(@) - Raf

cltime 4 months ago

Yıllar önce izlediğim 2004 filminin tekrardan sinemaya uyarlanışı aslında bu film. Remake amacıyla yapılan filmlerde genel olarak hikayeye dokunulmasa da Amerikan sineması kendi tarzına göre uyarlayıp görsel efektlerini iyileştirir. Bu türde de çok güzel örnekleri vardır. Yine bu filmde hikayeye…devamı

cltime 4 months ago

Cthulhunun Çağrısı

H. P. Lovecraft

1 Gönderi

Lovecraft'ın neredeyse her eserinde gördüğümüz (özellikle cthulhu mitosunda) bilinmezliğin korkusunu Cthulhu'nun Çağrısı'nda da delilik, kozmoloji ve din kavramlarıyla bir arada işlemektedir. Lovecraft'ın yarattığı bu evrene bir kere dalan bütün okurlar, sonu gelmez bir merakın peşinden gitme arzusunu her hikayede farklı…devamıLovecraft'ın neredeyse her eserinde gördüğümüz (özellikle cthulhu mitosunda) bilinmezliğin korkusunu Cthulhu'nun Çağrısı'nda da delilik, kozmoloji ve din kavramlarıyla bir arada işlemektedir. Lovecraft'ın yarattığı bu evrene bir kere dalan bütün okurlar, sonu gelmez bir merakın peşinden gitme arzusunu her hikayede farklı şekillerde yaşayacaklardır. Bunlar genel Lovecraft eserlerinde görülebilecek klasik incelemelerdir ve belki de buraya gelene kadar benzer cümleleri gördünüz; o yüzden biraz daha farklı şeylere değinmek istiyorum. Yazar Cthulhu Mitosu hikayeleri kadar ünlü olmayan "Soğuk hava, kanatlı ölüm, Ulthar'ın kedileri" gibi hikayelerinde korkunun tahmin edilenden daha geniş çaplı bir kavram olduğunu göstermektedir. Korku her yerdedir, insan soğuktan korkabilir, insan bir sivrisinekten korkabilir veya kedilerden korkabilir. Bu cümleyi okuyan birisi " Korku ile bunların nasıl bir bağlantısı olabilir?" şeklinde bir soru sorması gayet normaldir, özellikle "Soğuk Hava" yı okurken ana karakter hikayenin başında soğuktan korktuğunu söyleyince aynı soruyu ben de kendime sordum. Hikayenin devamını okudukça garip olayların döndüğünü fark ediyorsunuz. Fakat neler olduğunu finaline kadar öğrenemedim ve bu bilinmemezlik benim ürpermeme ve daha da merak etmeme sebep oluyordu. Hikayenin son kısmında öğrendiğim şeyler bende gerçek anlamda dehşet uyandırmıştı ve en sonunda soğuk kavramının bile ne kadar korkutucu olabildiğini gördüm. Lovecraft'ın olay örgüsünü bu şekilde işlemesi okura göstermek istediği şeyi anlatmanın en etkili yolu galiba. Bunun yanında beni cezbeden şeylerden birisi de kendisinin fen ilimleriyle ilgili olmasından kaynaklı olarak hikayelerinde bilim etiğini ve bilimin ne denli korkunç bir düzeye gelebileceğini anlatması. Fantastik bir anlatımı olsa da gerçek hayatta var olan bilimsel olayları korku kavramı ile ilişkilendirmesi bu hikayeleri benim için özel kılıyor.

cltime 4 months ago

Yaşlılar

Andy Fetscher

8 Gönderi

Otobüste yer vermediğim insanların intikam hikayesi... Genel olarak farklı bir konusu var gibi görünse de belli başlı klişelerle ilerleyen bir film olmuş fakat bu bir sorun değil. Bu tür filmlerin klişe dışına çıkmaması gayet doğal. Ufak tefek eleştirel kısımların olması…devamı

cltime 4 months ago

American Horror Story

Ryan Murphy

46 Gönderi

Amerikan korku kültürü yıllardır bize neler anlatır? Perili evler, cadılar, akıl hastaneleri, freakshowlar, post-apokaliptik dünyalar, kampa giden bir grup gencin azılı bir katil tarafından kovalanması vs. Peki bunlar kaliteli oyunculuklar ve kaliteli bir senaryo ile tek bir dizide toplansa ne…devamı

