✨️Elif✨️ (@koltuk_patatesi)

"Tüm zenginlerin birbirini tanıdığını biliyor muydun? Sayıları az. Yoksullarsa birbirini tanımıyor ama kılıklarından ayırt edilebiliyor." Film, yoksul bir ailenin yaşamı üzerinden İran'ın sosyokültürel yapısına yönelik sunduğu eleştirel yapısıyla kült yapımlar arasında yer almayı sonuna kadar hak ediyor. 5 kardeş olan…devamı"Tüm zenginlerin birbirini tanıdığını biliyor muydun? Sayıları az. Yoksullarsa birbirini tanımıyor ama kılıklarından ayırt edilebiliyor." Film, yoksul bir ailenin yaşamı üzerinden İran'ın sosyokültürel yapısına yönelik sunduğu eleştirel yapısıyla kült yapımlar arasında yer almayı sonuna kadar hak ediyor. 5 kardeş olan Leyla, Perviz, Ferhad, Manuçehr ve Rıza'nın babaları İsmail'e karşı çıkıp kendi hayatlarını kurma mücadelelerini izliyoruz. Leyla ve ailesinin hayatlarındaki belirsizlik ve cansızlık ile ülkeleri arasında bir ilişki kurulduğunda benzer noktaları görüyoruz. İran'daki mezhepsel faktörlerden kaynaklanan intizar ve eylemsizlik hali, bazı acı tarihi tecrübelerin 'seçilmiş travma' haline getirilerek olumlanması, eylemsiz umut ve atalet ele alındığında İran'ın sosyal, kültürel ve politik dinamiklerinin yansımasını filmde görmek mümkün. Tarihsel tecrübelerin hafızalarda bıraktığı izdüşümleri, Türkiye ve İran kültürleri arasında kıyaslama yaparak daha anlaşılır hale getirebiliriz. Örneğin bir İranlı veyahut Yahudi ailenin evine giderseniz Kerbela veya Babil Sürgünü'nü anlatan görseller görebilirsiniz. Ancak bir Türk'ün evinde İstanbul'un fethi ya da Malazgirt Zaferi'ne dair tablolar görürsünüz. Yani demek istediğim şu ki, İranlılar yas ve acı kültürünü 'seçilmiş travma' yapma ve yası siyasallaştırma gibi nitelikler sergilerken Türklerde hamaset ve zafer odaklı bir tarih inşası gözleriz. İşte filmde de tam olarak bunu görüyoruz; seçilmiş travmalar, kutsanan yas ve eylemsiz umutlar. Tüm bunlardan yola çıkarak Leyla'nın başkaldırışı yalnızca ailesine değil aynı zamanda ülkenin sosyal, siyasal ve kültürel mirasınadır. Leyla'nın bu azmi ve cesareti filmin ismine de sirayet etmiş, kardeşler Leyla'nın kimliğinde anlam kazanmışlar. Şiddetli tavsiye ediyorum efendim. Mutlaka ama mutlaka izleyin pişman olmayacaksınız. Hoşça kalııınn💕 (Bu harika filmi izlememe vesile olduğu için @nihavendi_'ye çok teşekkür ediyore)

koltuk_patatesi 3 months ago

İyi akşamlar fıstıklı baklavalarım nabersiniiz? sağ olun ben de iyiyim😚 'İzleyeceklerim' listemde yüzlerce film olmasına rağmen bir türlü ne izleyeceğimi seçemedim. Cidden yaklaşık 2 saattir filme karar vermeye çalışıyorum. Biraz da sizin önerdiklerinizi izleyeyim dedim. Patatesin güzel önerilerinize ihtiyacı var.…devamı

