"Ne hissetmem gerektiğini bilmek güçtü. Daha önce böyle bir savaşta bulunmamıştım. Gizli, karanlık politik arzular yoktu. Bu toprak, zenginlik, özgürlük adına verilen bir savaş değildi. Bize kışı geçirtecek yiyecek stoğunu korumak için savaşmıştık. Sadece bir kaç metre uzaktaki; kadınlarımızın, çocuklarımızın,…devamı"Ne hissetmem gerektiğini bilmek güçtü. Daha önce böyle bir savaşta bulunmamıştım. Gizli, karanlık politik arzular yoktu. Bu toprak, zenginlik, özgürlük adına verilen bir savaş değildi. Bize kışı geçirtecek yiyecek stoğunu korumak için savaşmıştık. Sadece bir kaç metre uzaktaki; kadınlarımızın, çocuklarımızın, sevdiklerimizin hayatını korumak için. Daha önce hiç hissetmediğim şekilde gurur duydum. John Dunbar'ın kim olduğu asla bilememiştim. Belki de ismin kendisi anlamsızdı. Ama Sioux dilindeki adımın pek çok kez çağırıldığını duydukça hayatımda ilk kez kim olduğumu anladım."
Kuşkusuz, filme dair söylenecek çok şey var, ancak yukarıdaki alıntı pek çok konuyu aydınlatacak nitelikte 4 saatlik filmin özeti var resmen, normalde 4 saatlik filmleri izlemeye tereddüt ederim, ki biliyorum sıkılırsam yarım kalır ve ben filmleri yarım bırakmayı seven biri değilimdir. Çok uzun zamandır da aklımdaydı IMBd top 250 listesine başlamak istiyordum en sonuncu filmi olan bu filmle başlamış oldum. 4 saatlik bir filmi soluksuz izletmek kanımca hiç ama hiç kolay değildir. Tabii izleyenlerden bazı bölümlerde sıkıldığını söyleyenler de olacaktır, bazı anlar oldukça durağan gelecektir. Yanii açıkçası uzun süresine rağmen bu derece keyif veren kaç film var ki?
Kevin Costner hem oyuncu rolünde hem de yönetmen koltuğunda mükemmel işler çıkartmış, Costner'ın hikayeyi anlatımı, kusursuz. Senaryosu ve kurgusu oldukça akıcı. Oyuncusuyla, konusuyla, anlatımıyla, hele ki çekildiği mekan ve müzik seçimlerini düşünürsem (özellikle soundtrack) benim açımdan şaheser kabul edilebilir. Bu zamana kadar kızılderililer hakkında bu kadar tarafsız ve gerçekçi bir film görmemiştim. Ayrıca Costner'ın ilk yönetmenlik deneyimiymiş. Bana kalırsa filmin en güzel tarafı da ticari yanının yeterli olması, yani gişe başarısı filmdeki sanattan taviz verilerek değil de, sanatın üstüne gidilerek sanatla harmanlanarak yapılmıştır. Ayrıca uyarlandığı bir kitabı bulunuyormuş en yakın zamanda onu okumayı planlıyorum, nedense okumak zihnimde daha güzel bir iz bırakıyor, yani en azından iz bırakıyor.
Gelelim benim en sevdiğim karaktere, Kicking bird karakterinin sahnelerini izlemek yüzümde istemsiz tebessüme neden oluyordu, kahveyle tanıştığı anı o kadar beğendim ki (kahveye şeker konulunca sinir bozulduğu an, bu yüzden bile sevmiş olabilirim), sakinliği, sabrı, öğrenmeye olan merakı, başrol ile arasındaki iletişimsizlikten dolayı oluşan mimikleri o kadar güzeldi ki İzlediğim tüm karakterler arasında en sempatik bulduğum karakter olabilir.
Kızılderilileri western filmlerinden dolayı genelde sadece kafa derisi yüzen vahşi yaratıklar olarak tanıdım. Filmlerle empoze edilen şu saçma sapan düşünceleri o kadar sevmiyorum ki, doğruya bakacak olursan kızılderililerin topraklarını işgal eden, onları acımasızca katleden, soykırım uygulayan emperyalist, beyaz avrupalılardı.
Film, özellikle Kızılderelilerin yaşam biçimlerini, kültürlerini ve hayat felsefelerini çarpıcı bir şekilde irdelemiş. Ayrıca onlara acımasızca yapılan soykırımı harika müzikleriyle içimize işlercesine objektif bir filmden ötürü her türlü övgüyü hak ediyor. İzlemeyenlere tavsiyemdir, gerçekten dünyanın böyle filmlere ihtiyacı var.
08/11