Creed aslında hakkında çok yazmak istediğim bir yapım değil. Anlatacaklarımda filmin çok ön plana koyduğu şeyler değil. Creed aslında sinemada defalarca örneğini gördüğümüz bir başarı/pes etmeme hikayesi. İnanılmaz film teknikleri, deli dehşet yenilikler falan da içermiyor. Ama işini iyi yapıyor.…devamıCreed aslında hakkında çok yazmak istediğim bir yapım değil. Anlatacaklarımda filmin çok ön plana koyduğu şeyler değil.
Creed aslında sinemada defalarca örneğini gördüğümüz bir başarı/pes etmeme hikayesi. İnanılmaz film teknikleri, deli dehşet yenilikler falan da içermiyor. Ama işini iyi yapıyor. İyi bir ekip, iyi bir kadro, üzerine çalışılmış hikaye ile “yeni” bir şey olmasa bile başarılı bir yapım olarak karşımıza çıkıyor. Popüler kültürde derin bir yeri olan Rocky’den de el alan yapım, ağırsiklet boks şampiyonu Apollo Creed’in gayrimeşru oğlu Adonis’in hikayesini anlator, artık pek popüler olmayan bu tarz filmleri de tekrar gündeme getirmişti çıktığında.
Gelelim benim bakarken gözüme takılanlara…
(Buradan sonrası ağır Brother Kona içerir)
Önce teknik dövüş sahneleri ve koreografileri de mi incelesem dedim sonra çok uzun olur ve elbet youtubeda biri yapmıştır diyerek vazgeçtim.
Sahne sahne gideceğim
-Adonis’in ilk başta neden dövüşmek istediği pek belli değildir, bu janranın raconundan mıdır diye düşünürken Don işi bırakır ve Duke’un boks salonuna giderek meydan okur. Duke orada “bu çocuklar hayatta kalmak için buraya geliyor” dediğinde Adonisin kafası çalışmaz. Ortaya iddia koyduğu anda ringten biri hiçbirşey sorgulamadan dahil olur çünkü yaşamak için gelmiştir ve açtır. (Birilerini döverek cool olmaya çalışmamaktadır çünkü. Serseri değil dövüşçüdür, ihtiyacı vardır.)
İşte orada ilk devirdiği adamdan sonra Şampiyon namzeti kendisine posta koyduğunda bi durur ancak geri basmaz. İşte orada Adonis’in de aç olduğunu anlamalısınız. Henüz kendisi ve çevresi bunun adını koyamamıştır.
-Bu işlere bakış hep çok “normal”dir. Çok dövüş filmi izleyerek, çalımlı laflar, agresif hareketler sözler edinerek veya iki kavga ederek anlaşılmaz. İşin bazen dövüşenin bile sonradan anladığı derinlikleri vardır. Adonis henüz anlamadan açtır.
-Annesi tartışırken “ sen babanın bir parçasısın ama o olmak zorunda değilsin” dediğinde Adonis aslında bunu ilk defa düşünmez yüzünde garip bir ifade vardır. İşte o Apollo olmak istemek değil, ola-bilir mi ile ilgilidir. Açlık dedik ya işte milisaniyelik reflekslerinin onu yönlendirmesine, yıkıcı hissetmeye, bunu da dışarıya karşı test etmeye bir ısırık alıp onu beslemeye ihtiyacı vardır.
-Bianca ile yakınlaşmalarında Bianca müzik yaparken “yaşadığını hissettiğinden” bahseder. Donie ise yaşıyordur zaten ve bu onun dışa vurumudur. O yüzden finans kariyeri, müzik vb peşinde değildir.
-Rocky mezarlıkta iken gözünüze “yaşlı kurt” gibi gelir. Dişine değen kanın peşinden gitmiş, akıllanmış ve yorgundur. Ama hala kurttur. Genç dövüşçüyü reddetmek içine sinmemiştir. Çünkü bir şeyler görmüştür. O gördüğü de hiç bu filmin anlatmak istediği ve güzel giyimli kalem erbabı psikologların çözümlemlerine uygun veya filmin iddia ettiği gibi “umut, direnç, azim, ilham” değildir. Kendisinde, Apollo’da, Clubber Langte gördüğü kan kaynamasının gölgesidir.
