Evett biraz içimizi dökelim... Platonik aşk, eflatuni aşk, karşılıksız aşk, imkansız aşk... Bu duygu durumu için birçok şey söylenebilir, birçok tanım yapılabilir. Şu an birileri platonik aşkı için üzülüyor, unutmaya çalışıyor ya da yeniden umutlanıyor da olabilir. Nedense platonik seven…devamıEvett biraz içimizi dökelim...
Platonik aşk, eflatuni aşk, karşılıksız aşk, imkansız aşk...
Bu duygu durumu için birçok şey söylenebilir, birçok tanım yapılabilir.
Şu an birileri platonik aşkı için üzülüyor, unutmaya çalışıyor ya da yeniden umutlanıyor da olabilir. Nedense platonik seven insanlara karşı ayrı bir sempatim var çünkü ne hissettiklerini az çok anlayabiliyorum.
Ben de onlardan biriydim bu yüzden kitabı okurken çoğu zaman derin düşüncelere daldım ve keşke 13 yaşındaki bu kız çocuğunu anlamasaydım deyip durdum.
Keşke anlamasaydım diyorum ama aslında platonik aşk çok güzel bir şey. Yani şu an "Benim aşka inancım kalmadı Ela!" diye geziniyor olsam da aslında bu duyguları yaşadığım için şanslı hissediyorum. Herkesin en az bir kere platonik sevmesi gerekiyor diye de düşünüyorum çünkü bu çok masum bir sevgi yaa bir de küçük yaşlarda başlamışsa tadından yenmez :)
Olumlu yönleri olduğu kadar olumsuz yönleri de var maalesef. Mesela bazen bir olayı ona anlatmak istiyorsun ama yok, bir şarkıyı ona dinletmek istiyorsun ama yok, bir filmi beraber izlemek istiyor o film hakkında konuşmak istiyorsun ama yok ve daha nice yoklar türüyor. Sırf bu yüzden bir dönem hiçbir şey yapmak istemedim.
Tüm şarkılar onu hatırlatıyor, tüm filmleri izlemeden önce acaba o da izlemiş mi diye düşünüyorum ya da bir yere giderken acaba bu sokaktan hiç geçmiş mi? Şu an nerede, ne yapıyor diye düşünmekten kafayı yediğim bir dönem olmuştu.
Tabii benim durumum takıntı derecesinde. Yani mümkünse bu kadar takıntılı olmayın çünkü yaşamak zaten zorken ekstra zorlaşıyor.
Birkaç yıl önce kitabı göz gezdirmek amacıyla okuduğumda takıntılı bir kızın mektubunu okuduğumu düşünmüştüm. Gerçi çoğu kişi platonik sevginin takıntı ile aynı anlama geldiğini düşünüyor olabilir. Belki de öyledir bilemiyorum ama şu an takıntılı bir kız değil de ömrü boyunca sevgisini dile getirememiş bir kızın mektubunu okuduğumu düşündüm.
Halbuki zamanında sevgisini dile getirseydi her şey çok farklı olabilirdi. Belki de olmazdı ama en azından denemiş olurdu.
Her ne kadar platonikliği güzel görsem de aslında en büyük pişmanlığım. Bu yüzden cesaretli insanlara ayrı bir hayranlığım var.
Sevginizi korkmadan dile getirin arkadaşlar!
Ya sevginize karşılık verecek yada vermeyecek ama bir şey olacak. En kötü son bile belirsizlikten iyidir.
Neysee kitaba dönelim. Çok rahat bir şekilde okudum yani klasik Zweig kitabıydı ama sonu yarım kalmış gibi hissettim hatta üç hikaye vardı ve ikinci hikayeye geçtiğimde hâlâ mektubu yazan kız hakkında bir şey öğreneceğiz zannettim. Bu yüzden ikinci hikayeye geçtiğimi idrak edemedim.
Bir tek bu kısmı sevmedim onun dışında güzeldi, tavsiye ederim :)