40k günlükleri Watchers of the Throne serisi ile yine buradayım. Çok uzun bir yazı olacak. 40k öncede bahsettiğim gibi kitapların çıkış tarihine veya olayların kronolojisine göre gitmeye kalkarsanız belki de ömrünüzün yetmeyeceği bir seri, dolayısıyla keyfim ve kahyası nasıl isterse…devamı40k günlükleri Watchers of the Throne serisi ile yine buradayım. Çok uzun bir yazı olacak.
40k öncede bahsettiğim gibi kitapların çıkış tarihine veya olayların kronolojisine göre gitmeye kalkarsanız belki de ömrünüzün yetmeyeceği bir seri, dolayısıyla keyfim ve kahyası nasıl isterse bende o sırayla gidiyorum.
Heresy saga her ne kadar favorim olsada biraz dallanıp budaklanmak lazım.
Bid’at’tan 10.000 yıl geçmiş Imperium çeşitli tatsız olaylar sonucu tam olarak yobaz ve bağnaz Lorgar’ın orijinalinde denediği için cezalandırıldığı bir sisteme esir olmuştur.(bunları daha önce anlattık bkz. Know no Fear, Monarchia, First Heretic vb)
İnsanlığın İmparatoru onbin yıldır altın tahtına mahkum, komada. Bid’attan kalan hain lejyonlar Ezekyle Abaddonun liderliğinde kara ordu (black legion) adı altında 13.kez düzenledikleri seferde aşırı tahkimatlı bir Çanakkale gibi düşünebileceğimiz Cadia’yı hedef almaktadır. Cadia ve Armageddon gibi gezegenler warp dar boğazının önünü kesen ve sürekli tahkim-destek ile kalelere dönüşmüş, imperyal muhafızlara namlı askerler yetiştiren, yiğidin harman olduğu yerlere dönüşmüşlerdir. (Armageddonda neler olduğuna dair Hellsreach yazımda ufak bakışlar mevcut) Ancak bu sefer durum ciddidir. Milyonlarca gezegene hükmeden İmperiumun merkezi Terra’da bürokratlar arasında gerginlik ve panik hakimdir.(Bir şehrin nüfusu milyarlarla ölçülmektedir varın siz düşünün milyonlarca gezegenlerin nüfusunu) İşte hikaye tam burada yine alışılmadık bir şekilde, ortadaki adam ile başlar. 3 karakter arasında gider gelir.Wh40k yazarlarının ekseriyeti tecrübelidir böyle kararlar almaktan çekinmezler.
Lev Tieron başvekil diyebileceğimiz, çeşitli periyodik bakımlarla ömrü uzamış 80 yıldır Terranın lordlarına başvekillik, arabuluculuk yapmakta olan, bürokratlığın kitabını yazmış, kalem üstadıdır. Hikaye bir askerin değil, yukarılarda kuklacılık oynayan bürokratların gözünden başlar. Tieron kurduğu düzende 12 lordu şöyle böyle idare ederken arada güçlenmiş bir politikacı. Bir gün astropat lordu kendisini ziyaret eder ve hiç görülmedik bir şekilde ürkmüştür. Cadiaya baktıklarında birşey göremiyor, paniğe kapılıyorlardır. Tieron bunun üzerine kendisini o kadar da ciddiye almasada İmparatorun canından bir parça olan ve sarayın has muhafızları Custodeslerin emirlerini değiştirerek onları sahaya sürmek istemektedir. Custodesler el imalat, imparatorun genetik mirasçıları ve korkunç muhafızlardır. Politika ve imperium kurallarının dışındalardır. Ne Lordlar kamarasına oturmak ne de emir almak isterler. Tek işleri babalarının dileğini yerine getirmektir ancak yetim kalmışlardır. Tieronun kendini dahi şaşırtan cesur kumarları sayesinde bir anlaşmaya varılır.
