Mahallenizin dost canlısı olmayan 40k loremaster’i Brother Kona klasik ve çok uzun(!!!) 40k gönderileriyle yine karşınızda. Yine, yeni, yeniden kimsenin oralı veya fikrinin olmadığı bir 40k yazısı, ancak ve ancak batan gemilerden doluşanlarla dizisi neyin çıktığında, babadan 40kcılar türeyince kıymeti…devamıMahallenizin dost canlısı olmayan 40k loremaster’i Brother Kona klasik ve çok uzun(!!!) 40k gönderileriyle yine karşınızda. Yine, yeni, yeniden kimsenin oralı veya fikrinin olmadığı bir 40k yazısı, ancak ve ancak batan gemilerden doluşanlarla dizisi neyin çıktığında, babadan 40kcılar türeyince kıymeti anlaşılacak bir kitap…
40k serimi şöyle veya böyle okuyanları bu güne kadar hep korumaya üzerlerine kürekle “lore” atmamaya, yazıya yaymaya çalıştım. Buraya kadar… Bundan gayrısını lore açıklamadan anlatamam. Aşırı özet geçip belini kırmak pahasına başlıyorum.
İmparator bugünün Osmaneli-Mihailgazi-Kütahya üçgeninde m.ö 8-10bin arasında doğmuştur. İnsanlığın en güçlü psyker’idir.
Fiziksel evrenin bir de maddiyatsız bir karşılığı vardır. Canlılar buradan “warp/psyk” çeker ve işler. Ekseriyetle bu yetenek çok kısıtlıdır. Maddiyat ve aksi birbirine ekstrem şartlar dışında karışamaz ancak yankı yapar veya işlenebilir.(biraz D&D alt alemleri mekaniklerine benzer) Fiziksel evrende yaşananların iz düşümleri warpta mevcuttur.
İnsanlık altın çağını Cybernetik isyan ve uzayda seyahat etmelerini engelleyen warp fırtınaları sonucu geride bırakmış, koloniler birbirne girmiş veya tükenmiş, Terra(Dünya) binlerce yıldır kaos ve savaş içerisindedir. İmparator binlerce yıl boş durmasada bilemediğimiz bir sebepten 30k yıllarına yaklaştıkça “skrm sizin yapacağınız işi” diyerek meseleyi “tamamen” kontrol altına almaya karar verir. Dünyayı yavaş yavaş ele geçirmeye ve 40k imperiumunun temellerini atmaya başlar. Gen-zanaatlerinde usta olan imparator ordan burdan ganimet olarak topladığı başka bilim insanlarıyla kendisine hizmet edecek zorlu askerler yaratır. Bunların ilki Custodesler olup, el imalatı ve nev-i şahsına münhasırlardır. Seri üretimi yok, olsada aday olacak çocuklar o kadar bol değildir. İkincisi ve standart seri üretim prototipi olan halk arasında “Yıldırım Ordusu” olarak bilinen Cataegislerdir. Cüsseleri ve dizayn edilmiş metabolizmalarıyla son derece güçlü ve etkili olmalarına rağmen bahsettiğimiz Warp durumlarına karşı aşırı dirençsiz hatta ve hatta etkisinde kalabilmektedirler. Yetişkin tekno-barbarlar arasından seçilir ve yaratılırlar. Terrayı birleştirmek için verilen İttihat Savaşlarının pis kısmı hep bunlara denk gelmiştir. Ama sıyırmaya müsait oldukları için tek şikayetleri ömürlerinin teknik olarak çok uzun olmamasıdır.(Custodesler eceliyle ölmezler örneğin)
Terra’nın sivil yönetimi “Baş Efendiler”(Highlords) tarafından düzenlenir.(Kendileriyle Watchers of Throne serisinde tanıştık)
Astartesler ise “Uzay komandoları” olup imparatorun seri üretim, dengeli, taktik ve strateji kabiliyeti yüksek, vurucu gücüdür.
Buraya kadar sağ kalan, sorusu olan varsa yoruma gelsin.
Hikaye Başefendi Kandawire hanımın tahminen Elazığ-Erzincan yöresinden Ağrı dağına yolculuğu ile başlar.Baş efendi bu radyoaktif hiçliğin ortasına yürüyüş yapmaya gelmemiştir. İmparator henüz Terrayı birleştirmemiştir ancak artık başarabileceği kesindir. İmperiumda tatsız söylentiler dolaşmaktadır. Cataegis birliklerinden aylardır ses çıkmamaktadır. Kandawire dağın tepesinde bulduğu savaş alanına bakakalır. Tanımadığı ekipmanlar da vardır. Milletin götünde ayı bağırırken sivil yöneticilerin düştüğü bazı legalist hatalara düşerek İmparatorun ilk göz ağrısı, efsane Custodes Constantin Valdor ile çocukça bir oyun oynama fikrini nedense mantıklı bulur.
