Spoiler içeriyor
Genelde ikinciye (ya da daha fazla sefer ) izlediğim filmler "sıkıcı" olarak nitelendirmediğim filmlerdir. Şimdi bu cümleye birden fazla açıklama cümlesi lazım çünkü diğer türlü anlatmak istediğimden çok farklı bir şey anlaşılacak. Sıkıcı belki doğru bir kelime tercihi olmadı. Şöyle…devamıGenelde ikinciye (ya da daha fazla sefer ) izlediğim filmler "sıkıcı" olarak nitelendirmediğim filmlerdir. Şimdi bu cümleye birden fazla açıklama cümlesi lazım çünkü diğer türlü anlatmak istediğimden çok farklı bir şey anlaşılacak. Sıkıcı belki doğru bir kelime tercihi olmadı. Şöyle düzelteyim , beni sıkmayacak birden fazla faktör içermeyen filmleri tekrar izlemem.Kesinlikle böyle daha iyi oldu.
Seni sıkan özellikler derken?..Başarılı kareografiye sahip aksiyon sahneleri ;başarılı "ben efekt değilim gerçeğim" diyerek yalan söyleyen fakat beni neredeyse inandıran güzel efektler , felaket sahneleri (2012 filmini 15 kez izlemişimdir) ; pek fazla olmasa da anlamadığım ve anlamaya taktığım filmler de kendini zevkle izlettirir. Bu film hiçbirine dahil değil.Aksiyon yok denebilir , efektleri için izlenmez ve anlamadığımdan dolayı takıntı falan yapmadım.Ama yine de izledim. Çünkü filmde farklı farklı anlamlar aradım.
Ne yazık ki bu filmi anlatırken film hakkında oldukça fazla spoiler ve beraberinde yorum vereceğim. O yüzden sanırım bu noktadan itibaren her yerde "SPOILER" var. Atlamak isteyenleri son paragraf kısmına beklerim.
Film basit olarak uzaylı bir türün Dünya'mıza (g8 ülkelerine ne hikmetse) gemileriyle iniş yapmaları sonucu insanoğlunun onlara körlemesine saldırmadan önce iniş amaçlarını öğrenmek amaçlı bilim insanlarından ve dil bilimcilerden oluşan ekipleri görevlendirmesiyle başlıyor. Louise Lane (Amy Adams) Amerika'nın önde gelen dil bilimcilerindendir.Bir dakika ya Lane değildi neydi...Banks,Lousie Banks ;)Dil bilimcileri aramalarının sebebi çok mantıklı,diğer uzaylı filmlerinde görmediğimiz şekilde.Herifler uzaydan geldi nasıl konuşabiliriz. Ortak bir dil lazım değil mi.Bu dil de müzik falan değil ;)
Dil bilimci olması sebebiyle Louise , Albay Weber(Tom Whitaker) tarafından ziyaret edilir ve apar topar geminin iniş yaptığı sahaya getirilir.Film ilerledikçe Louise kızıyla ilgili anılar görmektedir ancak bir tuhaf his oluşur onda ve dolayısıyla bizde.O esnada pek bir anlam yükleyemedim.Nerede kalmıştım, Louise sahaya varmıştı.Burada fizikçi Ian Donnelly (Jeremy Renner) ile tanışırlar.
İlk karşılaşma pek heyecanlı geçmez. Yani bir iki metrelik kalamara benzeyen ancak uçan bir uzaylıyı ilk kez gördük ama onun haricinde film zaten heyecan veya aksiyon vadetmiyor. Ayrıca bir şey daha ilk kez gördük, uzaylının iletişim kurma şeklini.Halkalara bazı şekiller ekleyerek ve bunu insanlarla aralarındaki camımsı duvara yansıtarak "konuşuyorlar". Bu kısımdan sonrasında olaylar belli.Louise onları anlamaya çalışırken aynı anda onlara da İngilizce öğretmeye çalışır.Bir süre sonra az çok anlamaya başlarlar birbirlerini.
Haftalar böyle geçerken Çin ve Rusya'nın ordularını seferber ettikleri haberini alırlar. Daha fazla beklemeye tahamülleri kalmadığında Lousie malum soruyu sorar üstlerinin baskısına dayanamayıp, "Neden geldiniz?".Cevapta ne beğenirsiniz, "Silah sunmak".Bu cevap karşısında tüm Dünya çalkalanmaya başlar ve ilk saldırıyı biz yapmalıyız diyenlerin sayısı günden güne artar.Louise bunun yanlış anlaşılan bir ifade olduğunda kararlıdır ve gecesini gündüzüne katarak üstünde çalışır.Bu noktaya kadar birçok tuhaf anı-rüya karışımı hayaller görmüştür ve artık bu anılar açıkça onu rahatsız etmektedir.
