Spoiler içeriyor
Selamun aleyküm.
Allahın rahmeti, bereketi, yüreğinize işleyecek sanatı ve yarattıklarından göreceğiniz güzel hakikatleri hepinizin üzerine olsun.
Allahı seviyorum ya, hele şöyle şeyler izleyip gördüğüm sahnelerden aklıma onlarca fikir gelince daha da çok onun sanatına aşık oluyorum.
Şimdi şöyle ki Sayın…devamıSelamun aleyküm.
Allahın rahmeti, bereketi, yüreğinize işleyecek sanatı ve yarattıklarından göreceğiniz güzel hakikatleri hepinizin üzerine olsun.
Allahı seviyorum ya, hele şöyle şeyler izleyip gördüğüm sahnelerden aklıma onlarca fikir gelince daha da çok onun sanatına aşık oluyorum.
Şimdi şöyle ki Sayın raflılar, filmi ben beğendim. On üzerinden yedi hatta bazen sekiz de verebilirim. Film, genellikle diyaloglar ve mimari yapıların gösterimleri üzerinden ilerliyor. Yani filmde büyük olaylar ve bir kurgu yok. Daha çok diyaloglar, konuşmalar ve çekimler üzerinden gidilmiş ama tabiki de bu filmin konusunu ve gidişatını havada bırakmıyor. Aksine bazı sahneleri tekrar izleyebilirim. Huzur veren bir sakinliği var filmin. Sanki her şey her an patlasa bile öylece hepimiz sakin kalabilirmişiz gibi bir hava yaratıyor. Neden biliyor musunuz? Çünkü insanlar arasındaki muhabbet arttıkça ve o iletişim kuvvetkendikçe ne yaşanırsa yaşansın hayat kolaylaşmaya başlıyor. Hatta çok basit bir hayatınız olsa bile eğer hayatınızda iletişim ve insanlarla olan gerçekçi muhabbetleriniz (bundan kastım sırf popüler olmak için ya da önemli gözükmek için yapılan konuşmalar dışında kalan konuşmalardır, yani gerçekten samimi olarak sohbet etmek. Varını yoğunu gönlünü açarak ortaya koymak gibi.) yoksa o zaman hayat size daha zor geliyor. Çünkü denizin içindeyken denizi farkedemeyip gece gündüz denizi arıyorsunuz. Halbuki bütün bedeninizi şuan kaplayan şey, deniz. İşte iletişimsiz geçen hayatlar da böyle. Yaşamanın içindesin ama insanlarla muhabbetin, sorunları konuşarak çözme becerin olmadığı için yaşamadığını zannediyorsun, yani denizi arıyorsun hala.
Ve film belki de benim için bu kadardan da fazla özel, çünkü başroldeki kızı aşırı derecede kendime benzettim ve ondan yer yer çok ders çıkardım.
Ana fikrimi size verdiğime göre, yavaş yavaş film hakkında üzerinde durmak istediğim sahneler, diyaloglar kısmına geçebiliriz.
1-) Şu ünlü profesörün babası ölüm döşeğindeyken, oğlu babası için izin alıyor ama iş yeri hala onu arayıp "şu çeviriyi de halletmeniz gerekiyor." diyebiliyor. Ve adam o sahnede diyor ki, "Aslında demek istedikleri şey şu, Aile bizim için önemlidir ama işiniz her şeyden daha önemlidir." ne kadar acı öyle değil mi? Ama biliyor musunuz büyük ihtimalle dünyadaki çoğu insan bunu yaşıyor. Ailesine bakmak ve onları daha iyi bir hale getirmek için çalışıyor, çabalıyor ama gün geliyor o kadar o işin içine batıyor ki başlangıçta ailesi amacı uğruna girdiği işler, şimdi ailesinin ölümüne bile gitmesine izin vermiyor. Yani elini nereye batırdığın ve oradan nasıl çıkaracağın oluyor artık mesele. Neden elini oraya batırdın sorusu ise artık çok geride kaldı. Ve umarım bizler de iş hayatlarımız da başlangıçta ettiğimiz sözler ile hala son güne kadar elimizi o yapışkan şeyden zamanında ailemiz, sevdiklerimiz için çıkarabiliriz. Ya da bilmiyorum. Belki de hemen elimizi çıkarabilirsek o zaman gerçekten işimize de dönüşemeyebiliriz. Yani bu bir seçim de olabilir ama sonuç olarak, neye daha çok önem veriyorsan seçimin o taraftan olur.
