Resim, moda, müzik ve tabi ki sinema alanlarında gördüğümüz, 1988’de Amiri Boraka’nın Dumas hakkında yazdığı makalede bahsettiği afro-sürrealizm akımının en başarılı örneklerinden biri. Afro-amerikalılar yaşadıkları duyguları, imgeleri ve tüm olayları; mistik, şiirsel, rüya imgelerinin yer aldığı bir teknik ile harmanlayarak…devamıResim, moda, müzik ve tabi ki sinema alanlarında gördüğümüz, 1988’de Amiri Boraka’nın Dumas hakkında yazdığı makalede bahsettiği afro-sürrealizm akımının en başarılı örneklerinden biri. Afro-amerikalılar yaşadıkları duyguları, imgeleri ve tüm olayları; mistik, şiirsel, rüya imgelerinin yer aldığı bir teknik ile harmanlayarak gerçek dünyayla iliştirilmiş bir akım oluşturmuşlardır. Olayların belirli bir zamanı yoktur; geçmişte, şuanda yada gelecekte geçebilir. Asıl önemli olan inşa edilmiş duygusal devrimin, gerçek ögelerle desteklenerek kendi içinde sahip olduğu gariplik ve absürtlük ile seyirciye ulaştırılmasıdır. Donald Glover’ın yarattığı absürt komedi dünyasında bir şeyler doğru değildir. Mekanlar, kişiler yada olaylar bölümden bölüme onları gerçek üstü bir duruma sürükler. Bu durumlar gerçek olamayacak kadar saçmadır. Bu dünyada görünmez bir araba, siyahi bir justin bieber, ‘the observer’ görünümlü siyahi bir adam ve malikanede yaşayan balmumu görünümlü beyaz bir adam vardır. Tüm bu yardımcı karakterler ve ögeler afro-amerikalıların yaşadığı gerçek üstü olayları destekleyen hikayelerdir. Donald Glover Afro-sürrealizm akımınının gücünü daha önce ‘This is America’ parçasına çektiği klipte bizlere göstermişti. Aynı şekilde Kendrick Lamar da ‘Alright’ parçasının klibinde bu ögelere yer vermişti. Get out, Sorry to bother you, Underground railroad gibi filmlerde de görebileceğimiz bu akımı geleneksel sürrealizmden ayıran özellikler ise sürrealizme yön veren sanatçıların kendine has birer tekniği, yarattığı eserleri bir uyuşturucu etkisi altındaymış gibi şekillendirmeleridir. Gerçek dünya ile bağlantıları olmadan sadece hisleri anlatma çabasındalardır. Ancak afro-sürrealizm tüm bu özellikleri gündelik hayatta yaşanabilecek sorunlara indirgeyip bu durumlardan absürtlük yaratarak kendi dilini oluşturmuştur. Sopranos ve Twin Peaks dizilerinde de bu örnekleri görebiliriz. Atlanta dizisini de başarılı kılan özelliklerin en önemlisi de budur. Karakterler bu dünyadaki saçmalığın ve garipliğin farkındadır ancak bunu sadece kabullenip hayatlarına devam etmeye çalışırlar çünkü günlük hayatta ırkçılık gibi çok daha büyük sorunları vardır. Dizi, dünya üzerinde yaşanan ‘kimlik’ sorununu farklı açılardan inceleyebilmiştir.