cltime 4 months ago

H.P. Lovecraft Dünyaya Karşı, Hayata Karşı

Michel Houllebecq

1 Gönderi

Ph'nglui mglw'nafh Cthulhu R'lyeh wgah'nagl Fhtagn "Eğer Lovecraft külliyatını okuduysanız, Dünyaya Karşı, Hayata Karşı size, onlara geri dönme isteği uyandıracak, yeni bir bakış açısıyla bakmanızı sağlayacaktır; Providence'ın Kara Prens'iyle ilk kez karşılaşıyorsanız, yol sizlere bundan daha heyecan verici ya da…devamıPh'nglui mglw'nafh Cthulhu R'lyeh wgah'nagl Fhtagn "Eğer Lovecraft külliyatını okuduysanız, Dünyaya Karşı, Hayata Karşı size, onlara geri dönme isteği uyandıracak, yeni bir bakış açısıyla bakmanızı sağlayacaktır; Providence'ın Kara Prens'iyle ilk kez karşılaşıyorsanız, yol sizlere bundan daha heyecan verici ya da tutkulu bir şekilde açılamazdı." İlk defa Lovecraft ile karşılaşan bir okur insanların yorumlarını ve Lovecraft'ın popüleritesini görünce ister istemez yazarın eserlerine karşı içinde bir merak uyanır. Okurken bir ton betimleme ve anlamını dahi bilmediği birçok kavramla karşılaşır. Bu durum birçok insanı sıkar ve hikayelerinden uzaklaştırır. Fakat ne olduğunu merak edip bu kozmik dünyanın içine atlayan neredeyse her insanı da içine çekmeyi başarır. Fakat en verimli okuma şekli tabii ki bu evreni öğrenerek okumaya başlamaktır. Stephen King'in önsözüyle başlayan ve yukarıda da alıntıladığım cümle üzerine Lovecraft okumaya başlamadan önce ve okuduktan sonra bakılması gereken bir biyografi yazısı. Yazar bu denemeyi yazmaya başladığında on binlerce okurla aynı durumda olduğunu söylüyor. Daha on altı yaşında HPL'in hikayelerini okumaya başlamış ve sonrasında Lovecraft'ın mektuplaşmalarını, Lovecraft'ın yakın hissettiği yazarları araştırmış. Uzun bir süreçte düzenlediği bu yazı Lovecraft ile ilgili yazılar arasında en verimli olanlarından. Kitap özetle 4 bölümden oluşmakta. İlk iki bölüm sırasıyla Stephen King'in ve Michel Houllebecq'in ön sözü. Üçüncü bölümde Lovecraft'ın edebiyatı üzerinde durmakla beraber eserlerinin "korku", "garip" ve "fantastik" kısımlarını inceliyor. Daha çok hikayelerinden örneklerle bu hikayelerin içeriğini, HPL'in üslubunu; mektuplaşmaları üzerinden de binaların mimarisine olan ilgisinin eserlerine nasıl katkıda bulunduğu gibi konulara değiniyor. Son bölüm ise daha çok özel hayatında yaşadığı olayların eserleri üzerine etkisini anlatıyor. Aşk hikayesinden başlayıp hikayelerindeki faşizmin nereden köken aldığını yine mektuplaşmalar üzerinden bizlere sunuyor. Aslında Houllebecq'in bu yazıdaki temel iddiası, Lovecraft'ın, 20. yüzyılın en önemli Amerikan yazarlarından birisi olması. Bu yüzden kitabın içinde müziğe, sanata, edebiyata olan etkilerine de değiniyor ve hatta Lovecraft'ı sadece oyunlardan veya başka bir yerlerden tanıyanların kitabını imzalamasını istediğini fakat hiçbirinin açıp Lovecraft'ı okumayacağından yakınıyor. Bu konuda biraz ön yargılı olduğunu düşünmekle beraber "Lovecraftian" isminde bir kategori oluşmuş oyun sektörünü de incelemesini beklerdim. Son olarak Alfa Yayınları'ndan bahsetmek gerekirse böyle bir eseri biz okurlarla buluşturması çok güzel bir durum. Genel olarak sevdiğim bir yayınevi olsa da bilim ve biyografi serilerinde çok fazla noktalama ve yazım yanlışı ile karşılaşıyorum. Umarım sonraki baskılarda bunu düzeltirler. Özetle eğer Lovecraft okuduysanız ya da okumaya hazırlanıyorsanız, bu eser okunması gereken önemli eserlerden.

