Merhabalar elmalı kurabiyelerim😚. Bugün sizlere bende anısı olan ve her denk geldiğimde 974 yerimden bıçaklandığım bir kitapla geldim🥲. Kitabımızın içinde 8 tane hikâye bulunuyor ve Atay, bu hikâyelerde kurguladığı kahramanlar aracılığıyla toplumdan kendini soyutlayan, yalnızlaşan ve bunun neticesinde içselleşen problemli…devamıMerhabalar elmalı kurabiyelerim😚. Bugün sizlere bende anısı olan ve her denk geldiğimde 974 yerimden bıçaklandığım bir kitapla geldim🥲.
Kitabımızın içinde 8 tane hikâye bulunuyor ve Atay, bu hikâyelerde kurguladığı kahramanlar aracılığıyla toplumdan kendini soyutlayan, yalnızlaşan ve bunun neticesinde içselleşen problemli insanları anlatıyor. Toplum dışına itilmiş, kendini toplumdan uzaklaştırmış, içine kapanık, çıkar yol bulamayan, kimliksizleşmiş bireylerin dünyasını tanıtıyor bize Atay. Yaşamlarını, sıkıntılarını okuduğumuz bireyler aslında bizleriz. Atay'ın kahramanları kendi gölgelerinden bile ürkerken, yaşamak ile yaşamamak arasındaki ince çizgide gidip gelen, sürekli düşünen, sorgulatan kahramanlardır. İçinde yaşadığı topluma yabancılaşan bu insanlar çareyi kabuklarına çekilmekte bulurlar. Kaplumbağa misali içine gizlendikleri bu kabuk kimi zaman bir korunak kimi zaman da ağır bir yüktür. Zamanı gelince kırmak istedikleri bu kabuk onlarla bütünleşmiştir artık.
Birkaç hikâyenin konusundan kısaca bahsedelim.
1) Beyaz Mantolu Adam:
Kahramanımız hayattan bir beklentisi olmayan, amaçsız, dilenerek geçinen meçhul biridir. Hikâye boyunca tek kelime konuşmayan bu adam, insanlara karşı tepkisini tepkisizlikle aktarmaya çalışıyor. Bu adamın bir adı yok, çünkü nesnelerin insanlardan üstün görüldüğü bu aciz dünyada etiketlerimizin pek de önemi yoktur.
2) Unutulan:
Bu öykümüz bir kadının kocasına göstermek istediği eski kitapları almak amacıyla evlerindeki tavan arasına çıkmasıyla başlar. Tavan arasında çocukluğuna dair eşyalar, ailesiyle olan fotoğrafları ve daha birçok anıyla karşılaşır. Bunları incelerken ileride bir karaltı görür. Korkarak yanına yaklaşır ve onun eski sevgilisinin ölü bedeni olduğunu görür. Bir tabancayla kendini orada öldürmüştür. Kadın ölmüş olan sevgilisine onu hâlâ unutmadığını inandırmak ister...(Yazar burada insan zihnini somutlaştırmış. Tavan arasından kasıt kadının zihni.)
3) Korkuyu Beklerken:
Kitaba da adını veren bu hikâyemizin kahramanı kaygılı ve ürkek bir adamdır. Bir gün eve geldiğinde mutfağında isimsiz bir mektup bulur. Mektup bilinmeyen bir dilde yazılmıştır. Endişelenen kahramanımız ölü diller uzmanı olan arkadaşına bu mektubu gösterir ve içerisinde yazanı öğrenmek ister. Uzun uğraşlar sonunda mektupta "Bu mektubu okur okumaz asla evden çıkmayınız" yazdığını öğrenirler. Bunu oldukça ciddiye alan kahramanımız birkaç aylığına tatile çıktığını söyleyerek kendisini eve kapatır. Açlıktan, parasızlıktan ve yalnızlıktan delirmeye başlayan adam yaşadığı korkuyu başkalarına da yaşatmak ister ve komşularına da kendisine gelen mektuptan göndermeye başlar. Fakat onların hayatında bir değişiklik olmadığını görünce kafayı yer. En sonunda polise her şeyi itiraf eder ancak polisler dahi kendisini kâle almaz.(Kitaptaki mektup imgesi hayatımız boyunca korktuğumuz şeyleri simgelemektedir.)
Umutsuzluk ve karamsarlığın hakim olduğu bu kitabı gerçeklerle yüzleşmek isteyen ve bunalım edebiyatı okumayı seven herkese şiddetle tavsiye ederim. Oğuz Atay okumak isteyenler için de iyi bir başlangıç olur kesinlikle.
✉️"Beni anlamıyorlardı. Zarar yok. Zaten beni daha kimler anlamadı."
✉️"Her şeye yeniden başlamak da mümkün değildi. İstesem de mümkün değildi. Nerede kaldığımı unuttuğuma göre, baştan başlamak için de birtakım yetenekler gerekliydi; daha talihli doğmuş olmak gerekliydi meselâ. Yeni bir dil öğrenebilmek için, hiç dil bilmemek gerekliydi."
✉️"Acaba iyi bir şey olacak mı? Hayır, dedim kendime. İyi şeyler birdenbire olur, bu kadar bekletmez insanı. Sürüncemede kalan heyecanlardan ancak kötü şeyler çıkar. Ya da hiçbir şey çıkmaz."
✉️"Korktum. Çünkü 'demek ki' diyemeyeceğim bir yerlere gelmiştim. İçime bir ağrı saplandı. Ne olurdu bir 'demek ki' daha diyebilseydim."
Kitabı okuduktan sonra tiyatrosuna gitmenizi şiddetle tavsiye ederim. Sevgili Doğukan Uludağ harikulâde oynuyor ve her şehire de sık sık geliyor.
Kitapla kalın, hoşça kalın🪻🤍