Saatleri Ayarlama Enstitüsü Kitabı okuduktan sonra, duvardaki saatimizin üç dakika ileri olduğunu görüp ayarlama isteği uyandı. Dijital saatleri ruhsuz, mekanik saatleri ise ruhu olan, içimizden biri gibi hissettim kitap bitince. Özellikle "Mübarek" ismini verdikleri tarihi ve büyük saatin elini öpüp;…devamıSaatleri Ayarlama Enstitüsü
Kitabı okuduktan sonra, duvardaki saatimizin üç dakika ileri olduğunu görüp ayarlama isteği uyandı. Dijital saatleri ruhsuz, mekanik saatleri ise ruhu olan, içimizden biri gibi hissettim kitap bitince. Özellikle "Mübarek" ismini verdikleri tarihi ve büyük saatin elini öpüp; halini, hatrını sormak istedim ciddi ciddi. Baş karakterimiz Hayri İrdal akıllı saatleri görse ne tepki verirdi acaba diye düşünmeden edemedim.
Kitap, Türkiye'nin modernizme geçiş süreci ve bu süreçte yaşanan toplumsal sorunları anlatıyor. İki uygarlık arasında bocalayan toplumun hatalı tutumları ve davranışları; mizahi ve alaycı bir dille eleştirilir. Kitap her bölümü ayrı bir zaman dilimini kapsaya dört bölûmden oluşmaktadır.
. Büyük Umutlar: bu dönem başkarakterimiz Hayri İrdal'ın geleneksel bir aile ile büyüdüğü zamanı anlatmakla beraber, Tanzimat öncesi zaman dilimini sembolize ediyor.
. Küçük Hakikatlar: Hayri İrdal’ın geleneksel aile yapısından çıkarak, kendi ailesinin kurduğu ve arayışlar içinde olduğu bir dönemi ifade etmekle beraber Tanzimat dönemi sonrasını sembolize eder.
. Sabaha Doğru: Toplumun, yaşayış ve anlayışlarının değiştiği bu dönem erken Cumhuriyet dönemini ifade eder.
. Her Mevsimin Bir Sonu Vardır: Bu dönem romanın son kısmını oluşturur. Saatleri Ayarlama Enstitüsünün kapanması bir sonu anlatırken Cumhuriyet dönemi devamını ifade eder.
Dolayısıyla kitabımız birinci bölümden sonuncu bölüme kadar, bir kişinin yaklaşık 50 senesini konu edinir. Romanda gelenekselciliği ve Türk modernleşmesini temsil eden karakterler vardır. Gelenekselciliğin olumlu yönünü Muvakkit Nuri Efendi, olumsuz yönünü ise Seyit Lütfullah temsil eder. Türk modernleşmesini temsil eden karakter Halit Ayarcı’dır. Romanın hem anlatıcısı hem de başkahramanı ise Hayri İrdal’dır. Çocukluğu Abdülhamit döneminde geçen, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinde de yaşayan İrdal, geleneksel toplum düzeninden modernizme geçiş sürecindeki, başka bir deyişle -ne geleneksel toplum düzenini koruyabilmiş ne de tam olarak modern olabilmiş- Türkiye’yi temsil etmektedir. Kendisi bu yönüyle romandaki diğer kahramanlardan ayrılmaktadır.
Kitap; zamanı, saati ve hayali bir enstitüyü metafor olarak kullanarak, bürokrasiyi, adam kayırmayı, gereksiz batı özentiliğini, yozlaşmayı ironik ve mizahi bir dille eleştirir. Çok akıcı ve insanı içine çeken bir eser. Eski kelimelerin biraz fazla kullanıldığınıda belirtmeden geçmeyim ama bunlar ufak bir Google aramasıyla çözülebilir. Kesin okuyun derim. Kitaptan en dikkatimi çeken alıntıyı da yazmazsam olmaz.
. "En iyisi düşünmemekti. Kaçmaktı. Kendi içime kaçmak. Fakat bir içim var mıydı? Hatta ben var mıydım? Ben dediğim şey, bir yığın ihtiyaç, azap ve korku idi.”
İyi haftasonları dilerim...