Hikaye birden makas değiştirir ve kendimizi bir anda Tanau Aleya isimli bir it-köpek-rezil-kepaze avcısıyla buluruz. İşte burada bir es vermek isterim. Malum geçtiğimiz gün 8 Mart, peki nedir bu 40k kadınlarının hali. Kadınlar, kadınlarımız. 40k uğursuz diyebileceğiniz kadar mecbueiyetlere bağlıdır. Cinsiyet rolleri bulanıktır zamanın şartlarına göre şekillenir ve bu tartışmaya açık değildir. Aleya, Suskun Hemşirelerden bir avcıdır. Malum gençler çok hemşire dediysek sağlık görevlisi anlamında değil kız kardeş anlamında hemşiredir. Zira kendisinin elinde iğne değil kılıç, antibiyotik değil alev silahı vardır. Bu suskun bacılar ile harp bacıları farklı gruplardır.(Bacıyan-ı Rum gibi bişey) Harp bacıları siyasi otoriteye ve kiliseye bağlı, aşırı büyük ve farklı tarikat ile amaçlar barındıran bir grupken Suskun bacıların tek işi, hokkabazdır, influencerdır, youtuberdır, fenomendir bilimum iti köpeği warp müptezeli psykerini temizlemek yerine göre esir almaktır. Ancak bidattan sonra yavaş yavaş uzaklaştırılmış adeta witcher muamelesi görmektedirler. Şu ana kadar genelde kadınlarda gördüğümüz nevi şahsına münhasır ve imparator tarafından araştırılması kurcalanması yasak olan “pariah” “parya”(en alt tabaka demek) genine sahiptir. Bu ablalar jammer işlevi görerek yukarıda bahsettiğim itin köpeğin wi-fi bağlantısını keser. Dolayısıyla sevilmezler, varlıkları içgüdüsel bir şekilde canlıları rahatsız eder, özellikle de warp-hassasiyeti olanlar için işkencedir. Bu sebepten imparatorun direk kendine bağlı olarak silahlandırılmış ve itin köpeğin üzerine salınmışlardır. Ciddende konuşmama yeminleri vardır, detaylarını bilmediğimiz bir işaret dili kullanırlar. Bu bacılar kara gemiler ismi verilen gemilerle bu iti köpeği toplar kimini yetiştirmek, kimini imparatora kurban etmek(evet ciddili kurban. Çünkü taht imparatorun tüm psyc gücünü emmektedir) üzere terraya götürürler. Aleya bu toplayıcı gruptan değil, uzak ve küçük bir gezegendeki avcı gruplarından birine dahildir. Hızlı ve öfkelidir. Düşünme ve aksiyon alma şekli korkutucu derecede gençliğime benzemektedir. Bir baskın sonucunda teşkoya uyanan Aleya karargahına döndüğünde geride kalan bütün psykana anathemaların öldüğüne şahit olur, ancak bir astropathın cesedinin yakınında bulduğu bir şifreli mesajda“kızlarını eve çağırıyor” ibaresini görünce, kelimenin tam anlamıyla gemisinin tayfasının hayat sinemasını skerek Terraya yola koyulur. Yolda kara gemilerin biri tarafından yolu kesilir, Custodes kumandanının bütün bacıları Terraya çağırdığını öğrenir, kara gemi cephanesinden witcher teçhizatını güncellediği gibi Terraya bastırır.
Yine burada hikaye makas atar, kendimizi Custodeslerden Valerianla buluruz. Valerian daha önce Tieron ile bahsi geçen pazarlıklarda bulunan bir muhafızdır. Daha önceden tanırız kendisini. Bir gün kardeşlerinden birinin istiare sonucu kendi adını görmesiyle taht muhafızlığı görevi kendisine gelir ancak ulvi bir sebepten dolayı içeriye adım atamaması ile birlikte depresyona girer. İmparatorun kendisini layık görmediği ve istemediği düşüncelerine kapılır. Custodeslerin zincirini çözmek için yapılan oylama sırasında acı haber gelir, Cadia düşmüştür. Altın tahtın ışığı sönmüştür. Herkesin aklında “imparator ölmüş müdür?” Sorusu hakim Terrada isyanlar başlamış. İmparatorun ışığının yokluğunda it-köpek-hokkabaz Bidattan beri görülmemiş olmalarına rağmen bizzat Valerian tarafından görülmüş ve katledilmiştir. Durum bu olunca engizisyon Lordu Arx tarafından daha sonra arx doktrini olarak anılacak olan savunma düzenine geçilir ancak, kazan kaynamaktadır. Savaş başlamıştır.
