Mücadele ruhu temalı gerçek hayattan esinlenilerek yapılmış bir yapım. Klişe bir film gibi geldi bana. 2. Dünya savaşı temalı film arayanlar göz atabilir
Öyle bir şehir ki yüksek duvarlarla çevrili, oraya girenin kapısında gölgesini bıraktığı, sade, az konuşulan bir kadar da huzurlu. Saat kulesinde akrebin ve yelkovanın olmadığı bir yer… Murakami deyince zaten ben, gerçek dışı dünyasında mantık aramayı çoktaaann bıraktım.😌 Yaz çimenlerinin…devamıÖyle bir şehir ki yüksek duvarlarla çevrili, oraya girenin kapısında gölgesini bıraktığı, sade, az konuşulan bir kadar da huzurlu.
Saat kulesinde akrebin ve yelkovanın olmadığı bir yer…
Murakami deyince zaten ben, gerçek dışı dünyasında mantık aramayı çoktaaann bıraktım.😌
Yaz çimenlerinin üzerine oturuverdin, hiçbir şey demeden göğü seyrediyordun. Keskin bir ötüşle gökyüzünde iki kuş hızla birbirinin yanından geçti. Sessiziğin içinde, alacakaranlık bizi sarmaya başladı. Yanına oturunca tuhaf bir hisse kapıldım. Sanki görülmeyen binlerce ip, senin bedeninle benim yüreğimi birbirine bağlıyordu…
Bu cümleyle başlayan kitapta, yine iki farklı evrende birbirine bağlı bir Murakami dünyası bizi içine alıyor. Kitabı okurken, ahh sevdiğim yazar yeni çıkan kitabında kendini mi tekrarlamış diye düşünürken(çünkü Haşlanmış Harikalar Diyarını anımsattı, burada da asıl kahraman rüya okuyucusu görevinde ki, kendisi de onunla olan bağından sonsöz olarak bahsetmiş) kitabın sonunda öğrendim ki bu hikaye 1980 yılında bir dergide yayımlanan novellaya dayanıyormuş ve zamanla romana dönüştürmüş. Fakat konu Murakami olunca, özgünlüğünden mi, samimi kalemiyle birlikte gelen akıcılığından mı bilemiyorum yine severek okudum ve beni içine almayı başardı.
Kahramanımızla birlikte iki şehir arasında gezerken, hangisi gerçek ben sorgulamasını ister istemez yapıyorsunuz.🙏🏻
Ve her kitabında aynı soru dönüyor kafamın içinde.
Neden Murakami?
Sonra gülümsüyorum🙃 sanırım onu okurken verdiği hissi seviyorum.❤️
Dizi kendisini izletiyor kesinlikle . İlk iki sezonu bence daha güzeldi üçüncü sezonu çok etkilemedi beni özellikle finalinin daha farklı bitmesini isterdim . Mitolojik ve fantastik diziler izlemeyi seviyorsanız bir göz atmalısınız.8/10
İlişkiler hakkında mutlaka okunması gerektiğini düşündüğüm kitaplardan biri. Diğeri de "Bağlanma"ydı. Hangisini üste koymam gerektiğine hâlâ karar verebilmiş değilim. Bu eserin sadece kadın-erkek ilişkileri yönünden değil, yer yer verilen genel psikolojik durumlar için de oldukça faydalı açıklamalar içerdiğini düşünüyorum. Yazarı…devamıİlişkiler hakkında mutlaka okunması gerektiğini düşündüğüm kitaplardan biri. Diğeri de "Bağlanma"ydı. Hangisini üste koymam gerektiğine hâlâ karar verebilmiş değilim. Bu eserin sadece kadın-erkek ilişkileri yönünden değil, yer yer verilen genel psikolojik durumlar için de oldukça faydalı açıklamalar içerdiğini düşünüyorum.
Yazarı araştırdığım kadarıyla aile ve evlilik terapileri üzerine uzmanlaşmış biri. Boğaziçi mezunu ve orada bir ara akademisyenlik de yapmış gördüğüm kadarıyla. Yılların birikimini kitabıyla da paylaşmayı tercih etmiş.
Önemli gördüğüm ve sonradan baktığımda hatırlamak isteyeceğim yerleri not alıyorum her zamanki gibi.
~ Genellikle "sen" cümleleri eleştiri/yargılama cümlesidir. Bu cümlelerde bir genelleme vardır.
