Selamlar...
Yeniden bir filmle merhabalar. Bu yıl böyle olacak demiştim...
Hayatın olağan akışında hergün onlarca bebek dünyaya geliyor. Bunlardan bazıları da ne yazık ki daha şu dünyanın ilk nefeslerine dahi dayanamadan çekip gidiyorlar...
Yıl olmuş 2024 evde doğum ısrarı nedir…devamıSelamlar...
Yeniden bir filmle merhabalar. Bu yıl böyle olacak demiştim...
Hayatın olağan akışında hergün onlarca bebek dünyaya geliyor. Bunlardan bazıları da ne yazık ki daha şu dünyanın ilk nefeslerine dahi dayanamadan çekip gidiyorlar...
Yıl olmuş 2024 evde doğum ısrarı nedir be ablam. Bunu anlamış değilim en başından, parasız pulsuz bir aile olsan ona da Ok ama varlıklısın da. Ama gel gör ki bazı insanları anlamak zor. Dünyaya getirdiğiniz şeyin bir canlı olduğunun farkında mısınız? En ufak birşeyin dahi ters gitme ihtimali affedilmez sonuçlar doğuracak böyle bir hususta bu ısrar neden inan tarif edemiyorum...
Filmin başında olayın temelini oluşturan sahnenin çok güzel ve gerçekçi yansıtılması beni ziyadesiyle tatmin etti. Oyuncunun ki sanırım ödül de almış sonuna kadar hak ettiğini gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Çok defa bu tür ortamlarda bulunduğum için o an annenin psikolojisini anlamak benim açımdan kolay oldu. Sonrasında görev alan ebenin yaptıkları doğruydu. Ama ne yazık ki hastane dışı ortamlarda bu istenmeyen komplikasyonlara müdahale etmek ne yazık ki çok zor. Hali hazırda hastane şartlarında dahi bazen zor olabilmekte. Ama sonunda ne yazık ki istenmeyen olay gerçekleşiyor ve filmin asıl psikolojik depresif boyutu başlıyor...
Film bu olay sonrasında annenin haklı depresyonunu izleyiciye sunuyor. Anne olmayan kişilerin boğulması çok doğal bu sahnelerde. Ama evladını yitiren bir anne için dünyanın saçma gerçekleri bir toz zerresi kadar değerli olmayacaktır. Bu süreçte kendini hayata adapte etmeye çalışsa da ailesinden gelen yardım gibi düşünülse de asla ona yardımı olmayıp işleri daha kötü boyuta sürükleyen davranışlar, onu bu çevreden uzaklaşmaya itiyor. Olay ertesi açılan kamu davasının tarafları yıpratması bir yana bir de gereksiz maddi kazanım fikirleri Martha nın depresyonunu derinleştiriyor...
Ve dahası hayat arkadaşının ona saygısız davranışları, asla insan psikolojisinden anlamayan bir hödük olması ve de doğruyu seçmek yerine kolayı seçip kendini başka kollara bırakması ne yazık ki olgunlaşmamış bireyin ilk yansıması oluyor adeta. Yahu kadın daha çocuk gördüğü zaman hormonal olarak süt salgılıyor bu insanı normal bir insan olarak değerlendirmek hemen hayata dön kendini toparla demek çok canice...
Genel yapı itibariyle film uzun yorucu ve gergin olsa da vermek istediği mesaj düne bugüne ve geleceğe olacaktır. Annelerin taşıdıklarının bir can olduğunu unutmaması ve ailelerin bu süreçte, gebelik psikolojisi konusunda, daha hassas davranmaları gerekliliği. Kimler yapabilir orası eğitimsiz toplumlarda zor...
Filmde Elma ve köprü olayı bence pek de istenildiği ölçüde anlatılamadı. Özellikle köprü olayında İstanbul boğazındaki köprüyü anlatmaya çalışıp saçma sapan bir benzetme ve alakasız bir tarih vermesi garipti. Bilmiyorum ya ben anlayamadım ya da yanlış anladım. Elma konusu ise tam bir muamma bana kalırsa...
Şöyle bakıyorum da oldukça etkilemiş beni de. Özellikle psikolojik detaylar, doğum ve mahkeme sahneleri oldukça iyiydi. Diğer alanlar bu sahnelere göre sönük kalsa da filmi biraz uzatmaktan ibaret kalmış diyebilirim...
Neyse ben de çok uzattım. Herkese bol düşünceli seyirler...
Filmlerle kalın...