Berserk ilk izlediğim ve başucu animem olma şerefine ulaştı. "Animeye Berserk'le mi başlanır, deli ettin kendini iyice" diyen bi arkadaşım olsa da ben Berserk'e bayıldım. Sürekli müziklerini dinlememden tut, editlerini izlememe, karşıma çıkan çizimlerinden dövmelerine, Behelit kolyesi almayı istememden mangasına…devamıBerserk ilk izlediğim ve başucu animem olma şerefine ulaştı. "Animeye Berserk'le mi başlanır, deli ettin kendini iyice" diyen bi arkadaşım olsa da ben Berserk'e bayıldım. Sürekli müziklerini dinlememden tut, editlerini izlememe, karşıma çıkan çizimlerinden dövmelerine, Behelit kolyesi almayı istememden mangasına geçmeme ve artık tutulmalara yüklediğim öneme kadar bu yapımın hayatımda çok ayrı bir yeri oldu. Kentaro Miura'nın bir röportajda "Arkadaşlar, Berserk için çok çalışacağım, lütfen benden desteğinizi esirgemeyin." dedikten bir süre sonra ölmesi ise çok üzücü. Çok tatlı bi adammış. Kendisi nasıl yazarken bir başka animenin şarkısını dinleyerek ilham alıyorsa, ben de onun eserini okurken Susumu Hirasawa'nın bu anime için bestelediği o destansı müzikleri dinliyorum. Desteğimiz seninle goat.
Aksiyon kategorisinde bulunmasına rağmen arkadaşlık, aşk gibi birçok drama da başvuran bu anime, tıpkı içinde geçen şu replik gibi:
🔹️"Sevgi, nefret, işkence, haz... Yaşam ve ölüm... Hepsi gözümüzün önünde... İnsanoğlunun güzelliği... Ve kötülüğü bu."
İzlediğim sitenin yorumlarında gördüğüm kadarıyla, genellikle savaş üzerinden ilerleyen animenin son bölümlerde tamamen fantastiğe evrilişinden yakınıyordu insanlar. Buna kesinlikle katılmıyorum. Ve bu, beğenilmeyecek bir nokta değil de demiyorum. Katılmadığım kısım, animede sürekli bu fantastik son için ipucu olan olaylar, diyaloglar yaşanmasına rağmen gariplerine gitmiş olması. Anime bizi bu sona tamamıyla hazırlıyordu (fantastik olması açısından!), her şey ilmek ilmek işleniyordu.
Ve Berserk, benim görmek uğruna ölebileceğim bir şeyi gösteriyor en çok da: karakter gelişimi. İlk ve son bölüm arasında karakterlerin tüm o değişimlerine hatta bazılarının değişmezliğine tanık olmak bana harikulade bir haz veriyor. Mümkünse bunun işlendiği bütün yapımları silip süpürmek istiyorum.
"Reigns" adlı bir oyun var. Kral oluyorsunuz ve gelişmelere onay vererek veya reddederek kilise, halk, ordu ve ekonomi dörtlüsü arasındaki dengeyi devam ettirmeye çalışıyorsunuz. Herhangi birisiyle ilişkiyi fullerseniz ya da sıfıra indirirseniz darbe yapılarak / idam edilerek / iflas ederek oyun bitiyor. O dörtlüden birine onay vermeniz başka birini kızdırabiliyor. Hayat tamamen bundan ibaret aslında.
Biraz alakasız oldu belki ama bunun gibi Guts, Griffith ve Caska üçgenindeki dostluk, sevgi, nefret, intikam dengesi de muhteşem bir şekilde ayarlanmış. Sanki üç kefeli bir terazi var ve her kefesinde de başka bir terazi. İlk bölümlerde Guts'tan hazzetmeyen Caska'nın daha sonra onu aptal diye sevmesi ve daha bir sürü ilişki söz konusu. Hele ki son bölümde nefret kefesinin en ağır basışı... Mükemmel işlenmiş.
⚠️ Bundan sonraki yazdıklarım (son 2 paragraf dahil değil) Berserk izleyen veya okuyanları ilgilendirecek şeyler. Animedeki asıl husus olan Guts ve Griffith'in ilişkisinden bahsetmek istiyorum biraz.
Bunun için de önce Griffith'in arkadaşlık hakkındaki şu sözlerini hatırlatmak istiyorum:
🔹️"Bana göre gerçek arkadaş dediğin, bir başkasının hayaline bağlanmayan kişidir. Yaşamak için kendi amacını bulabilen ve kılavuzu olmaksızın bu yolda ilerleyen bağımsız kişi. Ve hayalini yıkmaya çalışan olursa, onu bütün kalbi ve ruhuyla koruyan kişidir. O kişi ben bile olsam. Bana göre gerçek arkadaş, emsalim olarak gördüğüm kişidir."