~ Kurbağaların sıcak suya atılırken şiddetli tepki gösterip zıplamaları ile yavaş yavaş ısınan bir suda bulunup, ısıya zaman içerisinde alışmak gibidir taciz. Kişi ilişkide yaşananın tam da ne olduğunu su yavaş yavaş ısındığı için kolay kolay anlamayabilir.
~ Hepimiz ilişkide başımıza gelen bir durum için anlam aramaya, neden bulmaya çalışırız. Bu çok normaldir. Sonuçta hikâyesi olan olaylar bizde daha kolay kabul yaratır. Taciz eden bir eşin de (ki bu çoğu zaman da doğrudur) buna benzer bir ilişki içinde büyüdüğü gerçeği doğrudur. Yani kadın ya da erkek bir ilişkide sürekli öfkeli davranıyor, eşini küçümsüyor, hor görüyor, aşağılıyor ya da o yokmuş gibi davranıyorsa bu kişinin ilişki içinde bu şekillerde davranan bir anne ya da babayla büyüdüğünü söylemek çok da yanlış değildir. Ama yanlış olan kişinin böyle bir davranış paternini gözleyerek ya da tanık olarak büyüdüğü için böyle davranmasını normal karşılamaktır. İçinde fiziksel, sözel ve duygusal şiddetin olduğu ailelerde büyüyen bireylerin çoğu bunun annelerine/babalarına nasıl zarar verdiğini çok iyi bilirler ve kendi ilişkilerinde buna özen gösterirler.
~ Kadın-erkek ilişkilerini sadece ailemizde gördüklerimiz ve tanık olduklarımız belirlemez. Bir önceki nişanlınız ya da eşiniz, bu ilişkilerde yaşananlar da yakın ilişkiye bakışımızı değiştirebilir. Yani kadın-erkek ilişkisi durağan bir ilişki paterni değildir. İlişki içinde oldukça öğreniriz, yaralanırız, kendimizi iyi ya da kötü hissederiz ve bunların sonucu da yeni ilişkimizi tanımlar.
~ "Bende bir sorun var, eşimi onun için çok mutsuz ediyorum, o bunları hak etmiyor ve düzelmek istiyorum" ile "Eşim beni boşa-makla tehdit etti, onun için terapiye gidiyorum" arasında büyük bir fark vardır.
~ Sınır koyabilmek kendinize çok güvenmenizi gerektirir. Size istemediğiniz türden bir şaka yaptığında ve eşiniz kesinlikle bunu size kötü hissettirmek için yapmadığını söylediğinde buna karşı çıkmanızı gerektirir.
~ Yani Ahmet Ayşe'ye "Dışarıda çalışan kadınlar çok erkeksi oluyorlar. Gittikçe kadınlıklarını unutuyorlar" dediğinde eşinin artık çocuklar da okula gitmeye başladıklarına göre ben de çalışmaya başlasam demesini istemediğini manipülatif bir biçimde bildiriyordur. Bu durumda Ayşe ben senin çalışmanı istemiyorum dediği durumdaki kadar tepki göstermeyecektir.
~ Manipülatif ve kontrol içeren ilişkilerde ise neyin nasıl yapılacağı sadece bir kişi tarafından belirlenir, bu tartışma konusu edilemez ve hatta daha da ötesi burada tek kişi tarafından diğer birey için alınan kararlar sanki karşı tarafın düşüncesiymiş gibi sunulur.
"Sen zaten değişik şeyleri denemeyi sevmezsin, yine bildiğimiz yere gidelim bu yaz tatilinde."
"Sen zaten çok sosyal değilsin, bu tip ortamlarda bulunmayı sevmediğini söylediğin için ben o yemeğe yalnız giderim diye söyledim arkadaşlara."
~ Eğer birey yetişkin olduğunda nasıl bir yaşantı, ilişki, iş, arkadaş, yakınlık istediği konusunda çok net değilse yani kişiliği tam olarak gelişmemiş ise, o zaman ilişkiye hangi parçasını getireceğini karşısına çıkan kişi belirleyecektir.
~ Annemiz babamız çok yanlış ve gelişimimize zarar verecek şekilde davranmış olsalar bile, artık yetişkin olduğumuza göre suçlamaktan çok bu veri ile ne yapacağınız sizin için çok önemlidir. Onlar en iyi bildikleri şekilde yapmışlardır ve artık sıra sizindir. Yakınarak, suçlayarak mı hayata devam edeceksiniz, gelişerek, değişerek mi?
