➡️Tanrı, ya kötülükleri ortadan kaldırmak ister de kaldıramaz; veya kaldırabilir, ama kaldırmak istemez; ya da ne kaldırmak ister, ne de kaldırabilir; yahut da hem kaldırmayı ister hem de kaldırabilir. Eğer ortadan kaldırmak istiyor da kaldıramıyorsa, O her şeye kadir değildir;…devamı➡️Tanrı, ya kötülükleri ortadan kaldırmak ister de kaldıramaz; veya kaldırabilir, ama kaldırmak istemez; ya da ne kaldırmak ister, ne de kaldırabilir; yahut da hem kaldırmayı ister hem de kaldırabilir. Eğer ortadan kaldırmak istiyor da kaldıramıyorsa, O her şeye kadir değildir; ki bu durum Tanrı’nın karakteriyle uyuşmaz; eğer ortadan kaldırabiliyor, fakat kaldırmak istemiyorsa, O kötü niyetlidir; ki bu da aynı şekilde Tanrı ile uyuşmaz; eğer O ne ortadan kaldırmayı istiyor, ne de kaldırabiliyorsa, hem kötü niyetlidir hem de her şeye kadir değildir; bu durumda da Tanrı değildir; eğer hem ortadan kaldırmayı istiyor, hem de kaldırabiliyorsa – ki yalnızca bu Tanrı’ya uygundur–, o zaman kötülüklerin kaynağı nedir? Ya da o kötülükleri niçin ortadan kaldırmamaktadır?
*(önceden bu konu hakkında yazmış olduğum kısım)Bana tanrıya insan özellikleri yüklemek garip geliyor. Bizi bir öğretmenin öğrencisini sınadığı gibi sınaması olsun, cehennemde ceza olarak yakması olsun, bizi çok sevmesi olsun vs. . Bence bir tanrı varsa ve bu iyi bir tanrıysa var olan kötülüklerin en azından bir kısmına müdahale ederdi. Hür iradeyi elimine etmemek adına mesela birisi bebeği tam öldürecekken, mermiyi ateşlediği anda durdurup bebeği kurtarabilirdi. Cezalandırma kısmının da sadece öte dünyada olması fikri akla başka sorular getirmekte. Yine cezamızın bir kısmını bu dünyada çekmemiz çok daha uygun olurdu. Bir de her insanın kendine özel ahlâk ve değer sistemi var. İyilik ve kötülükler aşırı göreceli. En basit bir konuda bile görüş birliğine varmak oldukça zor. Vaziyet bu haldeyken tek bir sistem getirip, herkesin buna uymasını zorunlu kılıp onlardan uymalarını beklemek bana gülünç geliyor.
*Geçenlerde de bahsettiğin gibi kötülük tanımını yapmak biraz zor. Kültürden kültüre veya insandan insana büyük değişiklikler gösterebiliyor. Evrensel bir kötülük tanımı yapabilmiş olsak bile tanrı ile bakış açılarımız benzer olur mu, şüpheli. Haydi onu da mükemmel şekilde halledelim ve tanrının bizi sınamak için bizi kötülüklere maruz bıraktığını varsayalım. Başımıza iyi bir şey gelirse iyiliğimizi düşünüyor, kötü bir şey gelirse yine iyiliğimizi düşündüğünden bizi sınayıp dersler çıkarmamızı sağlıyor. Yenilemez bir düşünce. Aklıma bilinçaltı ile ilgili fikirler geldi. Mesela birbirinden zıt iki ebeveyn düşünelim. Birisi çok ilgili, böyle olmasının sebebi olarak zor bir çocukluk geçirmesi gösteriliyor. Diğeri ise yetersiz bir ebeveyn, ama onun da böyle olmasının nedeni zor bir çocukluk geçirmiş olması olarak gösteriliyor. Olaylara bu şekilde baktığımızda başımıza gelen her şeyi istediğimiz şekilde manipüle edebliriz. Bence tanrının iyi veya kötü olduğunu kanıtlamak imkansız. Tanrı varsa ancak onunla iletişime geçip öğrenebiliriz. Bir yaratıcımız varsa onun mutlaka iyi olduğunu düşünmek de biraz saflık. İyi olsa bizi mi yaratırdı? İnsan düşmanı olduğumdan dolayı oldukça taraflı görüşlere sahibim şu anda. Bu yazıları tek başıma uzun süre kafa dinledikten sonra düzenlersem daha mantıklı olabilir.
