Spoiler içeriyor
After Life dizisini izlerken orda bi abla "Guguk Kuşu gibi. Kendimi Hemşire Ratched gibi hissediyorum." dedi. Hemen o sahnede @leomenci diziyi durdurup bu filmi izleyip izlemediğimi sordu vee işte şimdi burdayız. (After Life dizisi biter bitmez kendimizi bu filmi izlerken…devamıAfter Life dizisini izlerken orda bi abla "Guguk Kuşu gibi. Kendimi Hemşire Ratched gibi hissediyorum." dedi. Hemen o sahnede @leomenci diziyi durdurup bu filmi izleyip izlemediğimi sordu vee işte şimdi burdayız.
(After Life dizisi biter bitmez kendimizi bu filmi izlerken bulduk)
Filmin başında baya heyecanlıydım çünkü mekan akıl hastanesi yani, ne bekliyorsunuz?
Her tanıştığım karakterin problemini tahmin etmeye çalışmak ve sonra bu fikirleri Menci ile paylaşmak aşırı güzeldi 😁
(sᴘᴏɪʟᴇʀ ᴏʟᴀɴ ʏᴇʀʟᴇʀᴇ ɢɪʀᴍᴇʏᴇ ʙᴀşʟᴀᴅıᴋ, ᴜᴍᴀʀıᴍ ғᴀʀᴋıɴᴅᴀsıɴıᴢᴅıʀ)
Ana karakterimizde bi problem olduğu belliydi.
Bakın mesela 5-6 kavgaya karışmış diye uyum problemi var desek antisosyal kişilik bozukluğu tanısı geliyor aklıma ama aynı adam iki sahne sonra diğer akıl hastalarıyla muhabbet etmeye çalışıyor. Olmaz ki yani.
Sonra diyorum ki belki birden fazla kişiliği vardır. Biri sosyal, diğeri değil falan. Dissosiyatif desek, değil. Alâkası yok. Eeeehhh dedim, yeter. Rol yapıyor bu adam. Amacı da işte hapisten kaçmak. Akıl hastası olmak şöyle dursun, kendisi baya da zeki..
(Filmin konusu hakkında en ufak fikrim bile yoktu. Spoiler yemeden izledim niyeyse.)
(Neyse işte, edindiğim her bilgi benim başarım, gururluyum)
(Doğru tahminde bulunduğu için Bisturi canlısı övgü beklemekte)
♪(´▽`)
Gelelim hemşireye.
Uyuz oldum.
Holland'ın kişilik tipolojisindeki gelenekçi insan tipi. Tam olarak o yani..
Demek istediğim; kurallara bağlı, yeniliğe açık değil, otoriter, vs..
Kadın o kadar soğuktu ki, yer yer kendisinden iğrendiğim bile oldu.
Tamam bakın, adım adım gidecem. Neden sevmediğimi açıklayacam size.
Öncelikle bu hemşirenin yaptığı grupla psikolojik danışma seanslarına değinmek istiyorum. Rezaletti. Grupla psikolojik danışma seanslarında oyunlar kullanılır, etkinlikler yapılır. İnsanlar konuşsunlar diye asla zorlanmazlar, zorlanmamalılar. Ya da üyelerin kendi arasında kurdukları iletişime grup lideri yön verir. Birbirlerine karşı aşağılayıcı bir dil kullanmalarına izin verilmez. Ya yeminle söylüyorum o kısımları izlerken fıttırdım.
(İlk grupla psikolojik danışma seansında adamın eşine karşı olan kıskanç tutumu hakkında konuşuldu. Kadın anlattı anlattı anlattı, sonra da "Bir fikri olan var mı?" dedi. O an kendimi derste gibi hissettim. Heyecanlandım falan. "BEN BEN BEN" diyorum öyle kahkaha eşliğinde. Menci filmi durdurdu, garibim korktu da sanırım. Dalmış filme. Neyse artık, hemşire duymadı belki ama Menci'ye anlattım ben. Sorunun cevabını biliyordum yani napayım. Söylemem lazımdı.)
KJSODHAOHDOSHDOWHDOS
Bunun dışında hemşirenin akıl hastanesini kendi çöplüğü ilan ettiği o kadar belliydi ki. Kariyerinin en başarılı döneminde ve gözünü hırs bürümüş.
Bakın mesela bizim ana karakteri biraz izlediler. Doktorlar tekrardan hapse gönderme kararı aldı. Çalışsın bu adam dediler, akıl hastası değil yani belli. Ama hemşire kabul etmedi. Neden mi? Onun koğuşuna gelip onun kurallarına uymayan bir adam söz konusu, egosu kırıldı kadının. Ne yapıp edecek ama o adamı dize getirecek. Daha o sahneden belliydi aslında her şeyin ne kadar kötüye gideceği.:(
Ya ben size bu kadını sevmediğimi söylemiş miydim?
Hem samimi gibi davranmaya çalışıyor hem de bir o kadar soğuk ve itici hareketler sergiliyor ki. Of..
Neyse işte bizim ana karakter tek tek konuşup arkadaş oldu burdaki akıl hastalarıyla.
Tek tek hepsine değinmeyecem merak etmeyin ama Kızılderili abi hakkında konuşmazsam da ayıp ederim.
Kendisi cüsseli biri. Dev gibi ama içten içe öyle hissetmiyor. Güçsüz görüyor kendini.
En iyisi ben size bu adamı baştan anlatayım.
