✳️Snoof ile durum analizi✳️ Türkiye Sinema Sektörü: Mevcut Durum, Zorluklar ve 5 Yıllık Beklentiler : Türkiye sinema sektörü, son yıllarda bir tür illüzyon yaratarak büyük başarılar elde etmiş gibi görünüyor. Ancak, bu başarıların ardında aslında ciddi sorunlar ve devletin kültür…devamı✳️Snoof ile durum analizi✳️
Türkiye Sinema Sektörü: Mevcut Durum, Zorluklar ve 5 Yıllık Beklentiler :
Türkiye sinema sektörü, son yıllarda bir tür illüzyon yaratarak büyük başarılar elde etmiş gibi görünüyor. Ancak, bu başarıların ardında aslında ciddi sorunlar ve devletin kültür politikalarının bir yansıması yatıyor. 2024 yılı itibariyle Türkiye, dünyada en büyük üçüncü dizi ihracatçısı olma iddiasına sahipken, sinema sektörü bu başarıyı tam anlamıyla takip edememiştir. Türk dizileri 150'den fazla ülkede yayınlansa da, sinema sektörü yerel yapımlarla küresel arenada benzer etkiyi yaratamamıştır. "Kış Uykusu" gibi bazı yapımlar elbette öne çıkmış olsa da, genel tablo sektördeki derin yapısal sorunları gözler önüne seriyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2024 yılında sinema sektörüne 381 milyon lira destek sağladığını açıklıyor. Ancak bu tutar, sektördeki ciddi problemleri çözmeye yetmiyor. Özellikle bağımsız yapımcıların bu tür desteklere ulaşması neredeyse imkansız hale gelmiş durumda. Büyük prodüksiyon şirketleri, piyasayı domine ederken, küçük yapımcılar ya yok olma noktasına geliyor ya da sektörden tamamen dışlanıyor. Devletin sağladığı bu destekler, esas olarak büyük yapımların işine yararken, bağımsız sinemacılara neredeyse hiç alan bırakılmıyor. Hangi yapımların destekleneceğine karar veren bu merkeziyetçi yapı, sektördeki çeşitliliği ve yenilikçiliği engelliyor.
Türkiye’de sinema salonlarının sayısı 2024 itibariyle 2.618’e ulaşsa da, bu salonların çoğu boş kalmaktadır. Sinema salonları, birer kültürel mekan olmaktan çıkıp, devasa ticari yapılara dönüşmüş durumda. İzleyiciler, bilet fiyatlarının astronomik seviyelere çıkmasıyla birlikte, sinema salonlarına olan ilgisini kaybetmiştir. Dijital platformlar bu boşluğu hızla doldurmuş ve genç nesil giderek sinemadan uzaklaşmıştır. Özellikle küçük şehirlerdeki sinema salonları kapanma tehlikesiyle karşı karşıya. Ancak, devletin sinemaya olan ilgisi sadece büyük şehirlerdeki gösterimlerle sınırlı kalmakta ve yerel salonlar adeta unutulmaktadır. Bunun yerine, lüks alışveriş merkezlerinde yer alan ve geniş kitlelere hitap eden ticari filmler her zaman daha fazla ön planda tutulmaktadır.
Dijital platformların yükselmesi, sinema salonlarının yaşadığı krizden faydalanıyor gibi görünüyor. 2024 yılında BluTV ve Netflix gibi platformlar, Türk yapımlarına olan ilgiyi artırmış olsa da, bu platformların çoğu içeriklerini uluslararası yapımlarla doldurmuş durumda. Yerli yapımlara verilen destek ise oldukça sınırlıdır. Örneğin, Netflix Türkiye’nin birkaç Türk yapımına yer vermesi, aslında sektördeki büyük boşluğu dolduracak nitelikte değil. Dijital platformlar, yerli yapımların global pazarda değer kazanması için gereken desteği sağlamaktan uzak kalıyor. Üstelik dijitaldeki büyük markaların piyasaya hakim olması, bağımsız yapımcılar için önemli bir engel teşkil ediyor. Sektörün gerçek potansiyeli, dijital dönüşümün daha adil ve kapsayıcı hale gelmesiyle ortaya çıkabilir. Ancak, bu dönüşüm için güçlü bir kamu müdahalesine ihtiyaç vardır.
Türkiye sinema sektörü, büyük sorunlarla karşı karşıya. Devlet desteklerinin çoğu, belirli projelere ve büyük şirketlere yönlendirilirken, bağımsız yapımlar ve yaratıcı sinemacılar adeta dışlanıyor. Ayrıca, finansman bulma konusunda yaşanan sıkıntılar, özellikle küçük yapımcılar için sektörde yer edinmeyi neredeyse imkansız kılıyor. Bunun yanı sıra, sektördeki telif hakları sorunları ve nitelikli personel eksiklikleri, Türkiye’nin sinemasının uluslararası alanda bir güç olmasını engelliyor. Bu durumu, örneğin Fransa'nın sinema sektörüne sağladığı kapsamlı devlet destekleriyle kıyasladığımızda, Türkiye'nin sinemaya ne kadar az yatırım yaptığı ve bu alandaki potansiyeli ne kadar küçümsediği çok net bir şekilde görülmektedir.
Sonuç ve 5 Yıllık Beklentiler;
Türkiye sinema sektörü, 2024’teki uluslararası başarıları ve artan üretim kapasitesine rağmen uzun vadede büyük bir dönüşüm geçirmelidir. 2029 yılına kadar, sektördeki yapısal sorunların çözülmemesi durumunda, sinemanın kültürel anlamda Türkiye’de daha da gerilemesi kaçınılmaz olacaktır. Dijital platformlarla olan rekabetin artması, sinema salonlarının yok olmasına neden olabilir. Ayrıca, dijital platformlar yalnızca büyük prodüksiyonlara yatırım yapmaya devam ederse, bağımsız Türk sineması uluslararası alanda varlık göstermekten uzaklaşacaktır. 2029’a kadar, bağımsız yapımcıların daha fazla yer bulduğu, devletin sektöre gerçek anlamda destek verdiği ve dijital platformlarla daha yapıcı işbirliklerinin sağlandığı bir ortamın oluşturulması gerekecektir. Ancak, mevcut sistemin devam etmesi durumunda Türk sineması, kendi halkına yabancılaşan, ticari ve elitist bir sektöre dönüşme riskiyle karşı karşıya kalacaktır.