Filmin bu sıralarında dikkatimi cezbeden bir konuşma geçer Louise ve Ian arasında. Louise Ian'a rüyalarından bahsederken bir teoriye değinir. Bu teoriye göre dil düşünme biçimini etkiler.E malum haftalardır uzaylıların diliyle içli dışlı olan Louise 'in iyice kafası bulanır.Neyse benim değinmek istediğim nokta uzaylıların dilinin o dili okumaya ve anlamaya çalışan birini etkilediği.Aklınızda kalsın sonra yine değineceğim.
Louise çözüme pek yaklaşamazken ve ordu da onu dinleyip bir süre tanımışken bazı askerler radyoda dinledikleri tipler tarafından korkutulup saldırı emrini beklememeye karar verir. Koca bir şehri patlatmaya yetecek mühimmat ile gemiye çıkarlar ve sayacı çalıştırırlar. Bu sırada (şansa bak) Louise'in bir noktada kafasına bir şey takılır ve Ian ile birlikte gemiye doğru yola çıkar.Kafasındaki şey uzaylıların silah sunmaktan ziyade teknoloji sunmak istedikleridir. Patlama olmadan hemen önce uzaylılardan biri bir sürü karakter oluşturmuştur ancak patlama dolayısıyla onları son anda dışarı atar ve kapılarını mühürler.
Louise uyandığında sahadakilere tahliye kararı verilmiştir.Sonuçta ilk saldırıyı yapmış olarak gözüküyorlardır ve misilleme beklemektedirler.Ancak Louise bu olayı barışçıl çözmeye kafayı takmıştır ve çözmek pahasına her şeyi göze alır. Tabiki ilk başta albayı ikna etmeye çalışır lakin albay da orada emir kulu pozisyonuna düşmüştür. Bir de bunun üstüne diğer ülkelerin saldırı hazırlığında olduğunu ve Çin'in başı çektiğini öğrenirler.
Dananın kuyruğu koptu kopacak, savaş kapıda -neyle savaştıklarını ve neyle karşılaşacaklarını bilmemelerine rağmen, insanoğlu kibri işte;geldim gördüm yendim demek için yaşıyor- ama hala pes etmeyen ve rüyalarını ufaktan anlamlandırmaya başlayan Louise ( yürü be ) ne yapar ne eder Çin'in saldırı için görevlendirdiği generaline ulaşır ve bir şekilde zaman kazanır. Bu kazandığı zamanla birlikte tekrar gemiye çıkmak ister lakin gemi oldukça yüksektedir. Yine de Louise açığa geldiğinde gemiden ayrılan bir kapsül onu alır ve gemiye çıkarır.Burada uzaylılarla aynı bölümde olur bu sefer.Arada cam olmadan.Bu arada bir iki metre dediğim kalamarların bundan biraz daha uzun olduklarını görürüz :)
Diğer uzaylı patlamada ölmüştür (Louise ve Ian 'ı kurtaran hatırladığım kadarıyla) ancak yine de kin gütmezler ve dillerinin son parçalarını da Louise 'e öğretirler ve görevleri tamamlanmış olur(Hani "silah" sunmak olan görevleri).Amaçları dillerini öğretmek ve tecrübelerini aktarmaktır.Görevleri bittiğinde ayrılırlar ve Dünya sadece kazandırdıkları tecrübeleriyle arkalarında kalır.
Şimdi geldik filmin felsefe kısmına.Filmin sonunda Louise anılarının geçmişe değil geleceğe ait olduğunu öğreniyor. Ayrıca geleceği görmesinin sebebinin uzaylıların dilini tam anlamıyla kavramasından kaynaklandığını düşünüyor , inanıyor. Bu kısımda benim kafamda çok acayip bir düşünce oluştu. Ya gerçekten böyle bir şey mümkünse.Bir dili ve onun anlattıklarını öğrenmek geleceğin getireceklerini anlamamızı sağlıyorsa. Bu düşünce benim aklıma kutsal kitapları getirdi. Müslüman olarak da Kur'an-ı Kerimi.Ya biz gerçekten tam manasıyla Allah'ın kitabını çözdüğümüzde sorunlarımızdan kurtuluyorsak. Bence oldukça fantastik olurdu :) Tabiki kitabın karmaşıklık kapasitesini yazarın ne kadar zeka ve kabiliyete sahip olduğu belirler. E iyi de burada her iki özelliği de yaratmış olandan bahsediyoruz.Geleceği yani belki de kaderi okumak mümkün gözükse bile kolay olmayacağı kesin.
Yönetmenin veya senaristlerin kutsal kitapları kastettiğini hiç ama hiç sanmam.Lakin benim düşüncem ve yorumum böyle oldu. Bakalım gelecek ne getirecek ;)
Son olarak spoiler görüp atlayanlara bir iki kelam edeyim.Kendinizi ölçüp biçin.Ben aksiyon severim aksiyonsuz izlemem; ben bilim kurgu severim ama felaket sahneleri şart; filmde felsefe istemem açık ve net olsun...İzleme atla vaktini daha değerli şeylere sakla. Puanım 10 üzerinden 8. İzleyecek veya tekrarlayacak olanlara iyi seyirler...