Merak denen şey hepimizde az ya da çok bulunur… insanlığımız yüzyıllar boyu bunu önemli keşifler ve icatlar filan ortaya koymak ve medeniyeti daha ileri bir noktaya taşımak için kullandı ve halihazırda kullanmaya da devam ediyor…bense hayatımın neredeyse yarıdan fazlasını saçma…devamıMerak denen şey hepimizde az ya da çok bulunur… insanlığımız yüzyıllar boyu bunu önemli keşifler ve icatlar filan ortaya koymak ve medeniyeti daha ileri bir noktaya taşımak için kullandı ve halihazırda kullanmaya da devam ediyor…bense hayatımın neredeyse yarıdan fazlasını saçma sapan mevzuları merak ederek geçirdim ve eminim ki medeniyetin ilerlemesine katkı yapan her bir fert... belki de hayatının yarıdan fazlasını çok saçma şeyleri merak ederek geçirdi…ya da öyle olmasını umuyorum… çünkü halihazırda medeniyeti ileri bir noktaya götürebildiğimi zannetmiyorum…bu önermenin doğru olma ihtimali benim medeniyetin ilerleyişine katkı yapabileceğime olan inancımı pekiştiriyor…eğer bu önerme yanlış ise alelade bir insanım demektir ki… böyle bir şey mümkün değil… size aksini düşünmeyi yasaklıyorum…eğer aksini düşündüğünüzü düşünürsem sizi cezalandırırım…eğer aksini düşündüğünüzü düşündüğümü öngörüp aksini düşünmediğinizi düşünürseniz yine cezalandırılırsınız…çünkü aynı zamanda ben öngörülemezim…ve bu da sizin açınızdan aksi düşünülebilir bi şey değil…bu konuda anlaşabildiğimizi düşünüyorum…ve ben böyle düşünüyorsam bu konuda anlaşabilmişizdir demektir…
Şimdi size son zamanlarda gerçekten merak ettiğim saçma şeylerden bahsedeceğim…
Öncelikle korsan dizi film izleme sitelerindeki bet sitesi reklamlarına kimlerin tıkladığını merak ediyorum…sanıyorum belli bir trafik sağlanıyor ki bu reklamlar azalmak yerine sürekli artıyor ve çeşitleniyor…muhtemelen memleketin yarısı kumarbaz ve kimse birbirine çaktırmıyor…en korktuğum şeyse dünyada bi yerlerde böyle bir siteden Zeki Demirkubuz filmleri filan izleyip daha sonra yandaki “bilmem ne-bet” reklamlarındaki hoş geldin bonusu baitlerine kanan ve tıklayıp bahis oynamaya başlayan birilerinin olma ihtimali…emin olun böyle birinin var olduğu bir dünyada hayatım boyunca herhangi bir insanı anlamamın veya herhangi bir insana güvenmemin ihtimali yok…
Son zamanlarda merak ettiğim bir başka konu ise renkli lenslerin güzel gösterdiği algısına insanların nasıl bu kadar kolay kapılabildikleri…gerçekten renkli lens takanların hangi aynaya baktığını merak ediyorum… ve renkli lens takan birini görünce hafiften geriliyorum…ve içimden kafasına sarımsak fırlatmak ya da böğrüne gümüş bir haç saplayıp içindeki kötü ruhları dışarı çıkarmak filan geliyor…hatta Hitler olduğum bir paralel evrende renkli lens takan insanları aryan ellerimi temizlemek için sabun olarak kullanmaktan büyük keyif alabilirdim…ama sonuçta Hitlerim…tuvaletten çıkınca ellerimi yıkayacağımı filan zannetmiyorum…aryan idrarı veya dışkısının herhangi bir temizlik malzemesinden kutsal olma ihtimali var…hatta bu paralel evrende e ticaret sitelerinden aryan dışkısı ve idrarı satıyor olabilirim…hatta muhtemelen yahudilerin aynı zamanda zenci ve asyalı olduğu ve amaçlarının yapay zeka tarafından ele geçirilmiş Japonyayı tekrar ele geçirmek ve burada büyük cosplayer devletini tekrar kurmak olduğu ve benim de kendimi vurmak suretiyle değil cross dresser hobitler tarafından blood eagle yapılmak suretiyle öldürüldüğüm bir paralel evrende olabiliriz…ama şu an konumuz bunlar değil…
Esas konuya gelecek olursak filmimiz gerçek bir hitlerin bulunduğu gerçek bir nasyonel sosyalist Almanyada geçiyor…sanıyorum artık nazi Almanyasıyla ilgili o kadar film dizi vs. izlediniz ki… yapılan insanlık dışı uygulamalar hakkında hepinizin artık detaylı bilgisi vardır…hali hazırda bu filmimizde de bunlar mevcut… farklı olarak bu kez sanatın ve sanatçının bu dönemden nasıl etkilendiğini ve ne tür zorluklarla karşılaşıldığını sağlam bir senaryo ve kurguyla izleme imkanına sahip olacaksınız…sanata dair düşüncelerinizi derinleştirecek ve bakış açınızı genişletecek birçok bilgi edinirken aynı zamanda sanatın nasıl bir güç olduğunu ve sanat eseriyle verilen güçlü bir mesajın en güçlü insanı bile saniyeler içerisinde yerle bir edebileceğini bu dönemde yaşamış bir ressamın hayat döngüsü içerisinde seyredebileceksiniz… film üst perde bir sanat filmi filan değil… sadece konusu sanat…ve sizi temin ederim bir dakikasından sıkılmayacaksınız...son olarak film çok sağlam olmasının ötesinde müzik seçimleri de bir o kadar iyi… hatta Max Richter’ın November’ının coştuğu sahnede…Travis Scott’tan daha fazla goosebumps yaşayacağınızın garantisini veriyorum…
Bu filmi her rüşt sahibi insana tavsiye etmekle beraber…sürekli olarak vitirin son rekatında kunut dualarını okumayı unutuyorsanız ve Fuse Tea mango-ananasın dünyanın en iyi içeceği olduğu noktasında en ufak bir tereddütünüz varsa bu film sizlik olmayabilir…