@habibe_ce Hanım'ın da teşvikiyle grup olarak başladığımız #Tutunamayanlar romanını 1 hafta önce bitirdim ancak eseri sindirmek ve üzerine düşünmek için biraz zaman verdim kendime. Ayrıca Selim ve Turgut'la vedalaşmak da bir hayli üzücü oldu benim için. Tabii bir de Olric…devamı@habibe_ce Hanım'ın da teşvikiyle grup olarak başladığımız #Tutunamayanlar romanını 1 hafta önce bitirdim ancak eseri sindirmek ve üzerine düşünmek için biraz zaman verdim kendime. Ayrıca Selim ve Turgut'la vedalaşmak da bir hayli üzücü oldu benim için. Tabii bir de Olric var. Anlatmaya nereden ve nasıl başlayacağımı bilemiyorum desem yalan olmaz çünkü hâlâ etkisinden kurtulabilmiş değilim. #yorumlarıylagözümüzükorkutangillerden olmayacağım. Öncelikle başından sonuna kadar hiç sıkılmadan aksine büyük bir keyifle okuduğumu, yer yer gülümsediğimi, yer yer hüzünlendiğimi, yer yer de oldukça düşündüğümü ve bazı konularda da Google Amca'nın fikrini aldığımı itiraf etmeliyim. (Eminim bunu benim gibi, okuyanların çoğu yapmıştır.)
Okuduktan sonra bir an kendime kızdım niye bu kadar geç kaldım diye ama sonra düşündüm ki belki de okumamın tam zamanıydı bilemiyorum ama şu anki düşüncem iyi ki okumuşum oldu. Belki içerisinde geçen ve henüz okumadığım kitapları, kalemini bilmediğim yazarları okuduktan sonra Tutunamayanlar'ı bir kez daha okuduğumda (en az bir 5 yıl sonra) daha da farklı hisler içinde olacağım kimbilir.
Gelelim Tutunamayanlar'a. Oğuz Atay, Pakize Kutlu’yla yaptığı bir röportajında "Tutunamayanlar ile ne yapmak, neyi vermek istediniz?" sorusuna "Tutunamayanlar ile çok basit bir iş yapmak istedim; insanı anlatmayı düşündüm." diye cevap veriyor. Evet insanı anlatıyor Oğuz Atay ama hayata tutunamayan bir insan üzerinden tüm tutunamayanların panaromasını sunuyor bizlere. Kimisi tutunmaya çalışıp bir türlü tutunamıyor, kimisi de tutunamama gayreti içinde varoluşunu tamamlamaya çalışıyor. Daha doğrusu Atay’ın ve Turgut’un iç yolcuğunun ve öz benliklerine kavuşma macerasının ironik bir anlatımıdır da diyebiliriz aslında Tutunamayanlar için.
Oldukça katmanlı bir yapıya sahip olan postmodern eserde, bir çok anlatıcının yer alması, anlatıcının, zaman ve mekanın sürekli değişmesi, bol bol içsel konuşma, monololog ve yanısıra dialogların yer alması sanırım okuyucuları zorladığı için çoğu okuyucu romana tutunamayabiliyor ve yarım bırakıyor.
Kendini gerçekleştiremeyen ve birey olamamanın verdiği ıstırabı, ironi düzeyinde kalacak bir varoluş sorununu, zihni bir düzlemde ele alan Atay, ironi, kara mizah, alay ve şaka unsurlarını birbirleriyle uyum içinde kullanarak okuyucuyla parodi düzleminde buluşturuyor ve bence bu da eserin keyifle okunmasına katkıda bulunup, eğlenceli hale getiriyor.
Aslında onun alayı Tutunamayanlara değil, yumuşakçalara yani hayata tutunmuş, hayat karşısında kendinden emin, fakat ufak hesaplar peşinde koşmasına rağmen büyük fikirleri olduklarına kendilerini ve bizleri inandırmış yarı aydınlara karşıdır. Ancak Tutunamayan kahramanlarını da acı bir alayla da olsa karikatürleştirmeden edemiyor yazarımız.
Oğuz Atay, romanında sadece aydın parodisi yapmıyor, onun metnini zenginleştiren en önemli unsur sosyal, siyasi ve kültürel olsun hemen her şeye ironi ve mizah penceresinden bakabilmesidir. Cumhuriyet döneminde meydana gelen dil tartışmalarına yaptığı ironik göndermeleri, tarihe bakışımıza ve yorumlayışımızdaki eksikliklerimize dikkat çekmesi, eğitim sisteminde yer alan ideolojik bakış açısı, devletin işleyişi ve bürokrasinin Kafkaesk bir tarz eşliğindeki ironik anlatımı, Kitab-ı Mukaddes’teki "On Emir"in parodisi olarak Doğu-Batı sorunsalı gibi konular da Atay’ın alaycı dilinden kurtulamıyor ve aslında ne kadar zeki olduğu konusunda bizleri bir kez daha kendine hayran bırakıyor.
Zekasına, bilgisine, okuma tecrübesine, mizah anlayışına ve en önemlisi cesaretine hayran kaldığım Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar'ını okumak için içinizden bir ses "şimdi artık zamanıdır" diyorsa, bence kesinlikle daha fazla bekletmeden ve sabırla okumanızı #tutunamayanlaratutunangillerdenbiriolarak kesinlikle tavsiye ederim. Kitapla kalın...
Notum : 10/10