1904'te patlak veren siyasi gelişmeler sonucu, şimdi unutulmaya yüz tutmuş bir savaş gerçekleşmişti; Japonlar Ruslara ağır bir yenilgi yaşatmıştı. Bu savaşın dünya tarihinde önemi büyüktü çünkü bir Asya devleti, o dönem için büyük mü büyük bir Avrupa devletini mağlup etmişti.…devamı1904'te patlak veren siyasi gelişmeler sonucu, şimdi unutulmaya yüz tutmuş bir savaş gerçekleşmişti; Japonlar Ruslara ağır bir yenilgi yaşatmıştı. Bu savaşın dünya tarihinde önemi büyüktü çünkü bir Asya devleti, o dönem için büyük mü büyük bir Avrupa devletini mağlup etmişti. Bu yenilgi, Rusya'da çarlık rejiminin yıkılacağının habercisi olmuştu. Nitekim tarih için çok sayılmayacak yıl sonra Bolşeviklerin isyanı sonucu Ekim Devrimi diye bildiğimiz olay meydana gelmişti...
Leonid Andreyev, tarihin bu önemli savaşı sırasında Rus askerlerinin ve halkının psikolojik çöküşünü anlatıyor. Bu öyle bir anlatış ki dehşetengiz bir sahne canlanıyor zihnimizde; askerler düşman nedir kavramını unutmuşlar ve üniformalı, silahlı bir topluluğu görür görmez kendinden geçercesine saldırıyor, apansız bir mücadele içerisine giriyorlar. Öyle ki Rus Rus'u indiriyor... Japonlar adeta bu hengâmenin içinde hayalet gibiler.
İşte bu noktada siyaseti, politikayı ve devletinin çıkarlarını unutmuş bir topluluk geliyor gözümüzün önüne. Cinnet geçirmiş bir grup... Üstelik nedensiz bir delirme, kendinden geçme değil bu: Askerler, sağduyulu veya mantıklı olup kan gölüne dönmüş çevre karşısında dumura uğramış hissetmek yerine delirmeyi tercih ediyorlar. Böylelikle duygusallık bastırılıyor ve canilik onlar için kaçınılmaz hale geliyor...
Çok çarpıcı, insan üzerinde yoğun etki bırakan betimlemeler sunuyor Andreyev bizlere. İki bölüme ayrılmış bir mektubat gibiydi aslında roman. İlkinde cephede birebir gördüklerine karşın çıldırmanın eşiğindeki bir subayı okuyoruz. O bu korkunç manzarayı "Kızıl Kahkaha" diye adlandırıyor; kan gövdeyi götürürken, gökyüzü kızıllığa bürünmüşken insan durmadan kahkahalar salıyor... Ne dehşet değil mi? Bu tuhaflıkların bahsi geçtiğinde subay cevap veriyor: "Kızıl Kahkaha". Bir virüs gibi yayılıyor bu kızıllık ve ardından gelen kahkaha... Nitekim çok geçmeden deliren bir subayın cümlelerini okuyoruz; biraz buruk biraz heyecanlı...
İkinci bölümse metni subayın kardeşi ele geçiriyor. Onun delirmesine tanık oluyoruz... Bu kardeş daha cephede savaşmadan deliriyor. Çünkü bir virüstü kızıllık ve ardından gelen kahkaha... Rus halkına hepten sirayet edecektir bu savaş çöküntüsü. Çözüm nedir? Birkaç insanın elinde evirip çevirilen politika... Fakat Andreyev, işin bu kısmına girmiyor. Sadece yürekte başlayıp, zihne kadar işleyen bir yangın sonucu kora dönüşen ruhları anlatıyor o...
Kitabı Ruslar için bir ajitasyon metni gibi algılamamak gerek. Edebi bir eser bu. Evrensele ulaşabilir. Öyle değilse bile okuyucu kendi çıkarımlarını yapabilir, şöyle bir göz atabilir tarihe ve günümüze. Afganistan halkına, Vietnam'a, Doğu Türkistan'a, Filistin'e, Hitler dönemi Yahudilerine, Bosna'ya, Japonya'ya, Cengiz'in katliamına uğramış topraklara... Daha sayılmayan binlerce katliama... Evet savaş var, bir de savaş var...
Hepinize selamlar ve iyi günler 🌟