Bu sözlere bakacak olursak hayatında şimdiye kadar ne yapması gerektiğini hiç bilmemiş olan, sadece savaşmayı gaye edinmiş Guts, nasıl olur da Griffith'in en yakın dostu hâline geliyor, beni hem düşündürüyor hem de insanın ikiliğine bir kez daha hayran bırakıyor. Bu grilik, bu paradoks... Tamamen görmek istediğim şey bu. Birbirlerinin arkadaş tanımına uymamalarına rağmen çok yakın olmaları.
İlerleyen bölümlerde ise Guts'ın arkadaşlık hakkındaki sözleri şöyle:
🔹️"Bu şekilde, onun hayâli altında gömülü olarak yaşayamam."
Ayrıca mangada da şöyle diyor: "Diğer insanların mücadelelerine kısılıp kalanlar, aslında yaşamaya güçleri yetmeyen eziklerdir."
Ve burda artık Guts, Griffith'in arkadaş tanımına uymasına rağmen ayrılık zamanının geldiğinin sinyalini veriyor.
Asıl kafamı kurcalayan soru ise Griffith'in en başından beri hedefi Tanrı'nın Eli'nin sonuncu üyesi olmak, iblis olarak yeniden doğmak mıydı yoksa sadece askeri hedeflerini gerçekleştirmek yolunda (kendi ülkesini kurmak) ona yardımcı olacağını düşündüğü Behelit'i aldığı için mi işler bu raddeye geldi? İkisini de düşündüren sebeplerim var: [İlk seçeneği destekleyen ifadelerim için (-), ikinci seçeneği destekleyen ifadelerim için (+) kullanacağım.]
(+) Öncelikle Behelit'i çocukken aldığını düşünürsek, Tanrı'nın Eli olma hedefi o yaştaki biri için biraz mantık dışı duruyor. (-)Ancak Griffith'in, kalenin içinde Zodd'la karşılaştıklarından sonraki şu sözlerini hatırlayacak olursak: "Bu dünyada insan zekasının idrak edemeyeceği varlıklar olduğunun da ispatı; misal tanrı gibi bir şey olabilir." diyordu.
Bunun üstüne Guts "Daha çok şeytan gibiydi, değil mi?" diyince
"Kim bilir? Hepsi aynı." diye karşılık veriyordu Griffith. Eğer burada şeytan ve tanrının aynılığına soyutluk anlamı dışında bakabilirsek, Griffith'in neler olacağını ve bu şeytanların Tanrı'nın Eli olduğunu bildiğini söyleyebiliriz. (+) Fakat bunu sonradan öğrenmiş de olabilir. Yani küçükken hedefi bir soylu olup ülke kurmakken, (-)büyüyünce dünyaya hükmetmek olarak değişmiş olabilir. (+) Derken bunun da bir antitezini farkettim. Griffith, behelit hakkında "Bu şey beni musibetten koruyor anlaşılan." demişti. Yani onun için uğurlu bir kolyeden farksız denilebilir, nelere yol açacağını henüz bilmiyor olarak görünüyor.
(-) Zodd'dan bahsetmişken kendisi Guts'a şunları söylüyordu: "Bu adama (Griffith'e) gerçek bir arkadaş olduğun söylenebiliyorsa, o zaman kulak ver. Çünkü bu adamın ihtirası kırıldığında (hırsı çöktüğünde, hedefine ulaştığında), ölüm seni ziyaret edecek. Asla kaçamayacağın bir ölüm!" Zodd da, Griffith de hayalleri için Guts'ın vazgeçilemez olduğunu biliyor. Bu yolda onun hünerlerinden faydalanmak istiyorlar. Sırf bu yüzden ileride Griffith'e hizmet edecek olan Zodd, Guts'ın Kutsal Mor Gergedan Şövalyeleri Komutanı General Boscone ile kapışırken kılıçsız kaldığında ölmemesi için gökten ona kılıç fırlatıyordu. Zodd'un Guts'ı yalnızca bir basamak olarak gördüğü aşikâr. (+) Ama Griffith'in şu sözleri, içinde Guts'a dair daha fazla şeyin yattığını gösteriyor: "On binlerce düşman ve dost arasında bana hayalimi unutturan adam sadece sensin." Ayrıca Tanrı'nın eli yükselirken az kalsın düşecek olan Guts'ı Griffith'in hâlâ tutmaya çabalaması ve her şeye sebep olan o tutulmadan önce Griffith'in kendisine doğru koşan Guts'a git demesi de bunu destekliyor. Onu kurban etmek istemiyor diyebiliriz. Seçtiği yolu tekrar hatırlatmak için ortaya çıkan yaşlı teyze(Y) ile Griffith(G) arasında gerçekleşen diyalog ise şu şekilde:
Y: (-) Bunu yapacak olan onun hür iradesidir. Sizi kurban olarak sunacak olan ta kendisidir.
