Spoiler içeriyor
Film kitaba dolayısıyla mükemmele çok yakındı. Bana yaşattığı yüksek duygular sebebiyle her türlü takdiri hak ettiğini düşünüyorum. Her bir sahnesinin güzelliğine, oyunculuklara, kostümlere, hikayenin işlenişine hayran olmaktan başka şansım yoktu. Zira Dune kitap serisi benim entellektüel dünyamın zirvesinde yer almakta.…devamıFilm kitaba dolayısıyla mükemmele çok yakındı. Bana yaşattığı yüksek duygular sebebiyle her türlü takdiri hak ettiğini düşünüyorum. Her bir sahnesinin güzelliğine, oyunculuklara, kostümlere, hikayenin işlenişine hayran olmaktan başka şansım yoktu. Zira Dune kitap serisi benim entellektüel dünyamın zirvesinde yer almakta. Fremenlerin hayatını, Dune gezegeninin vahşi doğasını, fremen teknolojilerini ve özellikle de solucanları akıl almaz derecede güzel çektiklerini düşünüyorum. Büyük bir zevkle izledim.
!spoiler!
Filmin son 10 dakikası yüzünden öfkeden gözüm döndü. Dolu bir sinema salonunun ortasında olduğuma bakmadan küfür resitali vermek üzereydim. Baron Harkonnen'i küçük Alia'nın öldürmesi o kadar önemli bir detaydı ki. Alia ve Paul arasındaki ilişki için gerekliydi. Alia'nın gücünü görmemiz için gerekliydi. Üçüncü kitapta Alia'nın Hilkat Garibesi olurken Baron tarafından ele geçirilmesinin alt yapısı olacaktı o cinayet. Fakat böylesine önemli bir detayı yok ederek ciddi bir hata yapmışlar. Elbette film esnasında Alia'nın doğuşuna, büyümesine, fremenler tarafından aldığı tepkilere, büyürken Paul ile gelişecek ilişkiye değinmemiş olmaları bana filmin sonunu değiştirecekleri ipucunu verdi. Ama son saniyeye kadar Alia'nın gelip Baron'u öldürmesini görmeyi umut ettim. Devasa bir hayal kırıklığı oldu benim için. Şahsi fikrim; Anna Taylor gibi ünlü ve dikkat çeken bir figüre ihtiyaçları vardı filmin izlenmesini arttırmak için. Tek bir sahneye onu koyabilmek adına gerçek olması gereken Alia figürünü harcadılar. Gerçekten çok üzüldüm. Hayal kırıklığı doluyum.
Başka eksikler de vardı. Mentat Thufir Hawat yoktu mesela, çok önemliydi o. Paul'un Fremen oluşunu, kaderini kabullenişini ve Cihad'ı başlatmasını birkaç aya sığdırdılar. Halbuki bütün bunlar yıllar içinde gerçekleşti. Chani ve Paul'un bir çocuğunun olması gerekiyordu. Ona 2. Leto adını vereceklerdi ve bebek ölecekti. Paul'un olgunlaşması adına çok önemli bir adımdı o. Bebeğini kaybeden bir baba olmak. 2. Leto öleceğini vizyonlarında gördüğü ilk sevdiğiydi zira. Leydi Jessica ve Chani birbirine tamamen düşman gibi gözüktü. Ama bir noktadan sonra ikisinin de tek istediğinin Paul'ün iyiliği olduğunda anlaşıp müttefik olmaları gerekiyordu. Chani Cihadı istemiyordu ve asi bir karakterdi evet ama Paul kararını verdikten sonra her saniyesinde onun yanında destekçisi olmalıydı. Yoluna taş koymaya çalışan, düşmanlaşan bir figür gibi göstermişler kadını. Sonra, atom bombalarıyla ilk kayalığı delmeleri gerekiyordu ki fırtına ve solucanlar geçebilsin...
Böyle epey eksik sayabilirim kitabın çok büyük bir hayranı olarak. Kitabı olduğu gibi filme yansıtamayacaklarını söyleyenler olacaktır. Ben buna inanmıyorum. İnanın bana bunlar kitaptaki yansıtması zor olan kısımlar değildi. Her bir karakterin özünü, içinde yaşadıkları evrenin işleyişini bize olduğu gibi aktarmak zor olan kısımdı. Bunu başardılar. Sonsuz teşekkürler ediyorum. Ama değiştirdikleri bu şeylerin arkasında bir mantık göremiyorum. Frank Herbert olsaydım gerçekten çok üzülürdüm. Senaristleri karşıma alıp bunu niye böyle yaptınız diye sorma şansım olsaydı keşke. Öfkem dinerdi biraz.
!spoiler sonu!
Kitabı okumayanlar için anlaması zor ve boşluklarla dolu bir film olabilir diye düşünüyorum. Zira benim için filmi bu kadar etkileyici yapan şey kitapla olan bağım. O yüzden tavsiyem, özellikle beğenmeyenler için, kitabı okuyun ve filmi tekrar izleyin. Kimi noktada kitabı okurken insanın hayal gücünde canlananlardan daha güzelini perdeye dökmeyi başardıklarını göreceksiniz.
Bana hissettirdikleri ve kalbimdeki yeri dolayısıyla,
10/10