Film, bekar bir anne olan Sandra’nın nörodejeneratif bir hastalığı olan babasına annesinin, kardeşinin ve babasının şimdiki sevgilisi olan Leila’nın da yardımlarıyla uygun bir bakımevi / hastane bulmaya çalışmalarını ve bu süreçte yaşadıklarını anlatıyor diyebiliriz. Bu süreçte Sandra asıl odak noktamız…devamıFilm, bekar bir anne olan Sandra’nın nörodejeneratif bir hastalığı olan babasına annesinin, kardeşinin ve babasının şimdiki sevgilisi olan Leila’nın da yardımlarıyla uygun bir bakımevi / hastane bulmaya çalışmalarını ve bu süreçte yaşadıklarını anlatıyor diyebiliriz.
Bu süreçte Sandra asıl odak noktamız olduğu için onun hayatındaki gelişmeleri de takip ediyoruz. Gelişme dediğimse evli bir adam olan ve bir süredir görüşemediği arkadaşı Clement ile bir ilişkiye başlamalarını ve iş (çevirmen kendisi), ev ve kızıyla uğraşmasını izliyoruz.
Filmde eksik bulduğum bazı noktalar var: Mesela film boyunca sadece Sandra’nın düzenli olarak babasını ziyaret edişini ve ilgilenişini görüyoruz. Evet, anne her ne kadar eşinden boşanmışsa da o da baya ilgili, diğer kız kardeş de geliyor arada küçük işleri halletmek için ama bunların hepsi hastaneye veya bakım evine yatırmak için. İşte tam da burada kız kardeşin neden Sandra kadar gelmediğinin ya da boşanmalarına rağmen anne karakterinin neden zahmet ettiğinin nedenlerini öğrenmek isterdim.
İkinci olarak Clement karakteri bence hikayeye pek de bir şey katmıyordu. Yani düşünüyorum, Clement’in sahnelerini çıkarsak çok da bi şey fark etmezdi bence. Lea’yı ve oyunculuğunu seviyorum ama bence burada oynadığı Sandra karakterinin oluşturulmasında bazı noktalar atlanmış gibi geldi bana.
Üçüncü olarak Sandra’nın kızını canlandıran çocuk karakterin oyunculuğu cidden çok kötüydü. Yani başka birini bulamamışlar mı? Elbette ki çocuk oyunculardan inanılmaz bir performans beklemiyorum ama hiç beğenemedim yani.
Filmde tek sevdiğim karakter sanırım hastalığından önce felsefe profesörü olan baba karakteriydi. Kendi otobiyografisini yazmak için aldığı notlar bence filmin en can alıcı noktalarından biriydi. Bir diğeri ise artık evinde kalamayacağından boşaltılan eşyalarıydı. Kitapları onun için çok önemli olduğundan Sandra kitaplarının bir kısmını babasının öğrencilerine verme kararı alıyor ve orada kızıyla arasında geçen diyaloğu ve adeta “kişiliğinin somut hale geldiği” kitaplarından bazılarının gösterilmesi çok hoşuma gitti.
Duyularını yitirmek korkunç bir şey olsa gerek. Nerde olduğunun, ne yaptığının farkında olmamak... Hayal bile edemiyorum. Oyuncu gerçekten çok başarılı bir iş çıkarmış burda.
Son olarak filmin renk tonunu ve açılış sahnesini çok sevdim. Sadece anlatmak istediği şeyi bana anlatamadığı için değil de geçiremediği için mutsuzum.
Merak ediyorsanız izleyebilirsiniz elbette ama hem baba karakterinin hem de Sandra karakterinin içinde bulunduğu durumları ayrı ayrı anlatan çok daha iyi örnekler var bence.
Keyifli seyirler.