Çok güzel, kısa ve anlamlı bir hikayeydi. Yaşar Kemal'in tarzını çok seviyorum. Bu kitabı ve anlatmak istedikleri de çok güzeldi. Ama ben yine de Yaşar Kemal'den daha önce okuduğum efsaneler kadar sevemedim. Kitapta kuşları yakalayıp kafeslere kapatan, daha sonra da…devamıÇok güzel, kısa ve anlamlı bir hikayeydi. Yaşar Kemal'in tarzını çok seviyorum. Bu kitabı ve anlatmak istedikleri de çok güzeldi. Ama ben yine de Yaşar Kemal'den daha önce okuduğum efsaneler kadar sevemedim.
Kitapta kuşları yakalayıp kafeslere kapatan, daha sonra da bu kuşları para karşılığı insanlara serbest bıraktırtan çocuklar anlatılıyordu. Bu geleneğin adı azat buzatmış. Bana çok ama çok saçma geldi. Kitap boyu kuşu yakalayanların, kuşu satın alıp salmak istemeyenlerdeki insanlığı sorgulaması tezatı da bana kafayı yedirtti.
"İstanbulun büyüsü denizinde, yapılarında, göğünde, akarsularında mı yalnız, insanlarında mı? Ya Florya'nın kuşları?"
"Bir mavi kuş vardı, o zamanlar, şimdi gelmez oldu, kökü kesildi zaar. Küçücüktü, bir başparmaktan az iriceydi. Belki de daha iriydi de, insanın kafası makina değildir ki, küçüğü büyük, büyüğü küçük anımsar. Som mavi, güzel, biçimli gagalı, iri kapkara gözlü, lekesiz, yanardöner mavide bir kuştu. Mavisi insanın yüzüne gözüne bulaşır, içine bir aydınlık seli gibi boşanırdı. Dünya aydınlık, güzel, sevinçli bir som mavide balkırdı. Kuşlar geceyi, ay ışığını bile mavilerdi."
"'İnsanlık öldü mü?' dedim.
'Yok,' dedi, 'ölmedi, ölmedi ama, bir şeyler oldu, başka bir yerlerde sıkıştı kaldı herhalde?'
'Nerede kaldı acaba?'
Mahmudun yüzü bir sevinç ışığında şakıdı. İnsanlık belki Mahmudun bu ağız dolusu gülüşünde, bu yürek dolusu sevincindedir, kim bilir, belki...
'Kuşlar da gitti,' dedi Mahmut.
Sonra hiç konuşmadık. Kuşlar da gitti, kuşlarla birlikte de... Ne olacak, kuşlar da gitti."
"İnsanlıktır bu... Kat kattır, en sağlam, en güzel mücevheri en alttadır, soydukça insanlığı, kabuğundan soydukça, bir kat, iki, üç, dört, beş kat, gittikçe aydınlanır insanlık, güzelleşir. Çirkin olan insanlığın en üst kabuğudur. Adam olan hem kendi kabuğunu, hem insanlığın kabuğunu durmadan soymaya çalışır. Soydukça ortalık aydınlanır, soydukça...
'Dur, Mahmut dur.'
'Durmam,' diye bağırdı, 'insanlara söz ettirmem. Olmaz. Bir yerlerde bir şeyler kalmıştır. Durmam, vardır. Parlıyordur. Biz onu bulamıyorsak gücümüz yoktur. O parlak ışığı göremiyorsak, gözümüz içimizin karanlığındadır.'
Umutların öldüğüne iyice inandığın bir anda insanlık, bin-bir yönden açan bir ışık-umut çiçeğiyle birden aydınlanıverir.."
"Sessiz, mavi, geniş, çok uzak bir gökyüzü. İnsan bu gökyüzünü böyle kıyamete kadar kalacak sanırdı."
"Uzaktan, İstanbuldan uğultular geliyor,
kızıl kanatlı yırtıcı kuş Menekşenin üstünde
göğsünü esen yele verip kanatlarını germiş
süzülüyor, önümde İstanbul şehrinin
acımasızlığıın, yitmişliğinin, kendi
kendini, insanlığını unutmuşluğunun, çok
şeyler yitirmişliğinin bir anıt, yüzlerce kuş
başından dikilmiş bir anıtı duruyordu."
(Buradan sonrası kitapla alakalı değil. Bende hatırası kalıcı kalsın, unutmayayım diye yazdım.)
Benim için bu kitabı asıl özel kılan tarafı kitabı alma hikayem. Normalde bu kitabı aylık okuma grubunda okuyacaktık ama ben kitabı alamadığım için bu ay kitabı okuyamayacaktım. Sonra gara annemi bırakmaya geldiğimde beklerken bir kitapçıya girip gezeyim dedim. Yaşlı bir amca vardı sahibi olarak. Bu kitabı görünce gözüm takıldı, hazır burdayken karşıma çıkmışken alsam mı diye düşündüm. Ama sonradan dedim kesin çok pahalıdır, gar sonuçta. Gerçekten de internetten baktım, 25 lira, arkasına baktım 100 lira.
Dedim yine de şansımı deneyeyim, amcaya sordum etiket fiyatı mı diye, o da dedi ki sana indirim yaparım. Ben dedim ki 100 olmaz, o da sen en fazla kaç verirsin dedi. Ben utanmadım, zaten kabul etmez diye 30 dedim fjsjjddk. Ama amca o kadar tatlıydı ki kabul etti, Yaşar Kemal seçmişsin zaten, bu kitap da sana hediyem olsun, al diyerek 30 liraya verdi kitabı. Daha sonra biraz daha tatlı tatlı konuştuk ve gittim. Bu kısacık hikayeyi bu kadar uzuun anlatmamın sebebi şu: Böyle küçük iyiliklere çok düşüyorum.
Aslında tanımadığım, yabancı insanların yaptıkları küçük, tatlı iyilikler/etkileşimler beni çok etkiliyor. O günkü tüm enerjimi değiştiriyor ve ben de insanların hayatlarına böyle dokunmak istiyorum. Yani aslında olay küçük ama bendeki etkisi çok büyük oluyor :)
Zaten bir de sonrasında garda annemin otobüsünü üç buçuk saat bekledik. Ben kitaba orada başlayıp, orada bitirdim. Üç buçuk saat beklerken kafayı yemediysem bu kitap ve amca sayesinde ndjdjdj. İkisine de minnettarım. Bu da böyle bir anı...:)