~ İkili ilişkilerde başarılı olabilmenin ilk koşulu bireyin kendi ihti-yaçlarını, duygularını, yapabildiklerini, yapamadıklarını, ne isteyip ne istemediğini bilmesi yani öncelikle kendini tanımasıdır. Birey kendi ile gerçekçi bir ilişki kurmadan başkası ile doyumlu, tatmin edici bir ilişki kuramaz.
~ Sınır kişilik bozukluğu olan bireyler kendilerini üzgün veya kaygılı hissettikleri zaman sevdikleri yanlarında olmadığında, onları zihinsel seviyede resimleyemezler. Kişi eğer fiziksel olarak orada yoksa (tıpkı bebeklerde olduğu gibi) duygusal düzeyde de orada değildir.
Sınır kişilik bozukluğu olan bireylerin sürekli eşlerini arayıp, orada olup olmadıklarını kontrol etmeleri tamamen bundandır.
~ Sınır kişilik bozukluğu yaşayan bireylerin yardım alamamalarının en büyük sebeplerinden biri zeki, başarılı ve yaratıcı olmalarından kaynaklanır. Bu kişilerin büyük bir bölümü işle rinde çok başarılıdır. Zaten çevrelerindekilerin de anlayamadığı budur. Bu bireyler işte çok başarılı olmalarına rağmen, çok basit durumlarda çok beceriksizce davranabilirler. İşteki başarıları onları o kadar "normal" gösterir ki, kimse bir rahatsızlıkları olabileceğinden şüphe duymaz.
~ Birini sevmek ve desteklemek ile onun davranışlarını kabul etmek arasında bir fark vardır. Karşınızdakini ne kadar severseniz sevin onun davranışlarını kabul etmek ona iyilik değil, kötülüktür.
~ İlişki karşılıklı istek ve ihtiyaçlar üzerine kuruludur ve buradaki karşılıklılık bir tarafın sinmesi, korkması, problem çıkmasın diye susması ile sağlanabiliyorsa artık birey o ilişkide eş olmaktan çıkıp bakıcı rolüne girmiş demektir.
~ Sağlıklı bir iletişim için ne istediğinizi ve ne istemediğinizi karşınızdakini suçlamadan ve net olarak "ben dili" kullanarak söylemeniz büyük önem taşır.
~ Duyguların ve değerlerin paylaşılması, hayata ortak bir bakış açısı yakalanması, ilişkide herkesin ihtiyaçlarının az da olsa karşılanıyor olması (sadece fiziksel değil, duygusal ihtiyaçlar da) o ilişkinin sürdürülebiliyor olması için gereklidir.
~ Aslında aldatma sevip sevmemekten çok sınırları ne kadar geçebildiğimizle ilgilidir.
~ Söz değil davranış iyileştirir.
~ Özellikle kadın-erkek arkadaşlıklarının sıkça olduğu ilişkilerde, eşlerden birinin evlilikleri ya da eşi ya da aile hayatı ile ilgili daha özel olan bilgileri çok da samimi olmadığı bir karşı cinsle paylaşıyor olması cinsellik içermese de belki de duygusal aldatmanın başlangıcıdır.
~ Yani bir iş arkadaşı ile girilen ilişkinin evli eş tarafından bilindiğinde bitme olasılığı eski bir aşkla olan ilişkinin bitme olasılığı ile karşılaştırıldığında eski âşıkların bu ilişkiyi sürdürme isteğinin daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz.
~ Bir evliliğin ömrü ve kalitesi çiftlerin birlikte geçirdikleri doyumlu zaman kadar, ayrı geçirdikleri kaliteli ve kendilerine yaptıkları yatırımla belirlenebilir.
~ Yüzleşme yaparken çok açık olun, eşinizin yalanını yakalamak için tuzak kurmayın.
Bildiğinizi olduğu gibi aktarın. Tuzak kurmak karşı tarafın yalan söylemesine yol açabileceği için olabildiğince açık bir şekilde bildiğinizi paylaşın.
"Şu gün, şu saatte neredeydin?" yerine "Şu gün, şu saatte, şu yerde senin bir başka kadın/erkekle olduğunu biliyorum" deyin.
~ Çocuklar için uyumlu evlilik uyumsuz evlilikten, uyumlu boşanma da uyumsuz evlilikten daha iyidir.
~ "Yaşamak kararlar verip sonuçlarına katlanmak demektir."
~ "Eğer annem babam, iş arkadaşlarım, akrabalarım, toplum, dini görüşüm bu evliliği bitirebileceğimi söyleselerdi nasıl davranırdım?"