Tekrar Tierona atlarız. Artık bütün nüfus gibi Tieron kabuslardan uyuyamamakta. Duruma yetişememekte, iyiden iyiye panik olmaktadır. Artık taraf olan Tieron, İmparatorunda belirsiz hükmüyle bir çılgınlık ile asıl savaşın beklendiği Lunaya yani aya çıkar. Yaşlı, bitkin bir adamdır. Savaş alanına varana kadar harap olur. Vardığında ise çocukken çizimlerini gördüğü, bidattan kalan bir yiğit görür. Önce işlemeli zırhını, sonra dev cüssesini, mavi gözlerini görür, gözleri dolar. Karşısındaki Bidat sonunda bir diğer primarch tarafından komaya sokulan 10.000 yıldır uyuyan Roboute Guillimandır. Bütün kahpelere kırbaç vurmak için uzak diyarlardan, soğuk zindanlardan, harplerden geçerek gelmiştir ve resmen imperiumun “Lord Commander”i imparatorun intikamının peşindeki oğludur. Tieron gözyaşları ile Guillamanın ekürisine katılır gerisini hatırlamaz. Guillimanın Terra baskınında savaşına da şahit olunca hem olanlardan hem korkudan kendine gelemez. Artık işler çığrından çıkmış Aleya, Valerian ve Guilliman savaş alanındadır. Aleya ile Valerian yan yana durdukları anda anlarlar ki bu amaç için yaratılmışlardır. Aleyanın parya geni iti köpeği bastırmakta, Valerianın duraksız ve üstün genetiği bütün iti köpeği dağıtmaktadır. Dillere destan bir direniş sonrası Terrada savaş kazanılır. Her kriz anında kahramanlar gibi kepazelerde ortaya çıkar. “Hani kökbüre?” Diye sorduğunuzda cevap veremeyecek olan bir kaç Lord, Guillimanın varlığından rahatsızdır. Seride en civcivli konulardan biri olan Guillimanın taht odasına girdiği sırada, Lordlar kulaktan kulağa fısıldamalta ve paranoyak önlemler almaktadır. Tieron içten içe yönetime inancını kaybeder. Guilliman tamda Lordların korktuğu gibi “İndomitus” seferini planlamaktadır, “kökbüre oradadır”, galaksinin karanlığı İmparatorun ateşinde yanarak aydınlanmalıdır. Terraya yapılan saldırı Terra için değildir. İmparatorun ışığının dönüşüyle Guilliman farkeder ki saldırı Terraya gelen yolları sefer için kullanmak değil, Terrayı hapsetmek içindir. Aleya ve Valerian tecrit emirlerini dinlemeyerek 33 bacı 10 custodian ile en yakındaki üs baskınını engellemek için yola düşer. Bir küçük başarı için ölecek üzere olduklarından Valerianın vedası üzerine Aleya sessizlik yeminini bozar. Son sözleri “in His name” dir.
Hikaye bir çok farklı açıdan bakılarak gittiğinden size bir çok farklı yönde sunar. Tieronun korkak ve bürokratik alışkanlıkları, Valerianın sonsuz görev bilinci ve mükemmeliyeti, Aleyanın yöneticilere öfkesi ve kardeşlerinin kederi süzgeçlerinden geçen aynı olayları izlersiniz. Yöneticilerin belki kişisel çıkarları, belki yedikleri haltlara olan sonsuz güveni ve aşk hali ile Guillimandan çekinmeleri. “Hani kökbüre” sorusuna iyi-kötü niyet, beceri-beceriksizlik fark etmezsizin cevapları olmayışını anlamak istememelerini, bilenlere diş bilemelerini izlersiniz. Guillimanın ekürisinde bulunan Azize Celestine dahi bürokratları korkutur. Çünkü gücünü bizzat imparatordan alır. “Kökbürenin” yerini kimin bildiğini ıspatlar niteliktedir.
“Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin….
İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen,…. “
Gibi satırları yazdıranın ne olduğu işte burada gizlidir.
Sonuç kısmı yorumda. Baya özet geçip kısaltmaya çalışsamda sığmadı.