ki tek benzerlik ise sonlarıydı (daha doğrusu romantik bitiyor)
kitabını okuduğunuzda elizabeth'in daha hırçın, jane'in daha güzel ve bay darcy'nin daha sert mizaçlı olduğunu düşünüyorsunuz..filmde ise ayrıntılara girilemeyeceğinden ve bu karakterler daha light göründüğünden biraz havada kalıyor bazı alanlar. ancak yine de bennet ailesi çok güzel ifade edilmişler özellikle filmde.
Bu yazarı övme gönderisi oldu resmen ancak tam olarak adına gönderiler yazılması biri benim için.
Çok uzun oldu buraya kadar okumuş olan herkese çok teşekkür ederim.
Okuyacaklara da keyifli okumalar dilerim.