Başarılı bir reklam kampanyası yapıldığı için (Google’a ‘’Barbie’’ yazınca sayfanın pembe olduğunu biliyor muydunuz?) ve Greta Gerwig’in daha önceki filmlerini de izlediğimden dolayı (Little Women ve Ladybird) filme gitmeye karar verdim. Gerwig’in çekirdek kadrosundaki nepotizm çocuğu Timothee Chalamet ve İrlandalı…devamıBaşarılı bir reklam kampanyası yapıldığı için (Google’a ‘’Barbie’’ yazınca sayfanın pembe olduğunu biliyor muydunuz?) ve Greta Gerwig’in daha önceki filmlerini de izlediğimden dolayı (Little Women ve Ladybird) filme gitmeye karar verdim. Gerwig’in çekirdek kadrosundaki nepotizm çocuğu Timothee Chalamet ve İrlandalı Saoire Ronan yok, gözlerim de aramadı değil. Ama Margot Robbie Barbie olmak için yaratılmış her ne kadar Ryan Gosling platin sarısı saçıyla çok sırıtsa da.
Film, Gerwig’in daha önceki filmleri gibi feminist bir tema içeriyor çünkü bütün filmlerindeki başroller hep kadın. Adını hatırlayamadığım bir feminist yazar vardı (adını biliyorsanız yoruma yazın lütfen); şöyle bir sözü vardır: ‘’Feminizm ne demek bilmiyorum ama erkekler ne zaman bir kitap yazsam beni feminist diye nitelendiriyorlar.’’ Bu da aynı öyle bir durum. Bir kadın yönetmen, bir kadın başrolünün olduğu bir kadın filmi çekiyor ve ben de bir kadın olarak, kadın filmlerini sevdiğim için kadın filmine gidiyorum çünkü neden gitmeyeyim? (her erkek ömründe ‘’Godfather’’ı izleyip, hayranlık duymuştur ama kimse erkeklere sen ‘’maskülinistsin’’ demez) Velhasıl, ‘’Barbie’’ popüler kültüre hizmetinden dolayı iyi ve eğlenceli bir filmdi ama hayatımda izlediğim en iyi kadın filmi değildi.
Neden? Çünkü Murat Soner’in eleştiri videosunda bahsettiği üzere film sanki bir ‘’feminist tweet’’i gibi. Film size ayrı bir bakış açısı sunmuyor sadece sosyal medyada gördüğümüz artık içi boşaltılmış fikrilerin toplanıp, derlenmiş hali gibi. Filmde ‘’body positvity’’ adı altında büyük beden bir hanımefendi ve LGBTQ+ için de bir adet transseksüel konulmuş. Netflix’in izinden gidip bir siyahi ve bir de Asyalı beyler ilave edilmiş(homoseksüelliğe yer verecek vakitleri olmamış ne yazık ki), olmuş size kocaman bir Amerikan üst-sınıf solcu filmi. Tabi ki de ‘’şimdi sürekli bir propaganda yapmayalım azıcık da komedi olsun, ortam şenlensin’’ deyip komedi filmlerinin vazgeçilmezi Will Ferrel kadroya eklenmiş (The Office’e geldiğinde diziyi izlemeyi bırakmıştım). Sadece Will Ferrel değil filmde reklamına epey hizmet eden birçok tanıdık sima ve ünlüler de var: lezbiyenlerin ilahlaştırdığı, Saturday Night Live çıkışlı Kate Mckinnon’dan (Tuhaf Barbie) tutun da Diyarbakırlı Dua Lipa da kadroda bulunan isimlerden.
Peki filmin iyi yönü hiç yok mu Castor? Onlar da var: öncellikle bu bence yönetmenin en iyi filmi ki gişe başarısı da bunu gösteriyor. Özellikle Barbie’nin yaratıcısı Ruth Handler’la Barbie’nin arasındaki sahneler etkileyici ve iyi yazılmıştı. Filmde beni çok etkileyen ‘’Anneler sabit durur ki kızları arkalarına dönüp baktığında ne kadar yol katettiklerini görsünler.’’ repliğini ömrüm boyunca hiç unutmayacağım. Barbie evreni, mekanlar ve dekor gayet iyi yapılmış, insanın Barbie’nin kalp şeklindeki yatağında yatası geliyor. Bununla beraber tabi ki de renk kullanımında, dekorda ve kostümde bir ‘’Edward Scissorhands’’ evreni kadar başarılı değil. Aynı zamanda yönetmenin günümüzde herkesin yerden yere vurduğu, feminist düşmanı ama çocukken neredeyse bütün kız çocuklarının oynadığı Barbie’yi konu olarak seçmesi isabetli bir tercih olmuş. Barbie’nin bu kadar başarılı bir ürün olup bütün kadınları temsil ettiğini bu filmle öğrendim.
Sonuç olarak eğlenceli, çerezlik bir filmdi zaten bu kadar reklamı yapılmış bir filmden daha da fazlası beklenemezdi.
Dipnot: Bu bir çocuk filmi değildir.