❔- Filmde bizi başından beri hakimiyeti altına alan bu şey sert bir disiplin miydi yoksa bu disiplin dediğimiz şey, istenilen performans için koyulan sert ve keskin çizgiler arasındaki sıkıdüzen miydi? Bana kalırsa filmdeki bu disiplin gibi gözüken şey bir yerden…devamı❔- Filmde bizi başından beri hakimiyeti altına alan bu şey sert bir disiplin miydi yoksa bu disiplin dediğimiz şey, istenilen performans için koyulan sert ve keskin çizgiler arasındaki sıkıdüzen miydi?
Bana kalırsa filmdeki bu disiplin gibi gözüken şey bir yerden sonra psikolojik şiddete dönüşüyor ve o şiddetin sonucunda benliğini kaybeden ama sonunda başarıyı da elde eden bir Andrew Neimann var. 🗽
🦜 Neyse, hadi fazla çene yapmadan filme geçelim.
Andrew gençliğinin baharındayken önüne sadece 2 seçenek koyuyor;
1️⃣- Gençliğini yaşamak, eğlenmek, aşık olmak, sevmek, sevilmek vb.
2️⃣- Hayatındaki tek amacını, hedeflediği o büyük başarı için gerekirse sosyal hayatını da feda edip çalışmak hâline getirmek.
Ve karakterimiz tahmin ettiğiniz üzere ikinciyi seçiyor.
Ama Andrew bu yolu seçmeden önce de zor bir sosyal hayat geçiriyordu. Genelde çevresi tarafından küçümseniyordu, arkadaşı yoktu ve buna gerek olmadığını düşünmek istiyordu çünkü o iki yoldan ikincisini seçerek başarının arkadaşla bir alakası olmadığını, aşkın da onu engelleyeceğini, performansını düşüreceğini düşünüyordu.
Her neyse, Andrew seçimini yaptıktan sonra tamamen kendisine odaklanmaya başlıyor ve sosyal hayattan kendisini soyutluyor.
Ve gelelim asıl hikayenin başladığı yere... Okulun, o acımasızlığıyla nam salmış, sert mizacıyla bir öğrencinin en büyük korkusu olabilecek o hocasına, Fletcher'e...
Fletcher sıradanlara değil, büyük dehalara, yeteneklere hitap eden bir öğretmen rolündeydi ama bunu yapmaya çalışırken öğrencilerini neye dönüştürdüğünü göremeyecek kadar mesleğine odaklıydı ya da bir nevi öğrencilerinin iyiliğini değil de, büyük yetenekleri dünyaya duyurup gururlanmaya kendisini kaptıran, zamanında yaptığı hataların acısını böyle çıkarmaya çalışan bir karakterdi. Bilemiyorum.
Her şeyin başında Andrew kararlı ve iyi bir müzisyendi ama Fletcher sayesinde insani duygularından yoksunlaşıp, ruhsuz bir müzisyene dönüştü. Sonunda belki de çok başarılı bir sanatçı olmuştur ama bu, nasıl birine dönüştüğü gerçeğini değiştirmeyecek.
KISA KES, YETER diyenler için biraz toparlamak gerekirse:
Biz filmin başından beri Fletcher'in, Andrew'in içindeki cevheri parça parça çıkarışını, hikâyenin sonuna doğru da Andrew'in tüm sınırlarını zorlayıp her şeyini ortaya döküşüyle güçlü bir son izledik. İzlemeye değdi mi? Evet.
İnsan bazen bazı şeylerin yüzüne tokat gibi çarpılmasına ihtiyaç duyabiliyor. Eğer öyle bir dönemdeyseniz vakit kaybetmeden izlemenizi tavsiye ediyorum. (Öyle bir dönemde olmasanız da izleyin.)
🎼 "Not at my pace!"
🪨 "Gerçekten çabaladım lan." (Filmi izledikten sonra dünden beridir evin içinde devamlı bu repliği söyleyerek geziyorum.)
🦜 7,5/10