koltuk_patatesi 3 months ago

Gün Doğmadan

Richard Linklater

168 Gönderi

Farklı ülkelerden aynı gökyüzüne bakan iki gezginin bir gecede birbirlerine duymaya başladığı tutku ve sevginin işlendiği Before Sunrise'da dış etkenlerden uzak, tamamıyla birbirini tanımaya odaklı iki insanın tesadüfi birleşimini izliyoruz. Diyaloglara odaklanan bu film olaylar açısından ağır ilerliyor. Film bize…devamıFarklı ülkelerden aynı gökyüzüne bakan iki gezginin bir gecede birbirlerine duymaya başladığı tutku ve sevginin işlendiği Before Sunrise'da dış etkenlerden uzak, tamamıyla birbirini tanımaya odaklı iki insanın tesadüfi birleşimini izliyoruz. Diyaloglara odaklanan bu film olaylar açısından ağır ilerliyor. Film bize insanların herhangi bir neden olmadan, sadece birbirlerinin deneyimlerine, varoluşlarına ve kişiliklerine aşık olabileceğini anlatıyor. Jesse geleneklerden uzak, bireyselliğin kişiyi özgürleştirdiğine inanan bir Amerikalı. Celine ise aksine geleneklerin ve inançların insanları birleştirdiğine inanan, ailesine düşkün, entelektüel bir Avrupalı. Filmin ilk yarısı ikilinin benzerliklerine odaklanırken ikinci yarısı zıtlıklara odaklanıyor. Filmi bu kadar çok sevme sebeplerimden birisi de bu. Filmin alt metninde birbirlerine mükemmel uyumlu, hiç tartışmayan ve mutlu sonla sonsuzluğu yakalamış ilişkilerin var olmadığı gizli. Yaşanacaklar senaryoya bağlı değil de çiftlere bağlıymış gibi ilerliyor. Tıpkı yaşamakta olduğumuz hayatta olduğu gibi. Sahne aralarına serpiştirilmiş samimi ve duygusal müzikler, Viyana'nın çeşitli yerlerinden göz alıcı manzaralar ve Celine ile Jesse'nin birbirini tanıma yolculuğu... Abartılı aşk sahnelerinin yerini iki gencin birbirini tanıma serüveni alıyor. Politika, ilişkiler, eğitim ve dünyaya dair birçok konu hakkında konuşup tartışıyorlar. Her şeyi başlatan o diyolog: 🌅"Bunu söylemediğime pişman olabilirim. Düşün şimdi, bundan yıllar sonra evlenmişsin ve çocukların olmuş. Hayatın monotonlaşmaya başlıyor, kocandan sıkılıyorsun. İşte o gün geriye bakıp hayatına giren adamları düşünüyorsun. Ben de onlardan biriyim. Farz et ki yıllar sonra bana evet denemediğine pişman oluyorsun ve yaşayabileceğin şeyleri merak ediyorsun. Şimdi benimle burada trenden in ve hayır dersen neler kaçıracağını gör." Her diyaloğun zihnime kazındığı bu filmi şiddetle tavsiye ediyorum efendim. Özellikle de kendi yaşanmışlıklarımla kıyaslayarak izlediğim için ben de yeri çok ayrı bu filmin. Sanki yaşamak istediğim ilişkiyi yaşasaydım nasıl bir sonumuz olurdu onu izledim. Harikulâde bir filmdi koşun izleyin. İzlemeyenler, erteleyenler çok şey kaçırıyor haberiniz olsun. Bizim gönlümüze hasret düşüren, şu geçit vermeyen yollar utansın diyerek noktayı koyalım hadi eyvallah.

koltuk_patatesi 3 months ago

Kelebeğin Rüyası

Yılmaz Erdoğan

159 Gönderi

"Belki bir kelebek o kadar memnun ki rüyasından, uyanmak istemiyor uykusundan." Kelebeğin Rüyası'nda, Zonguldaklı iki genç şair olan Muzaffer Tayyip Uslu ve Rüştü Onur'un ekonomik ve tıbbi zorluklar içinde geçen ve trajik bir şekilde son bulan gerçek hayat hikâyelerini izliyoruz.…devamı

