Adımı, “Carl Sagan” olarak değiştirmeme 10 kitap kaldı. Her kitabından sonra kendisi, hayran olduğum insanlar listesinde üstlere doğru yol alıyor. Bu kitabından sonra da ona olan hayranlığım misliyle arttığı için ben de her an “Carl Sagan’a Neden Aşık Olunur?” başlıklı…devamıAdımı, “Carl Sagan” olarak değiştirmeme 10 kitap kaldı. Her kitabından sonra kendisi, hayran olduğum insanlar listesinde üstlere doğru yol alıyor. Bu kitabından sonra da ona olan hayranlığım misliyle arttığı için ben de her an “Carl Sagan’a Neden Aşık Olunur?” başlıklı 15 maddeden oluşan bir gönderi paylaşabilirim.
Şimdi, yazarı yeterince övdüysek kitaba ve içeriğine gelelim.
Sagan, bu kitabına da -diğer kitaplarında olduğu gibi- bizlerin koskoca evrende ne kadar küçük bir alan kapladığımızı göstererek girişi yapıyor. Herhalde önümdeki 10 kitapta da aynı konuyu anlatsa, sıkılmadan okurum. Çünkü kimi zaman dramatik bir şekilde anlatıyor kimi zaman espirili bir dille alttan alttan laf sokuyor kimi zaman da sert denilebilecek bir dille, “kozmik dramada bize bir öncülük verilmiş değil” diyor. Sizin de sıkılacağınızı düşünmüyorum. Tabii, evrenin merkezinde bulunduğumuzu ve güneşin etrafımızda döndüğünü düşünen bir şovenist değilseniz.
“Acı gerçekler”den sonra sizi 150-200 sayfalık Voyager’ların dış Solar Sistemdeki keşifleri bekliyor. Voyager’ların ne olduğunu bilmeyenler için kısaca bahsedeyim.
Voyager’lar, Voyager 1 ve Voyager 2 olmak üzere, NASA’nın 1977’de uzaya gönderdiği hem dış gezegenlerin keşfi için hem de yıldızlararası mesaj için tasarlamış iki kardeş uzay aracı. Üzerinde Sagan’ın baş tasarımında bulunduğu bir “Altın Plak” var. Cosmos dizilerinde de iki bölümde bir, hayalgücü gemisi ile kendilerine selam veriyoruz, önemini buradan anlayabilirsiniz. Detaylı bilgi için “The Farthest” belgeselini izleyebilir ya da “Evrim Ağacı” sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Kitaba dönersek…
Voyager’ların dış gezegenlerdeki keşifleri, gelecekte yaşanılabilecek bir yer bulma arayışıdır. Ve kitapta o gezegenlerin ve uyduların koşullarını gördükçe, kendi dünyamızda yapmamamız gereken aptallıklar konusunda yaşamsal içgörülere sahip oluyor, okudukça ibret alıyoruz.
Ben, pandemi dönemindeyken iş olsun diye Voyager’lara takmıştım. Keşifleri bu kadar detaylı bilmesem de, bir bilgim vardı. Bu yüzden beni kitapta Voyager keşiflerinden çok, Venüs, Mars, Titan için öngörülen terraformasyonlar heyecanlandırdı. Tabii burada Sagan iyimserliğini konuşturmuş. Venüs ve Titan terraformasyonları bana gelecekte hem maliyet olarak hem de süreç olarak pek mümkün gelmese de, Mars için pekala olabilir. Ama Mars’ı yaşanılabilir bir hale getirebilsek bile dünyada ki bütün insanların gidebileceğini düşünmüyorum (Sagan’ın iyimserliği, insanların belki bir gün siyaset, din, kültür vb. farklılıkları bir kenara bırakıp, birlik olabileceklerine dair umudu). Mars sadece seçilmiş insanların yeni yuvası olacaktır kuvvetle muhtemel. Kitapta en sevdiğim yer de, diğer dünyaları bizim biricik gezegenimizle kıyaslaması ve önlemler almazsak, ilerde ne hale getirebileceğimizi anlattığı kısımlar oldu.
Kitaplığımdan seçtiğim bir kitabı bütün dünyaya okutabilme şansım olsaydı, muhtemelen bu kitabı seçerdim. Tabii ki “Kozmos” sizi birçok konuda yeşillendirecektir ama ondan önce çevremizdeki, hatta ayaklarımızın altındaki bilinci tanımak ve ona saygı göstermek için bu kitabı okumalıyız. Her insan en azından biraz olsun bilinçlenmek için, ömründe bir kerecik bile olsa, Carl Sagan okumalı…
Kapanışı, yazarın altını çizdiğim onlarca cümlesinden seçtiğim bir tanesiyle yapayım.
“Dünya, üzerinde hayat barındırdığını bildiğimiz tek gezegen. En azından yakın gelecekte, gidebileceğimiz başka bir yer yok. Ziyaret edebiliriz, ama henüz yerleşemeyiz. Beğenin veya beğenmeyin, şu anda Dünya sığınabileceğimiz tek yer.
Gökbilimin mütevazılaştırıcı ve kişilik kazandıran bir deneyim olduğu söylenir. Belki de insanın kibrinin ne kadar aptalca olduğunu bundan daha iyi gösteren bir fotoğraf yoktur. Bence, birbirinize daha iyi davranma sorumluluğumuzu vurguluyor. Ve bu mavi noktaya, biricik yuvamıza.”