Bu bir hollywood filmi olduğu ve yakın zamanımızda geçtiği için alt metin ve mesajlar hep pozitif ve yapıcı olmak zorundadır ama üzerini kazıdığınızda veya görecek gözünüz varsa işler bi anda çok kararır. Donie her ne kadar iyi bir adam olup kendini pozitif taraflara itse de, dövüşmesinin nedeni her ne kadar dünyaya ve kendine, kendini ıspatlamak gibi dursada, Creed, rocky, sporino ve cümle gerçek dövüşçü, kendilerini, kendine ispatlama ihtiyacı duyduran o şey neyse ona ispatlamaya çalışırlar. (Yazın bunu güzel laf)
O da pozitif veya negatif değildir, ilkeldir, bazı adamların “ihtiyacıdır”.
Bunu Sporino maçında anlarız, her darbe daha hızlı ve sert yumrukları teşvik eder. Çünkü ringteki adamları darbeden kaçarken kulaklarındaki rüzgarın sesi, vücutlarının bükülürkenki momentumu, darbe verirkenki salınımı, çelik gibi kasları teşvik etmektedir. Bu da kimseyle ilgili değildir.
-Hani dedik ya kendilerini kendilerine ıspatlatıyomuş gibi bir şey vardır. İşte onun en kolay görünen elçisi Rocky tarafından antrenman sırasında “ bu güne kadar sana saygısızlık eden herkesi hatırla” repliğiyle çok hafifçe gün yüzüne çıkar. Çünkü bu şiddetin en kolay açılan musluğu budur. Bir şeylere müdahale edebilecek olmanın bilgisi ve yapabilecek(daha önce de dedik -ebilmek önemlidir) olmanın güveni.
-Creed Conlan maçını kabul eder ancak şimdiye kadar kullanmadığı “creed” ismini kullanmak şartıyla. Tereddütleri, kendisini bu ringe getirmiş ve ateşler içinde sınanmasına izin veren ismini kaybetmektendir. Filmin iddia ettiği gibi babası ve insanların beklentileri daha küçük bi sebeptir.
-Conlan maçı istemesede istemenin bir yolunu bulmuş, Creed’i provoke etmiştir. Ringe çıktığında ısırmaya değecek kıvama kendisi getirmiştir Adonisi.(Buradan baktığınızda her dövüşçü aynı şeyi aramaktadır.)
-Sonlara doğru kendini yerde bulan Adonis’in flashbackler eşliğinde kalkma sahnesi zaten anlattıklarımın konsantre halidir. Rocky ile çaresizliği, Apollo, ıslahevinden oluşan flashback sonrası, yorumcunun “ Creed ele geçirilmiş bir adam gibi ayağa kalkıyor” cümlesiyle iyice ayyuka çıkıyor. Çünkü Creed kendsini, Conlan gibi bir şampiyonla yakın mesafe dövüşüne, bir araba dayağa rağmen kendisini ayağa kaldıran şey, film boyunca Rockynin uyandırmaya çalıştığı, Adonisin kendini “ bir hata olmadığını “ ispatlamasını gerektiren şeydir. Hiçte hoş, sıcak, ilham verici değildir. İbretliktir. Bir ton makyaj sonrası bile Konanın gözünden kaçmaz.
Söylemeden edemem, filmin benim için en gergin anları dövüşler değil, Donie ve Bianca sahneleriydi. İçerden pek karanlık dürtülerle dövüştürülen “aç” adam, vücuduna bunu yaptırmasına izin veren hormonları ile çok savunmasızdır. Çünkü kan akıtmakta ve kanı akmaktadır. Vücudu duygusal bahaneler kabul edemez, darbeler direk ve dokunduğu yeri ezicidir. Yok olma tehlikesi altındadır. Duygusal darbeleri de öyle yorumlar.
Biancanın yok bana yalan söyledin, yok “belki de sende benim için motivasyonsundur” lafları, kapıyı açmamaları çok kötü yerlere gidebilirdi. Ama bu bi hollywood filmi ve mesaj vermesi gerektiği için olmadı.
Velhasıl kelam daha çooook uzatırım ama ne dediğimin çok anlaşılacağı bi konumda da değiliz. Bundan fazla konuşsam anlamayana manyakça gelir. Akşam akşam durduk yerde kendimizi ruh hastası ilan ettirmenin anlamı yok.En iyisi burada bırakmak.