koltuk_patatesi 3 months ago

Gözü Tamamen Kapalı

Stanley Kubrick

79 Gönderi

Son günlerde çok sık karşıma çıkıyordu bu film ve artık ben de izleyeyim dedim. İyi ki de izlemişim. Baaayııılldııımm. Zaten bir Kubrick filmini beğenmeme ihtimalim yok ancak bu kadar iyi de beklemiyordum. Stanley Kubrick'in filmi teslim etmesinden 4 gün sonra…devamıSon günlerde çok sık karşıma çıkıyordu bu film ve artık ben de izleyeyim dedim. İyi ki de izlemişim. Baaayııılldııımm. Zaten bir Kubrick filmini beğenmeme ihtimalim yok ancak bu kadar iyi de beklemiyordum. Stanley Kubrick'in filmi teslim etmesinden 4 gün sonra vefat etmesinden ötürü film epey ses getirdi(öldürüldüğü söyleniyor). Filmin sembolik ögelerle dolu olması ve Kubrick'in ayrıntıcılığının da katkısıyla her sahnede bir mana arandı ve sayfalarca yazılıp çizildi. Arthur Schnitzler'in Dream Story adlı eserinden uyarlanan Eyes Wide Shut'ta rüyalar, bilinçaltı, suçluluk duygusu, cinsellik ve yasaklar gibi kavramların somut bir bedene kavuştuğunu görüyoruz. Birçok sahnede çıplaklığa vurgu yapan filmin daha ilk dakikalarında Alice'in gözümüzün önünde tuvalete girmesi ve bizlerin bu özel ana tanık olmasıyla filmin tonu daha ilk dakikalarda belli oluyor. Daha sonrasında çiftimizin (Alice&William) gittikleri partide hemen ayrılıp başka insanlarla dans etmeleri ve Alice'in sürekli içip çok dertli görünmesinden bu evliliğin aslında mutlu bir evlilik olmadığını anlıyoruz. İlerleyen dakikalarda biraz önce eşiyle mutlu aile imajı veren davet sahibi Dr. Ziegler'i çıplak biçimde genç bir kadın olan Mandy ile görürüz. Bu açıdan film bize aslında yetişkinlerin kirli dünyasını göstermekte. Dışarıya yansıttıkları yüzlerinin aslında hiç de göründüğü gibi olmadığını görüyoruz. Bir illüminati deşifresi olarak görülen bu filmde asıl olaylar bundan sonra başlıyor. William, eski bir dostu olan piyanist Victor ile karşılaşır. Ve Victor ona ilginç bir mekanda gözleri bağlı şekilde piyano çalacağını söyler. Will(William) ona katılmak ister fakat Victor, Will'e kostümsüz ve parolayı bilmeden mekana giriş yapamayacağını söyler. Will hemen gidip kendine kostüm kiralar ve arkadaşından parolayı öğrenip köşke gider. Parola "fidelio"dur. (Fidelio, sadakat anlamına gelir. Aynı zamanda Beethoven'in tek operasıdır.) Köşke giren Will, bir ayinle karşılaşır. Burada Kubrick, bir Ortodoks ve Hindu ilahisini mixlemiş ve bize tersten dinletiyor.(youtube'tan anlamlı halini dinleyebilirsiniz) Satanist ayinlerinde ritüeller tersten yapılır, Tanrı'ya ters gitmekle alakalı bir durum bu. Buradan sonrasını anlatmayacağım çünkü spoiler vermek istemiyorum. Eyes Wide Shut, 2 senaryosu olan bir filmdir. İlki kadın erkek ilişkisini ele alır. İkinci ve esas senaryo ise ismi illüminatiye karışmış elit ailelerin ifşasıdır. Kubrick bu filmi teslim edip 4 gün sonra öldüyse bunun altında bir şey vardır. İzlemedim fakat Kubrick ilk filmlerinde bunları destekleyen semboller kullanmış. Görünen o ki sonradan doğru yolu bulmaya başlamış ve onlara büyük bir darbe indiren bir filmle kapanışı yapmış. Son olarak filmde olanlar hakkında şunu söylemek istiyorum. Will'in morga gittiği bir sahne vardı. Morgda kimin olduğunu söylemeyeceğim çünkü spoiler olur fakat bu kişinin soyisminin Curran olduğunu öğreniyoruz. Üzerine basa basa defalarca üst üste Curran deniyor hatta hecelerine dahi ayrılıyor. Acaba bu Curran, Kuran olabilir mi? Cesedin numarası 19'dur ve bu sayı uzun bir süre kadrajda durur. Kuran'ın 19'a dayalı matematiksel bir düzen ile indiği söylenir. Hatta bu 19'daki sırdan etkilenerek Müslüman olan birçok kişi olduğu söyleniyor. Tabii ben bu 19'u izlerken kendim fark etmedim. Film bitince bunun hakkında birçok şey okudum ve sonra tekrar açıp izledim. Bir de şöyle bir teori var: Müddessir Suresi'nin ilk ayetlerinde Allah'ın zenginlik verdiği insanlardan ve onların gücünden bahseder. Fakat onların bunu bile bile cehennemi tercih ettiklerini ve orada 19 görevli olduklarını söyler. Ayrıca müddesir, örtünmek anlamına gelir. Çıplaklığı bolca öne çıkaran bu film için oldukça ince bir mesaj. Filmimizin son cümlesi de "fuck". Kubrick abimiz sinema kariyerini "fuck" kelimesiyle sonlandırıyor. Neyse daha fazla uzatmayalım. Filmde hâlâ anlamadığım birçok şey var. İzlediyseniz ve fark ettiğiniz detaylar varsa lütfen yoruma yazın, film hakkında tartışmak isterim. İzlemeyenler de bir an önce izlesin. Hoşça kalın raf sakinleri👋🏻🤍