Sabahtan akşama kadar ailene para getirmek için mi çalışıyorsun? Yani onlara daha iyi bakmak için çalışıyorsun? Ama aslında eve geldiğinde çok yorgun oluyorsun, hafta sonların da aynı. Ve böylece aslında ailene maddiyat dışında pek bir yardımın, ilgin, alakan, özel yarattığın bir zamanın yok. Öyleyse üzgünüm ama sen galiba çoktan elini o yapışkan sıvıya batırdın ve çoktan unuttum neden o sıvıya elini batırdığını.
Tabi mesela günümüz çalışma şartlarının çoğu böyle yorucu ama biz artık biliyoruz. Eğer sevdiklerine zaman ayıramazsan, onları sevdiğini unutmuş ve artık sen sadece işini ve elini nasıl kırtaracağını düşünüyorsundur. O yüzden lütfen sevdiğiniz, yolun başında birlikte olduğunuz insanlara gerçekten zaman ayırın ve onların ilgiyle Büyüdüğünü unutmayın.
2-) Film de şöyle bir şey geçiyor. "Aslında ilgimizin çok olduğu şeylere daha çok dikkat verebiliyoruz ve bir şeye karşı ilgimiz yoksa da ona dikkat veremiyoruz. " yani aslında eğer kitap okurken hep dikkatinin dağışdığından şikayet ediyorsan, üzgünüm ama senin kitaplara ve onları okumaya dair ilgin azalmış olabilir. Çünkü aynı şekilde bir filmi saatlerce oturup izleuebiliyorsun. Ha bu sadece sende dopamin salgılatıp, ödül mekanizmanı diri tuttuğu için mi yani? Hayır. Öyle değil. Aslında senin ilgini çekiyor ve senin ilgini çektikçe daha da dopamin salgılayıp ona baplanabiliyorsun. Mesela günde 18 saat çalışan insanlar var. Bunlar, artık ilgisini tamamen çalışmaya yönlendirip dopaminlerini de oradan sağlıyorlar. O yüzden eğer şuanki hayatında bir şeye sürekli dikkatini verememekten yakınıyorsan, ona olan ilgini ve senin için önemini sorgulamalısın artık. Ve aynı şekilde neye çok dikkat verebiliyorsan saatlerce ona neden ilgi duyduğunu da sorgulamalısın.
3-)"Bir şeyin içinde yetişirsin ama senin için bir anlamı olmaz."
Derya içindeyken deryayı bilmemek gibi. Örneğin anne baban aslında senin için çok önemlilerdir ama onlara öyle alışmışsın ki, varlıklarının senin için ne derece önemli olduklarını bilemezsin. Ama bir gün gelir günde defalarca baktığın şey, aniden o gün sana gerçekten çok anlamlı ve özel gelir. O yüzden aslında farkına varmadan önceki bütün bakışların da aslında bu an için yaşanmıştır. Çünkü hepsi bu an ile ne kadar kıymetli olduklarını anladılar. Umarım siz de hayatınızda her gün bakıp da göremediğiniz deryayı bir gün fark edersiniz ve işte o gün artık bütün günler anlamlı olur.
