Tek kelimeyle muhteşem bir film olduğunu düşünüyorum . Kuzey İrlanda'nın Birleşik Krallıktan bağımsızlığını talep eden IRA ( Irish Republican Army ) örgütü üyelerinin cezaevinde maruz kaldığı işkenceleri konu alıyor . Filmin büyük bölümünde diyaloglar yok . Diyalog kısmını papaz -…devamıTek kelimeyle muhteşem bir film olduğunu düşünüyorum . Kuzey İrlanda'nın Birleşik Krallıktan bağımsızlığını talep eden IRA ( Irish Republican Army ) örgütü üyelerinin cezaevinde maruz kaldığı işkenceleri konu alıyor .
Filmin büyük bölümünde diyaloglar yok . Diyalog kısmını papaz - Bobby Sands konuşmasında bir çırpıda halledivermişler . Yine de sıkılmadan dikkatle dinledim . Davası uğruna kendini açlıkla ölüme terk eden bir insanın motivasyonunu dinliyoruz çünkü . Özellikle dünyadaki sol grupların bu tip eylemlerine bir türlü anlam veremiyordum . Ancak amaç farkındalık oluşturup kamuoyu tepkisi almak olduğu için aslında anlamak mümkün . Bobby Sands'in bu isteği de başarılı olmuş olacak ki sürecin sonunda yıllar sonra kendisi hakkında yapılmış bir filmi ve 1998 Belfast Anlaşması'nı konuşabiliyoruz .
Filme bir de gardiyanların gözünden bakılmış . İşkenceci gardiyanlar da durumdan hoşnut değil ve IRA gibi tehlikeli bir örgütten her an kendilerine bir eylem olabileceğini bilerek yaşıyorlar . Filmin başındaki gardiyan bana ülkemizden bir hikaye hatırlattı biraz uzun olacak ama anlatmak istiyorum .
Geçmişte Diyarbakır Cezaevi dünyanın en tehlikeli hapishanelerinden biri olarak gösteriliyor . Burada doğudaki terör olayları yeni yeni palazlanırken darbeci Kenan Evren olaya siyasetçi gözüyle değil asker gözüyle bakıyor . Kurunun yanında yaşın da yanmasını umursamayan zihniyet suçlu kadar suçsuzun da hapse atılmasına ve işkencelere maruz kalmasına sebep oluyor . Bu cezaevinin başında ise Kenan Evren'in prensi yüzbaşı Esat Oktay Yıldıran var .
Esat Oktay Yıldıran'ın Türkçe bilmeyen mahkumlara bir gecede İstiklal Marşı , Gençliğe Hitabe ezberletmesinden tutun , köpeği Jo'yu mahkumların cinsel organını ısırması için yetiştirdiğine dair onlarca iddia var . Mahkumlardan dinlediğim kadarıyla köpeğinin kulübesinde yatırmaktan tutun jop sokma , diş çekme gibi farklı işkenceler uygulanmış . Peki sizce burada işkence gören , sakat bırakılan insanların birçoğu hapishaneden çıkınca ne yapıyor ? Kenan Evren'in beklediği gibi siz haklıymışsınız deyip sorunun çözülmesine sebep olmuyor tabi ki . Rövanş alma isteğiyle dağa çıkıp pkknın kurucu üyeleri oluyorlar ve bu ülkenin topraklarında yıllarca en büyük sorun güvenlik oluyor . Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki halk örgüt - devlet arasında sıkışıyor , kimisi zorla köylerinden göç ettiriliyor . Pkk bu ülkenin metropollerinde canlı bomba patlatıp işine giden bir mavi yakalıdan tutun kundaktaki bebeğe kadar binlerce insanın hayatını kaybetmesine sebep oluyor .
Bir sorunu zor kullanarak bastırmaya çalıştığımızda o sorun şiddetlenerek daha da büyük şekilde ortaya çıkıyor . Tabiki Diyarbakır cezaevinde yaşananlar bu sorunun tek sebebi değil ama çözümü olmaktan da çok uzaktaydı . Geriye dönüp baktığımızda elde avuçta halen bir türlü gelişmeyen doğu illerimiz , stabil olmayan siyasetimiz ve 40 binden fazla insan kaybımız var .
Bugün hayatında savaş görmemiş , oturup evinde bilgisayar oyunu oynayan , kendine ittihatçıyım deyip " zulme karşı mukavemet " naraları atan tatlı su milliyetçisi yaşıtlarım ise bu yüzbaşının bir kahraman olduğunu düşünüyor . Bu arada kendisi 1988 yılında İstanbul'da bir otobüsteyken eşi ve çocuğunun gözleri önünde suikasta uğrayarak hayatını kaybetmiştir . Ara ara da siyasilerimiz bu mevzuyu ısıtıp önümüze koyuyorlar zaten .