Öncelikle bu baskını okumuyorum, diğeri Raf'a ekli değil ve istek oluşturmaya üşendim ama okumak isteyen arkadaşlar için kesinlikle Hece Yayınları, ciltli baskısını öneririm. Arada biraz fiyat farkı var (450 TL 🫠) lakin buna kesinlikle değer. Özellikle çeviri noktasında (ilk defa…devamıÖncelikle bu baskını okumuyorum, diğeri Raf'a ekli değil ve istek oluşturmaya üşendim ama okumak isteyen arkadaşlar için kesinlikle Hece Yayınları, ciltli baskısını öneririm. Arada biraz fiyat farkı var (450 TL 🫠) lakin buna kesinlikle değer. Özellikle çeviri noktasında (ilk defa gördüm) İş Bankası baya bir batırmış diyebilirim. Neyse efenim, yoruma geçelim...
Henüz bitmedi ama uzun zamandır beni bu kadar sürükleyen bir yapıt okumamıştım. Dün başladım okumaya ve şuana kadar 400. sayfaya yaklaştım (Okuduğum baskı 650 sayfa civarı) diyebilirim. Yani kitabın neredeyse yarısından fazlası bitmiş durumda. Aslında bir şiir kitabı lakin sevgili Yasin hocamla yaptığım ufak bir sohbet esnasında bu kitabın sadece bir şiir kitabı olmadığını, Osmanlı medreselerinde üst seviye öğrencilere edebi metin olarak okutulduğunu ve halk arasında bunu okuyan insanlara saygıyla yaklaşıldığı bilgisini de öğrendim. Bu bilgi bana, kitabı elime aldığımda ve okuduğum her satıra daha farklı gözle yaklaşmamı sağladı. Aslında içerik olarak bazı beyitleri manasız gelse bile bazıları o kadar ince işlenmiş ki hayran olmamak elde değil. Sözleri, hissettikleri ve düşüncesi 21. Yüzyılın dünyasına bile ışık oluyor diyebilirim Şirazi'nin.
Okuduğum noktaya kadar şunu fark ettim ki, kitabın aslında iki yönü var. Tasavvuf ve dünyevi aşk. Şahsen ben dünyevi aşk beyitlerine hayran kaldım diyebilirim. İlahi aşk noktasında da çok sağlam beyitleri mevcut lakin kafiye noktasında dünyevi aşk kadar kaliteli yazılar yazdığını düşünmüyorum. Bunun yanında her geçtiğim sayfa bir öncekine dönmem için bahaneydi benim nazarımda. Bu durum git gide kalitesizleşen bir sözcük kullanımı yüzünden değil, tam aksine okunan her satırın zihinde ayrı bir yer etmesi sebebiyle oldu. Bir sayfayı beğeniyorum ve işaretliyorum, yeni sayfayı okuyup oraya geri dönüyorum. Hiçbir kitap bana bunu yaptırmamıştı açıkcası ama Şiraz'nin sözleri bunu başardı diyebilirim. Bir diğer yandan satırlarında ki sembolizm gereğinden çok ama çok fazlaydı. Şirazi bir şeyler söylüyor lakin Allah aşkıyla yanıp tutuştuğu için mi yoksa sevgilinin hasretiyle kavrulduğu için mi bunu anlaması gerçekten güç. Alt metinleri çok kuvvetli ama net bir yere çekemedim ben şahsen. Arada kaldığım satırları ise 6 kişilik koğuşumun kader mahkumlarına sordum ama her birisi bambaşka cevaplar verdi. Gerçi birisinden "Ula okuya okuya Hafız Divanı mı okuyorsun, bari Taht Oyunları serisine başla" cevabı geldi. (Zaten okuduğumu bilmiyor) Benim sayemde fantastik edebiyatına adım attığı için pek ses etmedim ama olsun, 4 bölüm izleyip fantazyada kaybolduğunu düşünmekten iyidir ses etmemek... Neyse efenim, genel manada divan okumaları yapan ya da yapmak isteyen kişilere direkt önerebileceğim birisi Şirazi. Son olarak kendisinin bir şiiri ile bitirmek isterim gönderimi.
Yüzünün güneşi olmayınca ışığım kalmadı
Ömürden geriye geceden başkası kalmadı
Sen veda ederken o kadar çok ağladım ki
Senin yüzünden uzakta gözümde nur kalmadı
Hayalin gözümün önünden geçip giderken
Heyhat, artık bu köşe mamur kalmadı