koltuk_patatesi 3 months ago

Lolita

Adrian Lyne

28 Gönderi

Selamlaarr😊🩷 Uzun zamandır bu filmi izlemek istiyordum fakat kitabını okumayı bekledim. Baktım kitaba bir türlü sıra gelmiyor açayım izleyeyim artık dedim. Film oldukça rahatsız edici bir konuya sahip. Üniversitede ders vermek için Amerika'ya yerleşen Profesör Humbert, 13 yaşındaki kızı Dolores…devamı

koltuk_patatesi 3 months ago

Şeytan

John Erick Dowdle

52 Gönderi

Merhabalar canişkolarım😚🤍 Nasılsınız? Sağ olun ben de iyiyim. Aylardır listemde bekleyen bu filmi sonunda izledim. Oldukça ilginç ve merak uyandıran bir konusu var: Bir asansörde 5 kişi mahsur kalıyor ve içlerinden birisi şeytan. Asansördekiler ile onları hiçbir şey yapmadan seyreden…devamı

koltuk_patatesi 3 months ago

İnsan

Yann Arthus-Bertrand

43 Gönderi

"İnsan insan dedikleri, insan nedir şimdi bildim." Hayatın koşuşturmacasında yanı başımızda olan insanların bile kendi hayatlarında neler yaşadığını görmezken, saf gerçeklikle izleyiciyi baş başa bırakan Human'da, belki de sadece ismini duyduğumuz ülkelerden insanların görüş ve düşüncelerini dinleme şansına sahip oluyoruz.…devamı