Valdor, saray ve başkent inşaası için himalayalara cepheden geri gönderilmiştir. Kendinden sonraki Custodeslerin tarzını o mu belirlemiştir yoksa imparator öyle mi dizayn etmiştir bilinmez, Valdor, sakin, dengeli, poker surat bir tiptir. Kandawirenin “eğer sivil yönetime hesap vermezseniz sizde sıradan bir diktasınız” söylemini 1000kmden görmüş ve oyuny oynamaya gönüllü olur. Kandawire kendisi ile görüşür. Cataegisler hakkında bilgi alır. Valdor, Cataegisleri dengesiz bulmakta, erken dönem savaşlardan yadigar bir iki isimden biri olduğundan çeşitli örneklerle kendini açıklar; Ushotan ve Cataegisler kontrol edilmesi zor, duygusal ve biyolojik olarak stabil olmayan askerlerdir. Ancak nerede oldukları sorusunu gümbürtüye getirir. Olay hararetlendikçe Kandawire konuyu imparatorun deneylerine, primarchlara getirir, Valdor ise ezici varlığınında verdiği sersemletmeyle “yeni generaller düşünmüyoruz” diyerek konuyu kapatır. (Sizde altın zırhlı, el yapımı ve yüzyıllardır savaşan bir devle aynı odada yalnız otursanız fazla metin olamazdınız)
Kandawire idealist bir şekilde legalist olmak için bu konuşmaları yapmaktadır, kendisi zaten ikna olmuştur. Ushotan ile temasa geçmiş, İmparator yokken henüz kurulmakta olan başkenti ele geçirme planları yapmıştır. Hikaye bizi bir anda Astarteslerin anası gen zanaatkarı Amar Astarteye götürür. Astarte yıllardır çeşitli savaş lordları için genetik askerler imal etmektedir, sonunda imparator tarafından tutulur. İmparatorunda engin imkan ve bilgisiyle doğdukları günden itibaren biletleri kesilmiş Cataegislerin yerine daha stabil bir ordu için çalışmaktadır. Daha fazla işi karıştırmamak için şuan girmediğim konulardan ötürü yıllar önce yaşanan bir elim olay(primarchların dağılışı) Amar Astarte korkudan kafayı ciddi ciddi sıyırmıştır.
Primarchlar olmadan Astarteslerin zamanla Cataegislerden daha büyük bir sorun olacağının farkında olan Astarte, darbe sırasında “kendi çocuklarına” kıymaya kalkar, projeyi yok eder ve intihar eder.
Darbe başlamış, gözler yetersiz sayıdaki Custodeslerdedir. Saray düşmek üzeredir. Karlı gecenin karanlığında Valdor ve Ushotan karşı karşıya gelir. İmparatorun iki en büyük savaşçısından sadece biri canlı çıkacaktır.
“Sen bile hepimizi alaman Valdor” diyerek erkenden sevinen Ushotan Valdor’un “ben size yeni general yok dedim, ordu yok demedim” çıkışıyla çarşıyı karıştırır.
Ameliyat dikişleri henüz üzerinde, taze astartesler yeni nesil zırhları içerisinde mevzuya giriş yapar. Valdor herşeyi önceden bilmektedir(okurken bende anladım btw) ve eski dünyayı ilk lejyona kurban etmektedir. (First legion Dark Angels’ın seriye girişi) henüz eğitim ve biyolojik güçlendirmeleri bitmemiş acemi Melekler her dakika exp kasarak Cataegislerin kökünü kazır.
Valdor ise Ushotan ile vs’sinden aklında kalan“imparatorun senden alabileceği bir şey kaldı mı?” sözünü düşünmektedir. Ushotan bir noktada haklıdır kötü dahi olsa Ushotan yaşamıştır. Valdor ise şüpheli…
Mühürdar Malcador’un teşrifiyle aslında bu yaşananların İmparatorun çokta dükünde olmadığını anlarız. İmparator çoktan gözünü Kandawirenin bile tahmin edemediği diğer gezegenlere dikmiştir. O sadece dünyayı değil bütün insanlığı birleştirecektir. Bunun için Ay’daki Selenar genetik tarikatlarına ihtiyaç vardır. Malcador görüşmelerden gelmiştir. Yeni ordu hazır değildir, çok daha büyük sayılar gerekmektedir. Astartenin yok ettiği herseyi Malcador ve İmparator çoktan almışlardır.
Herkes Kandawirenin dediği gibi aslında bir ilüzyon içindedir. İmparatorun planları Terradan, sivillerden herşeyden büyüktür. Bunu da başkalarına emanet etmeyecektir. Kitapta bir kez bile gözükmeden reis yine yapacağını yapmış. Kendisini tanıyanların iddia ettiği gibi cesur kumarlar oynamaktadır. Normalde hikaye özetlerini sevmem ama bu karmaşada hem siz kendinizi yakmayın diye hem de havada kalmasın diye özet geçip öyle yorum yapacağım.
Aslında daha önceden kulağımıza çalınandan aşırı farklı birşey olmuyor ama detaylar bir 40kcının hobisidir. Valdor, Malcador, Astarte,Ushotan isimlerini ve 80lerden sorulan beri ulan bu İmperium nasıl buraya geldi sorusunun resmi cevabıdır bir bakıma. O yüzden önemlidir, e birazda fanservistir. (Şahsen 30kda Valdor yürüyüşe çıksa onu da okurum). Bazı diğer warhammer eserleri gibi tartışmalı derinlikler değilde, tartışmasız kesinliker vardı. Kandawirenin şüphelerinin gerçek olduğunu bu kadar warhammer okumasamda bilebilirdim. İmparator elbette ki Ushotanın biletini kesecekti, tekno barbar lordlar direnecekti, 38k yaşında bir adamdan söz ediyoruz. Elbette etrafı gibi düşünmeyecek onları zorlayacaktı. Bu bir plot twist değildi. Gerçek dünya pratiğinin ayak sesleriydi. Böyle ilginç zamanlarda çıldırtıcı derecede basitlikler olurdu. Velhasıl kelam yeni başlayanlara değilde ağzına kan değenlere hitap eden bir ara eserdi.
Edit: Aslında çok daha fazla irdelemek istediğim şahsi konular vardı ama okuyana acıdım biraz yavan kaldı.