Pascal + Zerdüşt -
+Tanrı'nın var olması olasıdır. Tanrı'nın var olmaması da olasıdır.
-Bu olasılıkları hesaplamak pek mümkün değil. Geçenlerde bir tartışmaya denk gelmiştim. Birisi iki olayın da doğru olma ihtimalinin %50 olduğunu varsayıp çıkarımlarda bulunuyordu. Gerisini izlemeye gerek duymadım doğal olarak. Oldukça göreceli bir durum. İnsanların baktıkları açıyla çok alakalı. Bazıları dolma kalemi bile ispat olarak gösterebilirken, bazılarımız tanrının var olma ihtimalini 0 olarak görüyor.
+Eğer bir kimse Tanrı'nın varlığına inanıyorsa, bundan sonsuz kazançlı çıkacaktır ve çok az kaybı olacaktır.
-Tanrı var olsa bile sırf onun varlığına inandığımız için ödüllendirilme fikri bana mantıksız geliyor. Aksi için de sırf var olmadığına inanmak neden bu kadar büyük bir günah varsayılıyor anlam veremiyorum. Egosu mu incinecek ne olacak? Hani her şeye gücü yeten bir varlıktı? Bizim ona inanıp itaat etmemize mi kaldı? Hadi varlığına da inandık diyelim. Bizden tam olarak ne istediğini nereden bilebiliriz? Tanrının varlığı kesin olsa bile hangi tanrı veya dine inanacağımız konusunda çok fazla seçenek mevcut. Bu nedenle Pascal’ın yaptığı hesapta kusurlar ortaya çıkmakta. Elde edeceğimiz fayda onun zannettiğinden bayağı bir düşük.
+Eğer bir kimse Tanrı'nın varlığına inanmıyorsa, bundan sonsuz zararlı çıkacaktır ve çok az kazancı olacaktır.
-Bunun da hiçbir kesinliği yok. Belki tanrının bize yaptığı sınavı geçmek için ona inanmamamız gerekli. Çok düşük bir ihtimal ama bu durumdan da sonsuz kazançlı çıkabiliriz. Kazançlı çıkabilmemiz için tanrıya inanma şartı aranıyor olma ihtimali nedir ki? Bu şartın temelsiz bir varsayım olduğunu düşünüyorum. Klasik dinlerdeki anlayıştan kaynaklanan, insanları yönlendirebilmek için kullanılmaya elverişli saçma fikirler. Her şeyi yaptığım gibi bunu da sevgi deposu ile bağdaştırabilir miyim acaba? Bizi sonsuz derecede seven bir varlığın bulunması gerçekten hoş olurdu. Başkalarına daha az bağımlı olurduk. Kendimizi kandırdığımız takdirde sevgimizi istediğimiz şekilde de alabilirdik, misss.
+Sonsuz kazançlı ve çok az kayıplı olmak sonsuz zararlı ve az kazançlı olmaktan daha iyidir. Bu sebeple; Tanrı'ya inanmak Tanrı'ya inanmamaktan daha iyidir.
-Her şeyi bir kenara bırakıp, bu şekilde düşünsek bile tanrı keriz mi? Bu kadar basit düşünen bir tanrı varsa inanılmayı veya itaat edilmeyi hak etmiyor. Beni dilediği kadar cezalandırabilir.
+Eğer bir yol diğer yoldan daha iyiyse, iyi olan yolu seçmek akılcıdır. Bu sebeple; Tanrı'ya inanmak Tanrı'ya inanmamaktan daha akılcıdır.
-Akılcılığa dayandırması işleri garipleştirmiş. Çoğu şeyi şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıklayan yasalar veya matematik yerine, olayları hayali bir ürüne dayandırmak akılcılıkmış… Bu sabah Avatar’da falcılık bölümünün denk gelmesi de güzel oldu. İzlerken bükücü bile olsan falcılara inanma ihtiyacı hissediyosun diye düşünmüştüm (House olsaydı da bir güzel haşlasaydı). Asıl akılcılık bence bu tarz şeylere inanmaya meyilli olduğumuzun farkında olup, duruma uygun şekilde davranmak. Yargılarımızın subjektif gözlemler veya duyduğumuz asılsız iddialar tarafından etkilenmesine izin vermemek.