koltuk_patatesi 3 months ago

20th Century Girl

Woo-ri Bang

86 Gönderi

"Defalarca sormaya niyetlendim ama cesaret edemedim. İncinmek istemiyordum."🥀 Bugün bir gençlik aşkı ve melodramı ile Patates bacınız karşınızda👏🏻👏🏻👏🏻 Romantizm temalı melodramların kendilerine özgü anlatıları vardır. 1) Kişinin diğer kişiye karşı hissettiği içsel çekingenlik 2) İki kişi arasındaki sürekli karmaşık duygular…devamı"Defalarca sormaya niyetlendim ama cesaret edemedim. İncinmek istemiyordum."🥀 Bugün bir gençlik aşkı ve melodramı ile Patates bacınız karşınızda👏🏻👏🏻👏🏻 Romantizm temalı melodramların kendilerine özgü anlatıları vardır. 1) Kişinin diğer kişiye karşı hissettiği içsel çekingenlik 2) İki kişi arasındaki sürekli karmaşık duygular 3) Karakterlerden birinin geride kaldığında diğeri hakkında yaşadığı gecikmiş farkındalık Bu üç anlatı da filmde etkili bir şekilde görülmekte. Ana karakterlerimiz Bo-ra ve Woon-ho ilişkilerine çekingenlik ile başlıyorlar. Daha sonrasında ikili birbirlerini beğenmeye başlasalar da olgun bir aşka ulaşamıyorlar. Bunun sebebi de aralarındaki karmaşık duygular. Arkadaşlık ile aşk arasında kalışları bu karmaşık duygulara sebep oluyor ve filmde yer alan iki aşk üçgeni de bunu açıklamakta. İlk aşk üçgenimiz: Bo-Ra👉🏻Woon-ho👈🏻Yeon-du Bo-ra ve en yakın arkadaşı Yeon-du'nun aynı çocuğa aşk olmasıyla dostlukları bozulur. Fakat Yeon-du o kadar olgun bir insan ki diğer ikisinin beraber olmasına göz yumuyor ve geri çekiliyor. (Sen gerçek bir kraliçesin. Filmin başında sana gıcık olduğum için çok özür dilerim küçük civcivim🥹💕) Diğer aşk üçgenimiz ise şöyle: Woon-ho👉🏻Bo-ra👈🏻Hyun-jin Woon-ho ve Hyun-ji oda arkadaşı ve ikisi de Bo-ra'ya aşık. Anladığınız üzere Bo-ra ve Woon-hon birbirlerini seviyor. Şükürler olsun bir çiftimiz karşılıklı aşk yaşıyor. Ancak Bo-ra en yakın arkadaşı için aşkını içine gömüyor ve Woon-ho'ya ona aşık olmadığını söylüyor. Ve yine olan benim üzümlü kekim Woon-ho'ya oluyor. Daha sonrasında dünyanın en olgun insanı olan Yeon-du👸🏻 diyor ki "Ben bir erko için dostumun üzülmesine izin vermem. Ben çekiliyorum aradan. Siz aşkınızı yaşayın🚬" Bo-ra dünden razıymış zaten koşa koşa Woon-ho'ya gidiyor ve seni seviyorum diyor. Ve bizimkiler sevgili oluyorlar(sonunda). Fakaaatt yine yüzleri gülmüyor çünkü Woon-ho'nun Yeni Zelanda'ya gitmesi gerekiyor. Uzak mesafe ilişkisi yaşayacağız ama merak etme ben seni sık sık ziyarete gelirim diyor bizim oğlan. Lakin gidiş o gidiş.Bir daha ne gelen oluyoor ne giden🥲. Bo-ra aylarca telefonun başında çaresizce bekliyor ama boşuna... Aradan tam 20 yıl geçiyor ve bizim kıza bir resim sergisinden davet geliyor. Gidiyor ve tüüm gerçekleri öğreniyor. Gerçekler ne? Woon-ho neden arayıp sormadı? Resim sergisinde Bo-ra ne görecek? Ona davetiye gönderen isimsiz kim?🤔Onu da kendiniz izleyip görün. Normalde hiç tarzım olan bir film değil fakat çok beğendim. Özellikle filmin ikinci yarısı muhteşemdi. Woon-ho'nun gözü dolduğu an ben ağlamaya başlıyorum. Sen bunları hak etmedin kara gözlüm. Filmin sonu beni kahretti, mahvetti. Romantik dram arayışındaysanız bir şans verin. Yer yer içinizin ısınıp, yer yer gözyaşı dökeceğiniz bir film. Yaşadıklarınıza göre filmin derinliği değişir... Yeni filmlerde görüşmek üzeree😚💖

