Spoiler içeriyor
MUHTEŞEM BİR FİLM! uzun zamandır bu kadar iyi bir film izlememiştim öve öve bitiremeyeceğim. Öyle ki en sevdiğim filmlerden biri oldu Azrail yaşamı deneyimlemek ister ve ödünç bir bedenle insan hayatını tadarsa ne olur? Yemeklerin tadı, dünya manzaraları, aşk... Brad…devamıMUHTEŞEM BİR FİLM! uzun zamandır bu kadar iyi bir film izlememiştim öve öve bitiremeyeceğim. Öyle ki en sevdiğim filmlerden biri oldu
Azrail yaşamı deneyimlemek ister ve ödünç bir bedenle insan hayatını tadarsa ne olur? Yemeklerin tadı, dünya manzaraları, aşk...
Brad Pitt, Anthony Hopkins ve ilk kez izlediğim Claire forlaninin dupduru güzelliğiyle seyir zevkine doyamadım. Güzellememe oyuncularla başlamışken devam edeyim. Brad Pitt hayranı olmamama rağmen, oyunculuğundan dolayı hakkındaki fikirlerim değişti diyebilirim. Acemi, utangaç, geri planda güçlü bir figür bu kadar iyi hissetirilebilirdi. Joe ya bayıldım. Susan'a ise 2 kat fazla bayıldım. Aman allahım bu nasıl bir duru güzellik, ne zarafet ne dinlendirici bir kadın diye diye filmi bitirdim. Claire Forlani'nin oyunculuğuna ayrı güzelliğine ayrı düştüm. Hatta düştüm bence çok amiyane bir kelime, daha doğru ifade büyülendim olacak. Filmin ilerleyen sahnelerinde Joe ve susan arasındaki tutku muazzamdı, veda sahnesinde susan'ın Joe ya esas kimliğini soracakkenki titreyişi, o korkusu.. Sırf o sahneyle bile oyunculuğun kitabını yazar.
Senaryo, diyaloglar, görsellik.. A dan Z'ye çok başarılıydı. Susan'ın adalı hastası ve Joe arasında geçen diyalogdan ve ekleyeceğim birkaç tanesinden etkilendim. "Dünya gelip geçici bir yer, buradan çektiğimiz iyi manzara fotoğraflarıyla ayrılıyoruz, ben yeterince manzara biriktirdim" Gibi bir diyalog vardı. Edebi tarafı o kadar kuvvetli ki, bu konuda kaç divan şiiri yazıldı sayısını bilmiyorum. Ölüm teması çok iyi işlenmiş. Bu dünyadan memnun ayrılmak göründüğü kadar kolay değil. Biz insanlar için hatalarımızı, keşkelerimizi pişmanlıklarımızı geride bırakıp yeni bir sayfa açmak zor. Kendimizi, yaşantımızı gelip giden insanlarla beraber kırmadan kırılmadan idare ettirmek zordan da öte. Susan ve babasının partideki veda diyaloğunda tam da bundan bahsediyorlar. Aşkla, tutkuyla geçen bir ömürden pişmanlık duyulmaz. Bu muhabbet Joe nun gidişi üzerine kurulu olunca daha da bir manidar. Sevdiklerimiz her zaman bizimle kalmıyor, bazen gidiyorlar bazense biz gidiyoruz. Cafedeki Joe nun dediği gibi "ilişkiler sonsuza dek sürmeyebiliyor" Bunu söyleyen cafedeki Joe, daha sonra azrail kimliğinde susan'ı sonsuza kadar seveceğini söylemedi mi? Peki neden? Tek sebep farklı kişiler olmaları değildi. İnsanlar ve ilişkiler bitebilir, sevgi varken bile şartlar gereği yürümeyebilir ancak geriye sevmiş olmak ve manzaralar yine de kalır.
Çok beğendiğim birkaç diyaloğu daha yazmak istiyorum. Bill ın karşısında azrail bile olsa bir kız babası oluşu, kızı konusundaki hassasiyeti hoştu. Aşkın hakkını vermek için gelip geçici bir tutkudan çok güven, sorumluluk, duyguların ve seçimlerin sorumluluğunu almak ve hayatının kalanını onlara uygun geçirmek, en önemlisi de aşkın nesnesi olan kişiyi incitmemek. Bunlar Bill'in sözleri. O kadar doğru ki. Aşk yalnızca bir duygu patlaması değil, sorumluluk ve güven de demek. Bunları es geçmek gerçek bir aşk hikayesi sunmayabilir. Bunun dışında sevilen kişiyi tanımak ve tüm kötü yönleriyle bilmek de var. Tıpkı Allison ve eşinin ilişkisi gibi. Allison demişken ben ondan da bahsetmek istiyorum. Kendisini çok sevdim. Babasını memnun etmeye çalışan o hali beni biraz üzdü, susanın daha çok sevildiğini biliyor oluşu ve bill ın bunu hiç reddetmeyişi benim bile kalbimi kırdı. Bunu öyle olgun öyle güzel karşıladı ki Allison un önünde eğilinirdi. Babasının susan a bakarken gözlerinin parladığını ancak kendisine bakarken "yine ne isteyecek bu kız" Diye düşündüğünü söyleşi beni yine bir kez daha incitti ancak doğruydu. Babasının veda etmek için susanı arayışı ona sarılışı bir başka.
Her neyse sona gelecek olursam "ölüm ve vergiler" Kısmı beni güldürdü. Filmde olmasını istediğim her unsur vardı yani. İlaveten son sahnede kafam karıştı. Susan cafeden bahseden Joe ya bakarken esas Joe ya baktığı gibi bakmıyordu sanki farkı anlamış gibi bir hali vardı. "Keşke babamı tanısaydın" Demesi de her şeyin farkında olduğunun bir kanıtı.
İçimi döktüğüme göre bitirebilirim. Bu filmi unutmayacağım artık en sevdiklerimden.