İlk başlarda okurken bana çokça ergen kurgusu okuyormuş gibi hissettirdi (tam olarak şımarık amerikan kızların okuyacağı türden bir kitap gibi. bu her ne demekse artık). Kafa dağıtmak için, biraz da reading slump’tan kurtulmak için okumaya devam ettim ve ilerledikçe kitaba…devamıİlk başlarda okurken bana çokça ergen kurgusu okuyormuş gibi hissettirdi (tam olarak şımarık amerikan kızların okuyacağı türden bir kitap gibi. bu her ne demekse artık). Kafa dağıtmak için, biraz da reading slump’tan kurtulmak için okumaya devam ettim ve ilerledikçe kitaba olan bakışım değişti diyebilirim.
Ana karakterimiz Nora bir yazar temsilcisi. Kız kardeşi Libby’le annelerini küçük yaşta kaybediyorlar. Babaları zaten onlar çok küçükken gitmiş. Bu sebeple ikisinin de birbirinden başka kimsesi yok. Nora hem kontrolcü karakteri hem de yaşça biraz daha büyük olması sebebiyle Libby’ye hem annelik hem de babalık yapmış, kendinden çokça fedakarlıkta bulunmuş bir karakter.
Libby’nin bir gün çok sevdikleri bir kitabın olaylarının geçtiği kasabaya tatile gitmeyi önermesinden ve Nora’nın erkek ana karakter olan Charlie’yle tanışmasından sonra Nora’nın iç dünyasında değişen ve gelişen durumları okuyoruz diyebilirim çoğunlukla. Charlie’yle olan dostluktan aşka dönüşen ilişkilerini de elbette.
Uzun süreli yası, belimizi büken sorumlulukları (isteyerek veya istemeyerek yüklenmiş olduğumuz), yaptığımız seçimleri karakterler üzerinden güzel anlattığını düşünüyorum. Bu sebeple en başta belirttiğim ön yargımı kırdı. Fakat yine de kitaba bayılmadım çünkü çiğ kalan çok fazla yer vardı bana kalırsa ve anlatımında da yer yer sıkıntılar vardı. Çok üstünkörü bir çeviri zaten. Kendi türü içerisinde değerlendirilirse okey bi kitaptı. Ama ille de okuyun diyebileceğim bir kitap değil kesinlikle. İlgilisine ve türü sevenlere, keyifli vakit geçireyim, kafam dağılsın diyenlere önerebilirim sadece.
“On yıldır asla bir bütün olamayacağımın farkındaydım ve bu yüzden tek istediğim, günün birinde yine, yeterince şeye sahip olacağıma inanmaktı; acının bir gün geçeceğine inanmaktı. Benim gibi insanlar tamir edilebilmenin ötesinde değillerdir. Ne kadar büyük olursa olsun her buz bir gün çözünür ve hiçbir diken de kesilip atılamayacak kadar büyümez.”