cltime 4 months ago

Mathilda

Mary Shelley

3 Gönderi

Hayıflanmayın, ölüm yaşayanlar için dehşet verici bir şeydir. İncelemeye başlamadan önce şunu söylemek istiyorum: Kitabın hikayesi ile ilgili herhangi bir şekilde spoiler yemediyseniz önsözü en son okuyun. Kitap ile alakalı tek bir şey duyduysanız genelde duyulan şey aynı bilgi oluyor…devamı

cltime 4 months ago

Tüylerinizi Ürpertecek Yepyeni Öyküler - Korkunç Öyküler 3

Alvin Schwartz

2 Gönderi

Oraya gidenler bir daha asla dönmediler... En sevdiğiniz arkadaş grubunuz ile bir etkinlik yapmak istediniz ve ıssız bir ormanda kamp yapmaya karar verdiniz. Gece olmadan bütün hazırlıkları bitirdiniz ve bir ateşin başında oturup sohbet etmeye başladınız. Aranızda heyecan arayan ve…devamı

cltime 5 months ago

Şeytan Davası

Chris Holt

4 Gönderi

The Devil On Trial; "The Conjuring :The Devil Made Me Do It" filmine de konu olmuş, Amerikan hukuk tarihinde ilk defa şeytan çıkarmanın konuşulduğu Arne Cheyenne Johnson davasının arka planını ve o süreçte yaşananları konu alıyor. Belgeselimiz detaylı olarak gün…devamı

cltime 5 months ago

Süt Dişleri

Zoje Stage

1 Gönderi

Uyku vaktin geldi, lilla gumman... Süt Dişleri uzun zamandır merak ettiğim kitaplar arasındaydı. Yeni korku yazarlarının neler yazdığını araştırırken konusu itibariyle ilgimi çekmeyi başarmıştı. Olay 3 kişilik bir aile etrafında dönmekte: Geçmişinde çok ciddi sağlık sorunları yaşamış, ailesi tarafından yanlış…devamıUyku vaktin geldi, lilla gumman... Süt Dişleri uzun zamandır merak ettiğim kitaplar arasındaydı. Yeni korku yazarlarının neler yazdığını araştırırken konusu itibariyle ilgimi çekmeyi başarmıştı. Olay 3 kişilik bir aile etrafında dönmekte: Geçmişinde çok ciddi sağlık sorunları yaşamış, ailesi tarafından yanlış yetiştirilmiş ve bunun sonucunda özgüven problemleri yaşayan Suzette, babasının gözünde hanım hanımcık, annesinin gözünde bir şeytan ve annesini; babası ile arasına giren bir engel olarak gören 7 yaşındaki Hanna, tüm bu olaylara kör kalan Hanna'nın babası Alex. İlk bakışta oedipus kompleksinin daha şeytani bir uyarlaması olarak beklemiştim kitabı fakat pek de öyle değilmiş. Süt Dişleri ödüllü oyun yazarı ve eski film yapımcısı Zoje Stage'in ilk kitabıdır. Yazarın geçmişinde çok aşırı başarılı işleri bulunmasa da kitabın yorumları fazlasıyla iyi olduğunu söylüyordu. Çok büyük bir beklentiyle okumadım ve bunun sonucunda bana beklediğim kadarını verdi. Sanırsam... Kitabı okurken aklımda 3 film canlandı: "We need to talk about Kevin", "Orphan" ve "The Prodigy". Kitap heyecanlı bir başlangıç yaptıktan sonra ortalarına doğru bu saydığım 3 filmin harmanlanmış bir biçimine dönüşmeye başladı ve "Yine klişe bir hikaye mi okuyacağım?" düşüncesine kapıldım. Sonlarına doğru toparlayan kitap "İdare eder" diyebileceğim bir sonla bitti. Kitabın klişe olmayan güzel özelliklerinden birisi bir bölümde olaylara Suzette gözünden bakarken diğer bölümde olayların Hanna'nın bakış açısına geçmesiydi. Bu iki karakter arasındaki psikolojik çatışmayı ve sorunlu aile yapısını anlatmak için uygun bir teknik fakat psikolojik derinliğin hikayeye yeterince yedirilmediği de ortada. Yazarımızın kullandığı dil ilk kitabı olmasına rağmen gayet başarılı -çevirmen için aynı şeyi söyleyemem maalesef, ufak da olsa bazı yerler rahatsız etti beni- ve hikayeye merak uyandırmayı başarıyor. Fakat hikayenin gidişatına fazla odaklanıldığı için çevre tasviri gibi diğer unsurların da biraz geride kaldığını düşünüyorum. Bunların yanında odaklanılan "Çocuk aklı her zaman düşündüğümüz kadar masum mu çalışır?" ve "Aile içindeki iç çatışmanın korkunçluğu" temaları harika bir şekilde anlatılmış. Eğer okuyacaksanız beklentinizi yüksek tutmayın. Kitaba kötü diyemem fakat yorumların abartılı olduğunu düşünüyorum. Beklentiyi yüksek tutmazsanız kitabı zevkle okuyabilirsiniz.