~ Eğer eşinizle çocuklar dışında vakit geçirebiliyor, kısa ve uzun vadeli planlar yapabiliyor, birlikte geçireceğiniz zamanı sabırsızlıkla bekliyorsanız bu evliliğiniz için hâlâ umut var demektir.
~ Her evlilikte çiftlerin karşılıklı olarak yaptığı yanlışlar vardır. Kimse ilişki içinde mükemmel olamaz ama bir taraf için önemli bir konu konuşulamıyor ve her seferinde bu girişim hayal kırıklığı ile sonuçlanıyorsa o evlilik için tehlike çanları çalıyordur.
~ Eğer eşinizle olan ilişkinizdeki tartışmalar kendinizi nasıl gördüğünüzü etkilemeye başlamışsa, burada saygı sınırları aşılıyor ve sadece ilişki değil, burada siz de zarara uğruyorsunuz demektir. Kendine güvenmeyen bir birey ne ilişkisi, ne ailesi, ne de uzun vadede çocukları için faydalı olabilir.
~ Aklınıza gelen güzel bir fikri eşinizle paylaşmadan önce, düşünme ihtiyacı hissediyor ve daha sonra "Boş ver, şimdi bunu paylaşırsam olay kim bilir nereye kadar gider, en iyisi paylaşmayayım" diyorsanız artık bu ilişkiye olan güveniniz çok azalmış, paylaşım neredeyse sıfıra inmiş demektir.
~ "Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir."
Sürekli bir kararsızlık içinde olan zıt kutuplar arasında savaşan bir kızı izliyoruz . İstanbul'a mimarlık okumaya geliyor. Ve hayatını sorgulamaya başlıyor. Sevip sevmemek konusunda aşırı ikilemde kaldım dizi devam ederse belki düşüncelerim değişebilir . 6/10
Bitmiş aşklar müzesi fikri çok güzek bence. Kısa film izlemeyi seviyorum. Çok izlemiyorum ama. Müze çalışanı ve müzeye hatıra kutusu getiren bir çiftin ilişkisini anlatıyor. Ben bu olayı pek anlamadım açıkcası. Sonu nasıl yani dedirtti.
Spoiler içeriyor
Gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanan bir film,gayet güzeldi. Ozellikle adamın gerçekte öldüğünü,bütün o şeylerin kadının gördüğü halüsinasyonlar olduğunu görünce baya şaşırmıştım.
Spoiler içeriyor
POI zamanını aşan bir dizi. 2011 - 2016 arasında bilim kurgu olarak çekilmesine rağmen bu filmdeki pek çok şeye fazla uzak sayılmayız. Artan gözlem teknolojileri ve tekelleşen veri devleri bizi yakın bir gelecekte böyle bir çağa sokabilir. Kim bilir belki…devamıPOI zamanını aşan bir dizi. 2011 - 2016 arasında bilim kurgu olarak çekilmesine rağmen bu filmdeki pek çok şeye fazla uzak sayılmayız. Artan gözlem teknolojileri ve tekelleşen veri devleri bizi yakın bir gelecekte böyle bir çağa sokabilir. Kim bilir belki de çoktan sokmuştur. " Maybe we are really being watched ". Dizideki komedi ve ciddiyet dengesi bence çok iyi ayarlı ve bir insanın diziyi takip etmesini sağlayacak olan merak ögesi sürekli dinç tutuluyor. Bir gün diziden sıkıldığımı düşünüp bıraktım ama kendimi ertesi gün bir sonraki bölümü izlerken buldum. Özellikle dizinin kendi kişisel hayatımdaki teknoloji ile birlikteliğimi yansıtması beni kendisine kaçınılmaz bir şekilde bağladı. Her ne kadar iyi adamların her seferinde son dakika gelmesi klişesine bir miktar düşülse de makine ve çalışma mantığı göz önünde bulundurulduğunda bu açıklanabilir. Fazlasıyla küçük görülüp karanlıklarda saklanmış bir dizi ki popüler kültüre bir miktar uzak olduğunu düşünürsek bu normal. Eğer bir diziyi bir daha izlersem o dizi bu dizi olur
Marvel film dizileri çıkış tarihine göremi izlemek mantıklı yoksa kronolojik sıraya göremi? Ben şahsen kronolojik sıraylada izledim çıkış tarihine görede bana kalırsa çıkış tarihine göre izlemek daha mantıklı sizce?