Spoiler içeriyor
"Işcinin evinde olduğu gibi, köylünün evinde de, onursuzluğun sillesini yemiş, adeta yağ lekesi gibi her yere yayılmış, zincire vurulmuşçasına bilek gücüne bağlanmış halde kölenin kendisini dahi beslemeye kafi gelmeyen o lanetli emek vardı." 128
"Hakkı ödenmeyen, aşağılanan, adaletsizce paylaştırılan emek,…devamı"Işcinin evinde olduğu gibi, köylünün evinde de, onursuzluğun sillesini yemiş, adeta yağ lekesi gibi her yere yayılmış, zincire vurulmuşçasına bilek gücüne bağlanmış halde kölenin kendisini dahi beslemeye kafi gelmeyen o lanetli emek vardı." 128
"Hakkı ödenmeyen, aşağılanan, adaletsizce paylaştırılan emek, insanın asil, mutlu ve zinde yanı olması gerekirken bir işkenceden, bir ayıptan ibaret kalıyordu." 138
♤
"Ne diyeyim... Bu kör olası dünyayı önüne katıp götürecek olan o gerçek ve adalet kasırgası bir türlü gelmedi diyorum." 80
Öncelikle kitabın ikinci cildini Raf bir türlü eklemedi. Ben de başka bir yayınevinin aynı safya sayılı ikinci cildini ekledim. Aslında iki ayrı kitap olarak değil de aynı isim altında verilmesi iyi olurdu.
Kitabın konusu da Emile Zola'dan başka kitaplar okumuş insanlar için tahmin edilebilirdi. Sosyalizm üzerine yazılmış ve bir ütopyanın nasıl baştan kurulup korunduğunu anlatmış. Bu hayat tipine ütopya diyorum çünkü hiçbir sorun olmadan, hapishanelere bile gerek kalmayacak bir sistem düşünemiyorum. Çünkü sistemlerin mükemmel olmasından ziyade, insanların yapısının mükemmel olmaya izin vermeyeceği sorun.
Insanlar içlerinde birer kötülük ve bozukluk taşırlar. Düşüncede kardeşçe paylaşımlar, halkın refahı için sermayenin değersizleştirilmesi mümkün görünüyor olabilir. Hatta kitabı okuyup bitirenler bu kadar kolay olduğuna şaşıradabilirler. Ancak insanı gerçek anlamda yansıtan tek bir karakter yer alıyordu kitapta. Ragu... Sermaye sahiplerine söven ancak ortadan kaldırılmasına sıcak bakmayan biridir. Çünkü herkes gibi eşit şartlarda yaşamak istemez. Bir gün zengin olup sermaye sahiplerinin yerine çöreklenmeyi hayal eder.
Germinal kitabı kadar ağır ilerliyordu. Ancak bu durağan ya da sıkıcı olduğu anlamına gelmiyor. Ikisinde de yazarın kafasındaki sosyal yapının gelişimini okumak keyif vericiydi. Yazarın başka kitaplarıyla da tanışmayı iple çekiyorum.
"Kadın ve erkeği daha küçük bir çocukken birbirinden ayırmak, farklı farklı eğitimlerle birbirini hiç tanımadan yetiştirmek demek onları birbirlerine düşman etmek, doğal çekimlerinin gizemiyle kışkırtmak, sapıklığa teşvik etmek, sonsuz bir yanlış anlaşılma içinde kadını suskun, erkeği saldırgan yapmak demek değil midir? Barış ancak bu iki cinsin, dost bir şekilde, hayatı aynı kaynaktan öğrenmesiyle, onu yaşaması gerektiği şekliyle akıllı ve sağlıklı bir şekilde yaşamak adına aynı yola baş koymasıyla doğacaktır." 234
"Dinler, ödevlerini yerine getirdikleri zaman, insan gelişmesinin tespit ettiği anda nasıl ölürse öyle yavaş yavaş, eceli gelerek ölüyorlar. Bilim bütün mezhepleri teker teker yok ediyor, artık insanlık dini doğmuştur ve bütün dünyayı içine alacaktır!" 322