koltuk_patatesi 3 months ago

Korkuyu Beklerken

Oğuz Atay

38 Gönderi

Merhabalar elmalı kurabiyelerim😚. Bugün sizlere bende anısı olan ve her denk geldiğimde 974 yerimden bıçaklandığım bir kitapla geldim🥲. Kitabımızın içinde 8 tane hikâye bulunuyor ve Atay, bu hikâyelerde kurguladığı kahramanlar aracılığıyla toplumdan kendini soyutlayan, yalnızlaşan ve bunun neticesinde içselleşen problemli…devamıMerhabalar elmalı kurabiyelerim😚. Bugün sizlere bende anısı olan ve her denk geldiğimde 974 yerimden bıçaklandığım bir kitapla geldim🥲. Kitabımızın içinde 8 tane hikâye bulunuyor ve Atay, bu hikâyelerde kurguladığı kahramanlar aracılığıyla toplumdan kendini soyutlayan, yalnızlaşan ve bunun neticesinde içselleşen problemli insanları anlatıyor. Toplum dışına itilmiş, kendini toplumdan uzaklaştırmış, içine kapanık, çıkar yol bulamayan, kimliksizleşmiş bireylerin dünyasını tanıtıyor bize Atay. Yaşamlarını, sıkıntılarını okuduğumuz bireyler aslında bizleriz. Atay'ın kahramanları kendi gölgelerinden bile ürkerken, yaşamak ile yaşamamak arasındaki ince çizgide gidip gelen, sürekli düşünen, sorgulatan kahramanlardır. İçinde yaşadığı topluma yabancılaşan bu insanlar çareyi kabuklarına çekilmekte bulurlar. Kaplumbağa misali içine gizlendikleri bu kabuk kimi zaman bir korunak kimi zaman da ağır bir yüktür. Zamanı gelince kırmak istedikleri bu kabuk onlarla bütünleşmiştir artık. Birkaç hikâyenin konusundan kısaca bahsedelim. 1) Beyaz Mantolu Adam: Kahramanımız hayattan bir beklentisi olmayan, amaçsız, dilenerek geçinen meçhul biridir. Hikâye boyunca tek kelime konuşmayan bu adam, insanlara karşı tepkisini tepkisizlikle aktarmaya çalışıyor. Bu adamın bir adı yok, çünkü nesnelerin insanlardan üstün görüldüğü bu aciz dünyada etiketlerimizin pek de önemi yoktur. 2) Unutulan: Bu öykümüz bir kadının kocasına göstermek istediği eski kitapları almak amacıyla evlerindeki tavan arasına çıkmasıyla başlar. Tavan arasında çocukluğuna dair eşyalar, ailesiyle olan fotoğrafları ve daha birçok anıyla karşılaşır. Bunları incelerken ileride bir karaltı görür. Korkarak yanına yaklaşır ve onun eski sevgilisinin ölü bedeni olduğunu görür. Bir tabancayla kendini orada öldürmüştür. Kadın ölmüş olan sevgilisine onu hâlâ unutmadığını inandırmak ister...(Yazar burada insan zihnini somutlaştırmış. Tavan arasından kasıt kadının zihni.) 3) Korkuyu Beklerken: Kitaba da adını veren bu hikâyemizin kahramanı kaygılı ve ürkek bir adamdır. Bir gün eve geldiğinde mutfağında isimsiz bir mektup bulur. Mektup bilinmeyen bir dilde yazılmıştır. Endişelenen kahramanımız ölü diller uzmanı olan arkadaşına bu mektubu gösterir ve içerisinde yazanı öğrenmek ister. Uzun uğraşlar sonunda mektupta "Bu mektubu okur okumaz asla evden çıkmayınız" yazdığını öğrenirler. Bunu oldukça ciddiye alan kahramanımız birkaç aylığına tatile çıktığını söyleyerek kendisini eve kapatır. Açlıktan, parasızlıktan ve yalnızlıktan delirmeye başlayan adam yaşadığı korkuyu başkalarına da yaşatmak ister ve komşularına da kendisine gelen mektuptan göndermeye başlar. Fakat onların hayatında bir değişiklik olmadığını görünce kafayı yer. En sonunda polise her şeyi itiraf eder ancak polisler dahi kendisini kâle almaz.(Kitaptaki mektup imgesi hayatımız boyunca korktuğumuz şeyleri simgelemektedir.) Umutsuzluk ve karamsarlığın hakim olduğu bu kitabı gerçeklerle yüzleşmek isteyen ve bunalım edebiyatı okumayı seven herkese şiddetle tavsiye ederim. Oğuz Atay okumak isteyenler için de iyi bir başlangıç olur kesinlikle. ✉️"Beni anlamıyorlardı. Zarar yok. Zaten beni daha kimler anlamadı." ✉️"Her şeye yeniden başlamak da mümkün değildi. İstesem de mümkün değildi. Nerede kaldığımı unuttuğuma göre, baştan başlamak için de birtakım yetenekler gerekliydi; daha talihli doğmuş olmak gerekliydi meselâ. Yeni bir dil öğrenebilmek için, hiç dil bilmemek gerekliydi." ✉️"Acaba iyi bir şey olacak mı? Hayır, dedim kendime. İyi şeyler birdenbire olur, bu kadar bekletmez insanı. Sürüncemede kalan heyecanlardan ancak kötü şeyler çıkar. Ya da hiçbir şey çıkmaz." ✉️"Korktum. Çünkü 'demek ki' diyemeyeceğim bir yerlere gelmiştim. İçime bir ağrı saplandı. Ne olurdu bir 'demek ki' daha diyebilseydim." Kitabı okuduktan sonra tiyatrosuna gitmenizi şiddetle tavsiye ederim. Sevgili Doğukan Uludağ harikulâde oynuyor ve her şehire de sık sık geliyor. Kitapla kalın, hoşça kalın🪻🤍