4-) Bu Başrollerden biri olan Jin, yani şu ünlü profesörün oğlu diyor ki "Babamın tek önemsediği şeyler, öğrencileriydi. Asla ben olamadım." ve aslında bu proföser gerçekten işte çok iyi bir hoca, öğrencilerle arası çok iyi, iyi bir araştırmacı.. Falan fistan. Ama oğluyla arası yok denecek kadar kötü ve az. İşte burada aklıma J. J rousseu geldi. O da çocuk gelişimleri hakkında falan çok bilgili hatta devrimler yapıyor ama ailesi ve çocuklarıyla arası yok. Yani absürtlüğü görebiliyor musunuz? İşte burada şunu bence biraz anlamalıyız. İnsan ne tarafına yatırım yaparsa orası güçleniyor ve malesef bizler hep bu yatırım yapılan kısımları karıştırıyoruz. Mesela evleneceğin insan da ev, para, iyi bir üniversite okumuş olmasını, çok kitap okumuş olmasını, çok şiir bilmesini, çok film izlemiş olmasını, bütün dünya tarihi hakkında bilgisi olmasını, çok komik ve mizahşör olmasını, ortam insanı olmasını isteyebilirsin. Ya da bunlar varsa eğer o kişi sana göreymiş diye düşünebilirsin ama bir insanla evleneceksen eğer yani onunla çift olarak bir ilişki yaşayacaksan eğer yanlış yatırım yerlerine bakıyorsun. Çünkü o sana ve ilişkinize olan sevgisine değer verirken okuduğu üniversite ya da kitaplar önemli olmayacak. Evi ya da arabası da önemli olmayacak. Senin bakacağın yatırım, sana değer veriyor mu, seni önemsiyor mu, merhametli bir insan mı, sana karşı sabırlı davranıyor mu, seninle bir ilişkisi olursa sana zaman yaratabilir mi, ona derdini anlatabiliyor musun, seni gerçekten değer vererek dinliyor ve anlamaya çalışıyor mu, sana yardımcı olmaya çalışıyor mu hayatın hakkında ve en önemlisi senin yanında olup her olay da sana destek olabiliyor mu, yoksa umrunda bile değil misin? Veya senin sevdiğin şeylerle normalde alakası olmasa bile senin için bakabiliyor mu, seni sürekli kontroller ve ilişki kuralları içinde sıkmak yerine sana o rahatlığı ve güveni verebiliyor mu? Yanında evindeymişsin gibi hissedebiliyor musun ya işte, yoksa gergin ve başka biri gibi mi görünmek zorundasın? Yoksa seni sen olduğun halinle mi kabul ediyor?... İşte bakacağın yatırım hisseleri bunlardır ama günümüzde çoğu insan yanlış yatırım yerlerine baktığı için sonuç olarak aldıkları faiz onların işine yaramıyor ve birden hisseler tamamen düşüp hepsi değerini kaybediyor. O yüzden bir insanı seviyorsanız ya da sevmek istiyorsanız doğru hisseler üzerinden gidin. Sonra çok üzülebilirsiniz çünkü. Abla tavsiyesi gibi alın bunu cebinizde kalsın. Çünkü benim kardeşlerim böyle tavsiyelerimi dinlemiyor eşşek sıpaları. Dinleseler ikisi de mükemmel adamlar olacak ama nerdeee. Neyse bizim eve tek mükemmel olarak ben yeterim.
5-) ve son olarak film ucu açıkta bırakıldı. Kız, yeni okula gitmek için yola çıktı ve annesi bir madde bağımlısı olarak evde kaldı. Jin 'in babası hala yoğun bakımda kaldı ve film, sanki sonunu bizim tamamlamamızı istedi. Ben açıkcası başroldeki kızın (ismini valla unuttum. İsim hafızam iyi değil. Ya da buna ilgi duymadığım için dikkatimi vermiyorum baylar ve baymayanlar.) okula gidip yeteneği ve zekasından dolayı daha da başarılı ama kısmen başarısız olacağını düşünüyorum. Annesinin madde kullanmaya devam edeceğini ve daha kötü olacağını düşünüyorum. Jin ve babası hakkında da, babasının ölmeyeceğini ve sonra jinin hatta babasıyla arasının daha iyi olacağını düşündüm. Çünkü filmin sonunda ikisi de birer seçim yaptı ve Jin babasının yanında kalırken, o kız gitti. Yani seçimleri aslında vazgeçtileri şeyleri gösteriyor. Ama tabi umarım benim bu kötü senaryom gerçekleşmemiştir am öyle olacağını sanmıyorum, biliyorum!
Ve ve ve sayın seyirciler, tahlilimizin sonuna geldik. Okuduğunuz için teşekkür ediyorum. Umarım bir şeyler katmışımdır size. Filmi de izleyin. Ekleyin listenize.
Son olarak bir şiirimi de şuraya yorumlara bırakıyorum. (sınırı aştık) Umarım yüreğinize dokunur satırlar.