cltime 5 months ago

Ezeli Mağlup

Emil Michel Cioran

3 Gönderi

Cioran okuyan insanlarda genel olarak iki tür okur vardır: Birincisi kendisinin çok karamsar ve söylemlerinin doğru olmadığını düşünenler, ikincisi ise aslında Cioran'ın karamsar değil, olaya daha gerçekçi baktığını düşünenler. Eserleri bir yana, direkt olarak kendisine bu soruları sormak isterseniz, Ezeli…devamıCioran okuyan insanlarda genel olarak iki tür okur vardır: Birincisi kendisinin çok karamsar ve söylemlerinin doğru olmadığını düşünenler, ikincisi ise aslında Cioran'ın karamsar değil, olaya daha gerçekçi baktığını düşünenler. Eserleri bir yana, direkt olarak kendisine bu soruları sormak isterseniz, Ezeli Mağlup' a bir bakmalısınız. Ezeli mağlup yıllar boyunca Cioran ile yapılmış röportajların bir derlemesi. Diğer kitaplarında Cioran'a çok fazla yakın hissettiğim zamanlar olurken ,bu kitapta bir bakıma kendisiyle sohbet etme fırsatım oldu. Farklı yerlerde farklı kimselerle yapılan röportajların genel olarak içeriği aynı olsa da Cioran'ın düşüncelerini bir yapboz parçası gibi birleştiren bir kitap. Çok yüzeyel bakınca Cioran'ın kendi düşüncelerinin bile birbiriyle çeliştiğini görebiliriz. "Yaşamdan tiksindiğim gibi ölmekten de tiksiniyorum" cümlelerinin üzerine "İntihar çok önemli. Ne zaman intihar etmek isteyen insanlar beni görmeye gelse, onlara, "Olumlu bir fikir bu! Bunu istediğiniz zaman yapabilirsiniz," diyorum. " diyen birisi. Eğer röportajlarını izlerseniz dünyanın en mutsuz adamının bazen kahkahalarla güldüğünü bile görebilirsiniz.Fakat kitabı bütünüyle düşününce Cioran'ın kafasındaki bu çelişkiyi bir mantığa oturtabiliyorsunuz (tam anlamıyla değil tabii ki). Bu aşamada Cioran'ı anlamaya biraz daha yaklaşıyoruz. Yazmak eylemi beni her zaman büyülemiştir. Bunu bir sihir gibi kullanan yazarları her zaman beğenmişimdir (Stephen King'i çok sevme nedenlerimden birisi). Cioran ise röportajlarında yazmak üzerine fazla duran ve bunu araca dönüştüren bir yazar. Yazmak onun için bir rahatlatıcı , ölümünü erteleyen bir araç. Bazen ise bir işte çalışmak istemediği için para kazanmasını sağlayacağı bir yol. Cioran olmadan anlayamayacağımız çelişkiler hayatının her bölümünde kendini gösteriyor. Genel olarak diğer kitaplarına da atıf yaptığından ve Cioran'ı bildiğimiz varsayılacak şekilde cevaplar verildiğinden dolayı en son okunacak eserlerden birisi. Fakat Cioran'ı tanımak ve onu bir nebze anlayabilmek için okunması gereken eserlerden.