Çocukken babası çok kuvvetliymiş, dev gibiymiş. Ama insanlar babası ile çok fazla uğraşırmış. Bu baskıya karşı babası daha fazla dayanamamış ve kendini alkole vermiş. Günden güne erimiş. Çocuğumuz ise babasının gözlerinin önünde erimesine engel olamamış çünkü ne yapsın yani? Daha çocuk. Bu da onda travmaya sebep olmuş.
Çocuğumuz büyümüş, serpilmiş. Dev gibi bir adam olmuş belki ama içinde hâlâ babasını kurtaramamış olan çocuğun hüznünü ve beceriksizliğini taşıyormuş.
Öz yeterlilik algısı düşük olan bu Kızılderili adam bir gün dış görünüş olarak kısa boylu olsa bile aslında içten içe dev gibi olan biriyle tanışmış. Aynı babasına olanlar gibi bu adamla da insanlar çok uğraşıyormuş.
Bizim kızılderili abi de bu sefer kenarda durup izlememiş. Harekete geçmiş ve yardım etmiş.
NE DEDİĞİMİN FARKINDA MISINIZ? Travmanın iyileştirilme anına şahit olduk diyorum. İlk adımıydı belki ama olsun. En önemli kısmıydı.
Filmin sonunda bu Kızılderili abi kendiliğinden iyileşmedi yani. Akıl hastanesindeki görevlilere arkadan saldırdığı sahnede başarmıştı bir şeyler.
Zaten Kaplanı Uyandırmak isimli kitapta da travma anlatılırken bundan bahsediliyordu.
İnsanlar olarak kötü bir olayla karşılaştığımızda 'savaş ya da kaç' tepkisinin dışında bir de donma tepkisi veririz. Son derece doğal bir tepkidir, hayvanlarda da gözlemlenir ama biz insanlarda travmaya neden olur bu donma tepkisi.
Karşınızda travma:
Hareketsiz kalırız ➪ uyarılma anı ➪ başarısız kaçış ➪ korku ve çaresizlik deneyimi ➪ hareketsizlik ➪ uyarılma ➪...
(Gördüğünüz gibi kısır döngüye giriyoruz. Travmalarda geçmişi irdelemek, tetiklemek mantıklı değildir. Zira travma doğası gereği döngüsel enerjiden beslenip kuvvetleniyor. Her başarısız hamlede daha büyük bir kabus olarak insanın üzerine çöküyor.)
Şimdi size dönüşümün biyolojik açılımını veriyorum. Bu sefer kısır döngü yok:
Hareketsizlik ➪ uyarılma ➪ başarılı kaçış ➪ güçlenme
Ta daa
İşte bizim Kızılderili abiye de bundan oldu🥹
Her neyse, ne diyordum ben? Heh, evet. Ana karakterimiz akıl hastalarıyla iletişime geçti. Çoğunun orda kendi istekleri ile durduğunu öğrenince şok oldu hatta.
Bu tarz sorunları çözmek için kendimizi toplumdan soyutlamamızın anlamsız olduğunu gösterdi. Hayata karışmaları gerektiğini onlara yaşatarak anlattı. Çok güzeldi çok.
Ve bizim hemşire de bu duruma uyuz oldu. Onca grupla psikolojik danışma seansının, ilaçların ve kapalı ortamda bu kadar insanı rutin bir düzende yaşatmanın iyileşmelerinde yapamadığı etkiyi ana karakterimiz yapınca huzuru kaçtı kadının.
(Ya ben hiç sevmedim, gerçekten aşırı meymenetsiz bir suratı vardı)
Ve gelelim filmin sonuna. Tıkır tıkır işleyen plana uymadılar ve kaçamadılar. Ana karakterimiz resmen yeni edindiği arkadaşlarına veda edemedi. Ayrılmak istemedi.. (bence)
Daha fazla uzatmıyorum. En sonunda ana karakterimizin kafasının eti yenmiş bir hâlde gördük. (Ciddiyim)
Adam bi geldi ki bomboş bakıyor, kafatasında dikişler var. Çok tatsızdı. Oraya hayat getiren adamı yaşarken öldürmüşler. Bedenine tutsak kalmış. Neyse ki bizim Kızılderili eleman kurtardı onu. İkisi de özgür kaldılar.
Çok güzeldi.
(Hadi minik bir itiraf. Ben filmin sonunu sevmedim başta. Huzursuz bir şekilde söylenip duruyordum ki Menci beni susturdu. Dedi ki "Salak salak konuşma, bilgisiz cahil. Anlatayım da dinle" Bana filmin sonunu baştan anlattı sağolsun. Kafatasında yer alan dikiş izlerini falan görmemiştim mesela ben. Ya da Kızılderili inancına göre ölmek özgürleşmek demekmiş, normalde "ruh bedende tutsak" inancı varmış. Menci de filmle ilgili bir yazı okurken öğrenmiş bu bilgiyi. İşte onun sayesinde daha anlamlı oldu her şey.)
(Hatta Menci bana anlatırken bir detay farketti, teee filmin başında o adamın Kızılderili olduğunu söylüyorlar ya bize. Dansını falan yapıyor hatta ana karakter. Ama sonra bir daha hiç bahsi geçmiyor. Filmin sonunda da ana karakteri özgürleştirirken Kızılderili müziği kullandılar. Sadece son sahnede o müziğin kullanıldığına karar verdik. Çünkü biraz düşündük ama başka sahne gelmedi aklımıza.)
(Menci böyle bir detay farkedince ben daha çok uçtum. Yani filmin başını ve sonunu bağlamış olduk. Her şey bir bütünlük içinde son buldu.)
Uzun bir aranın ardından aşırı karmaşık bir yazı ile geldim ben gene. Hehe.
Neyse işte.
Arkadaşlar, hadi koşun izleyin gelin:)