İlk kadın yazarımız Fatma Aliye'den okumuş olduğum ilk roman oldu; Udi. Kadının adının bile olmadığı, ailesi, yakınları tarafından sürekli örselendiği, geri planlara atıldığı bir dönemde musikiye olan aşkının peşinden giderek Ud çalmayı öğrenen ve öğrenmek isteyenlere ders verecek kadar bu…devamıİlk kadın yazarımız Fatma Aliye'den okumuş olduğum ilk roman oldu; Udi.
Kadının adının bile olmadığı, ailesi, yakınları tarafından sürekli örselendiği, geri planlara atıldığı bir dönemde musikiye olan aşkının peşinden giderek Ud çalmayı öğrenen ve öğrenmek isteyenlere ders verecek kadar bu sanatta iyi olan Bedia adındaki genç kadının öyküsünü okuyacak olmak beni içten içe mutlu etmiş ve heyecanlandırmıştı. Bir kadın olarak kadınların başarısıyla ilgili hikâyeler okumaktan ziyadesiyle keyif alıyorum. Udi romanı da ara ara fazla dramalaşması ve durgunlaşması sebebiyle azıcık kendisinden uzaklaşmama sebebiyet verse de genel hatlarıyla beğendiğim bir roman oldu.
Kitap gerçek bir hikâyeden uyarlanmış. Yazar, Fatma Aliye Bedia adında bir kadınla tanışmış, bu kadın Refet romanını okuyup beğendiği için F. Aliye'den kendisinin hayat hikâyesini romana aktarmasını istemiş. Fatma Aliye'de başlamış yazmaya. Zaten kitabın sonlarına doğru yazar hikâyeye kendini de dahil edip bu yazım sürecinden hafiften bahsetmiş.
Kronolojik bir sırayla giden eser bunu bozmadığı için okumakta da kolay sağlamış, her ne kadar eski dilden kelimeler ve durgunluğu en başta da dediğim gibi kendinden uzaklaştırıp süreci hafiften yavaşlatmış olsa da. Bir geçmişe, bir geleceğe gidip duran, zaman kavramında dağınıklı tercih eden kitapları okurken zorlanıyorum. Udi ise bu konuda tam istediğim gibiydi.
Kitap, Bedia'nın musikiye olan aşkının, bilhassa Ud çalmaya olan sevdasının nasıl başladığını anlatmakla başlıyor. Fatma Aliye onun sanata, müziğe olan merakını o kadar güzel cümlelerle anlatmış ki hayran kalmamak elde değil. Hem hikâyenin gerçekliğinin dışına çıkmadan, hem de edebi sanatı yitirmeden.
Romanı okurken bir kadının hayatında baba ve ağabey figürünün ne denli önemli olduğunu anlıyoruz aslında. Zira Bedia'nın ud'a olan sevdası babasından ileri geliyor. Babası da bu yolda kızına köstek olmanın aksine sonuna kadar destek oluyor, ona en iyi hocalardan ders aldırıp yetmiyor kendisi çalıştırıyor. Kızının bu beğenisinin üstüne gidiyor. Kızını dinlerken gururlanıyor. Fakat babanın geçmişini okurken o kadar da iyi bir baba olmadığını görüyoruz. Zamanında ayyaş olan ve çocuklarına çektiren baba günahlarından o zamanlarda dünyada olmayan küçük kızına iyi davranarak arınmaya çalışıyor belki de...
Bir de Bedia'nın ağabeyi var; Şemi. Her kızın sahip olmak isteyeceği bir abi. Kardeşine el bebek gül bebek davranan, bir isteğiyle dünyaları önüne serecek olan onu şımartmaktan asla geri kalmayan bir ağabey. Bedia evin prensesi gibi büyütüldüğü başta babası olmak üzere evin her üyesi tarafından çok sayılıp sevildiği için musiki sanatında çok daha iyi bir hale geliyor. İyi ve destekleyici bir aile bir insanın sahip olabileceği en güzel nimettir. Erkek kadın farketmeden.
Bedia evleniyor. Kocası ise hovarda, gözü sürekli dışarıda. Sevilmediği bir evlilik yapıyor Bedia. Bu kadar mutluluğun üzerine mutsuzluk olmadan olmazdı değil mi? Bak şu kaderin cilvesine. Bedia'yı da kocadan yana vuruyor. Bu kısımları okurken bir hayli öfke duydum; Mail'e elbette. Aşağılık Mail ne Bedia'yı sevdi, ne de Helula'yı. Sadece onların sevgisini istedi. Ne sevmeyi bildi ne de güzel güzel sevilmeyi. Hatta Mail'e olan sinirim Helula Bedia'ya olan bitenleri anlattığında daha da katlandı.
Bedia hayatının sonuna dek kendini Ud çalmaya ve çalmak isteyenlere Ud'u öğretmeye adamış. Bu sanata öyle bir sevdayla bağlanmış ki vazgeçmesi mümkün olmayan bir sevda. Pek sevgili Udisini de canyoldaşı olarak tanımlıyor hep. Ölürken bile âşık olduğu bu sesi dinleyerek kavuşmuş rahmete.
Ne güzel bir kitaptı. Ne güzel bir kadındı Bedia. Hayatımda ilk defa bilinçli olarak açıp Ud dinledim, bu kitabı okurken. Ses beni bambaşka dünyalara, hayal alemlerine sürükledi. Müziğin tınısıyla beraber kitapta aktı gitti. Bu yazıyı yazarken de arka planda açtım, kendimi biraz kaptırmış olabilirim. Yazıyı yazarken dinlediğim bazı besteleri bırakayım aşağıya. Sözler olmadığı için, sadece ud'un ve bazı yerlerde kanun'un sesini dinlediğiniz için kafanız karışmıyor.
İki Keklik
Nazende Sevgilim
Gam(zedeyim) Deva Bulmam
Ah Bir Ataş Ver