Şu an saat gece 02.21 ve kitabı fırlatıp yazının başına geçtim. Kitabı bitirince hissettiklerimi unutmamak için. Belki de telefonuma gelen bir mesajla dikkatim dağılır ve sonra uyurum. Gördüğüm bir rüyayla her şeyi unuturum ve yarın başına oturduğum yazı için ayırdığım…devamıŞu an saat gece 02.21 ve kitabı fırlatıp yazının başına geçtim. Kitabı bitirince hissettiklerimi unutmamak için. Belki de telefonuma gelen bir mesajla dikkatim dağılır ve sonra uyurum. Gördüğüm bir rüyayla her şeyi unuturum ve yarın başına oturduğum yazı için ayırdığım boş sayfaya aynı ayardaki boş gözlerle bakarım. Ama şu an için yazmaya devam ediyorum. -06.02.2023 (Birçoğu için yarın hiç olmadı o gece.)
Hakan Günday'ın bütün kitaplarının kapakları siyah tonda olmasına rağmen bu kitap ilginç bir şekilde beyaz-grimsi bir tonda. Bana da gerçekten farklı hissettirdi okurken. Belki soğukkanlılıkla anlattığı konular çocuk gelinler, dini sömüren çeteleşmiş tarikatlar, Doğu'daki terör sempatizanı aşiret ağaları ve sokakta ailesiz büyüyen çocuklar gibi ağır konular oldukları içindir.
Belki de 3 yıl önce Kinyas ve Kayra ile başladığım Günday kitaplarını okuma yolculuğumu Az ile bitirmiş olmamdan kaynaklıdır. Sanki Kinyas ve Kayra bir yolculuk kitabıydı da diğer kitaplar, Kayra'nın o yolculuk esnasında bahsettiği diğer karakterlerdi. Koca bir ömrü, birkaç cümleye sıkıştırılıp anlatılan hayatlar.
Belki de kitabın ana temasının şiddet olmasındandır. Şiddetin her türlüsü var kitapta: Tokatlarla icra edilen fiziksel şiddet, tecrit ve hakaretlerle icra edilen psikolojik şiddet, cinsel haz uyandıran BDSM şiddeti... Bir silahtan çıkan mermilerin getirdiği ölümün yalnızlığının şiddeti. Hatta sadece 10-15 sayfa kaplayan bir kadın öğretmenin düzenli uğradığı cinsel istismarının travmatik şiddeti.
Hakan Günday nasıl bir hayat yaşadı da şiddeti bu kadar yakından tanıdı bilmiyorum ama dehşet verici bir soğukkanlılıkla ve gerçekçilikle çiziyor şiddet tablolarını. Bu tablolar birçok okurun midesini kaldırmış ama ben zaten zihinsel olarak kendimi bu sürece hazırlamıştım. Dünyanın ne bir cehennem ne bir cennet olmadığını biliyordum zaten. Hayat bir orman: içinde cennet ağaçlarının manzarası da var cehennem hayvanlarının vahşeti de. Ama genelde sıradan sıkıcı patikalarla bezeli hayat.
Şahsen benim hayattan en büyük beklentim hep iki ayrı uçta yaşamak. Cehennemin ateşinde yanıp cennetin altından şelalerinde yıkanmak. Sıkıcı patikaları es geçmek. Yaşam bana göre dehşet ve hayranlık uyandıran anların toplamından ibarettir. Sıradan geçen günler, sıkıcı patikalar, nötr duygular denkleme dâhil değildir.