(+) Griffith bunu duyunca şaşırıyor.
Y: (-) Korkunun kaynağı buradaki cehennem yaratıkları mı? Yoksa seçmek üzere olduğun yol mu? Bu cesetler kaleye ulaşmanı kolaylaştırıyor. İlerlemekte başarısız olursan onlara katılırsın. Pişman olacağın bir şeyi en başından seçmeyecektin zaten! O ara sokaklarda sahip olduklarınla yetinmeyi neden bilmedin ki?
G: (-) Biliyormuşum. Aflarına sığınamam. Doğrusu, aflarına sığınmayacağım. Şimdi af dilesem pişman olsam her şey bir hiç uğruna olmuş olur. İşte o zaman kaleye asla erişemem. (Ve işte burada Griffith'in hayalleri uğruna her şeyi ama her şeyi, savaş arkadaşı Caska ve dostu Guts'ı, onların ilişkisini hiçe saydığını tamamen anlıyoruz ki zamanında hedefine ulaşmak için eşcinsel pedo komutana kendisini kullanmasına izin vermesi çoğu şeyin habercisiydi. Ondan sonra kullandığı ifade de şu şekildeydi: Amaca giden yolda her araç mübahtır. Hayalimin önündeki bir köstekten ibarettiniz.)
G: (+) Hayal mi görüyorum? (Bir ihtimal hâlâ bunların bir hayal olduğunu sandığını, neler yaptığının gerçekliğinin farkına varamamış olduğunu düşünüp, iyi niyetli olduğunu varsayabiliriz.)
Y: (-)Zihninde şekillenen gerçekti bu. Yüreğinin en derin yeriyle haykır bunu! "Kurban olsunlar." De bunu da seni göğe eriştirecek olan zifiri karanlık kanatlara kavuş.
Ve Griffith herkesi kurban etmiştir. "Bu sadece başlangıç." Artık Griffith yok, Femto var. Tanrı'nın Beşinci Eli. "Buna (behelit'e) sahip olan bedenine karşılık olarak dünyanın kaderine hükmedecektir." İçerdekinin hâlâ Griffith olup olmadığını ise bilmiyorum sanırım manga bitince cevabını alırım. "Kaleye uzanan yolda ısrarcı olmasan hiçbirisi ölmezdi."
(Filmdeki dönüşüm sahnesinin 2001'deki boyut atlama sahnesini andırması da ayrı bir tat vericiydi.)
Berserk'e başlayacaklar için de şu izleme sırasını paylaşayım:
1️⃣ Berserk (Dizi, 1997)
2️⃣ Berserk: Golden Age Arc I – The Egg of the King (Film, 2012)
3️⃣ Berserk: Golden Age Arc II – The Battle for Doldrey (Film, 2012)
4️⃣ Berserk Golden Age Arc III: The Advent (Film, 2013)
5️⃣ Berserk: Recollections of the Witch (OVA) - diğer bir ismi de Berserk: Majo no Tsuisou (2017)
6️⃣ Berserk (Dizi, 2016) - Bu yapımın çizimleri baya kötü duruyor. Ayrıca Berserk fanları da böyle bir animenin yapıldığını kabul etmiyorlarmış. İzlenmeyebilir de.
Üç filmden oluşan Golden Age serisi, 1997 yapımı animedeki olayları tekrar anlatıyor. Anlatım olarak farklılıkları: Guts'ın çocukluğu çok az işlenmiş. Sadece filmleri izleyen biri Guts karakterinin nerelerden geldiğini, derinliğini anlamayabilir. Ve üçüncü filmde animede hiç gösterilmeyen farklı bir kötü karakter vardı. Önemli bir yeri yoktu ama benim çok hoşuma gitti. Hikayede onun da bir yeri olsaydı eminim katkı sağlardı. Çizim olarak ise 2016 yapımı animeden her türlü daha iyidir, benim içinse asla 97 yapımının eski çizimlerinin üstüne çıkamaz. Sırf bu sevdamdan dolayı daha izleyeceğim birçok anime var.